Kanserli gen ve... Hanedanlar
ABD Başkanı Biden ve onun yerine seçilme olasılığı giderek yükselen Trump’ın
“ileri yaşları” soru işaretleri çiziyor.
“Bedeniniz devlet olduğunda, onun kaçınılmaz zayıflıkları, kırılganlıkları” sorundur…
…………………….
İngiltere Kralı Charles’ın “kanser olduğu” açıklandı. Küresel yorumlara göre Charles Kraliyet geleneklerinin dışına çıkarak bu açıklamayla bir “ilki” oluşturdu. Kural olarak Hanedan hastalığı gizler.
Misal… Charles’in annesi kraliçe Elizabeth II, yaşama veda ettiğinde resmi açıklamada neden olarak “yaşlılık” ifadesi kullanılmıştı.
Oysa… Elizabeth’in eşi Prens Philip’in yakın arkadaşı G. Brandreth, asıl ölüm nedeninin bir tür “kemik iliği” kanseri olan
“Multpl Miyelom” olduğunu yazdı.
Dolayısıyla… Türü ve ne kadar ileri düzeyde olduğu belirtilmese bile “kanser” olduğunu kamuoyuyla paylaşan Kral Charles’in dürüstlüğüne yaygın bir sempati ve övgü oluştu.
Saraydan yapılan açıklama şöyleydi:
“Majesteleri, dünya çapında kanserden etkilenen herkes için kamuoyunun anlayışına yardımcı olabileceği umuduyla teşhisini paylaşmayı seçti.”
…………………….
75 yaşına kadar bekleyip sonunda annesinin vefatı üzerine “ileri” sayılabilecek bir yaşta tahta oturan Charles için gerçekten kötü sürpriz.
Ona şifa diliyorum.
Ama… Ya kendisini vuran kanserin “annesinden ve büyük büyük annesi Kraliçe Victoria’nın genlerinden gelmiş olması -neredeyse- gerçeğine” ne demeli?
Kraliçe Victoria bu “kanser genini”, kızlarını ve torunlarını evlendirdiği Avrupa’nın diğer büyük hanedanlarına da geçirdi.
Şehzade Murat hedefti, Sultan Abdülaziz önledi. “Hanedanlara kanserli genin evlilikler yoluyla bulaşması” anlatımına Osmanlı Hanedanı’yla başlayalım…
AVRUPA’YA İLK SULTAN ZİYARETİ
Fransa İmparatoru 3’üncü Napolyon 1867 yılında Paris’te düzenlenecek olan uluslararası sergiye Sultan Abdülaziz’i “onur konuğu” olarak davet eder.
Bunu duyan İngiltere Kraliçesi Victoria da bir mektup göndererek “Paris sonrası ziyaret etmesi için Abdülaziz’i Londra’da ağırlamaktan onur duyacağını” yazar.
Osmanlı’nın 32. Sultanı Abdülaziz’den önce hiçbir Osmanlı hükümdarı Avrupa’ya -gezi amaçlı- seyahate çıkmamıştır.
Ancak… Abdülaziz çevresinin de telkinleriyle bu davetleri kabul eder.
ŞEHZADE MURAT SÜKSESİ
Sultan ve Padişah Abdülaziz’in aynı zamanda “Halife” olması nedeniyle Hristiyan topraklarına adım atması hoşnutsuzluk yaratır. Ama dışişlerinden sorumlu vezir Ali Paşa Rusya tehdidine karşı bu Avrupa ziyaretinin yararlı olacağı konusunda padişahı ve çevresini ikna eder. Hristiyan toprakları konusunda ise Şeyhülislamın onayını sağlayan bir çözüm bulunur. Sorunun çözümü hayli ilginçtir.
“Padişahın ayakkabılarının tabanları açılarak İstanbul toprağı serili ve yeniden yapıştırılır. “
Ama Abdülaziz’i huzursuz eden asıl sorun ise başkadır.
