Bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Putin’in 5 Mart’ta Moskova’da yüz yüze görüşecek olmaları...
Rusya’nın “Türkiye’yle bir çatışmayı istemediği” yolundaki açıklamaları...
Bunlar olumlu gelişmeler.Gerilimi bir ölçüde de olsa