“Kendisi Avrupa’dayken ya İstanbul’da bıraktığı şehzadelerden biri darbe yaparak tahtı ele geçirirse!..”
Bu kaygıya da çözüm bulunur.
“Taht adayları veliaht Murat Efendi ve yeğeni Abdülhamid de Sultanın seyahat maiyetine dahil edilir.”
Veliaht Murad Efendi, Fransızcayı ana dili gibi konuşmaktadır. Güzel sanatlar ve tarih konularında bilgilidir. Piyano çalmaktadır. Avrupa salon danslarında ustadır. Uluslararası serginin gala gecesinde Kraliçe Eugenie ile açılış dansını yapar. Londra’da da Şehzade Murad süksesi büyük olur. Londra’daki büyük yemek davetinde açılış dansını Prenses Adelaide ile yapar.
VICTORIA’DAN “DAMADIM OL” ÖNERİSİ
Büyük alkış alan dansın ardından Lord Stanley Osmanlı’nın Londra Büyükelçisi’ne Kraliçe Victoria’nın önerisini şöyle iletir.
“Victoria, Murad Efendi’yi çok beğenmiştir. Torunları arasından tercih edeceği bir prensesle evlenmesini arzu etmektedir.”
Abdülaziz bu öneriye fena halde bozulur, konuyu derhal kapatır.
Peki bu “ret” Kraliçe Victoria’ya nasıl iletilecektir. Bahane bulunur:
“Osmanlı sultanlarının çok eşli yaşadıklarına dikkat çekilerek, tek eşli yaşamı halkın garipseyeceği” söylenir.
Sonuç… Victoria’nın “kanserli geni” böylece Osmanlı Hanedanı’na ulaşmaz.
KRAL VE ÇAR AİLELERİNE
Kraliçe Victoria “kanserli genini” oğlu Leopold’a ve iki kızına aktarmıştı.
Gen, torunu Alexandra aracılığıyla Rusya Çar ailesine ve kızı Alice evliliğiyle de Almanya kraliyet ailesine geçti.
Almanya Kayzeri Wilhelm II beyin hasarı ve işlevini gerçekleştiremeyen bir kolla doğmuştu.
Hatta…
Babası bu doğumu kutlamakta tereddüt geçirmişti. Victoria’nın torunu Alexandra aracılığıyla Rusya Çar ailesine geçen “kanserli gen” Çar II. Nicholas’ı oğlu Alexei’nin “hemofili” hastalığıyla doğmasına neden oldu.
1906’da İspanya Kralı Alfonso XIII, Victoria’nın torunu Eugenie ile evlendi.
Çiftin en büyük ve en küçük oğulları basit araba kazaları yaptılar ama “durdurulamayan kanama” nedeniyle çok genç yaşta öldüler.
Alfonso, “kanserli gen taşıyıcısı” olduğunu fark ettiği Eugenie’den boşandı.
…………………..
İngiltere Hanedanına dönelim.
Kral George III’ün “deli” olarak algılanmasına karşın yıllar sonra mezardan çıkarılan cesedinde DNA testi yapıldı “gen mutasyonu” bulundu.
Kral V. George öylesine acı çekiyordu ki Kraliyet Doktoru B. Dawton 20 Ocak 1936 gecesi şah damarına onu en az iki kez öldürmeye yetecek kadar morfin ve kokain içeren bir kokteyl enjekte etti.
George VI öldüğünde sol akciğerinin tamamı alınmıştı. Ölüm nedeni “gen kuşkuları üretebilecek kanser” değil “koroner tromboz” olarak açıklandı.
……………………….
Bunları tarihçi/yazar Miranda Carter’in derlemesinden aktardım.
Bütün kanser hastalarına, Kral Charles’e şifa diliyorum.
Asıl amacım bu küresel isimlerin referansıyla insanlığın büyük belası kanserle mücadelede “gen haritalarının ve araştırmalarının önemine” dikkat çekmek.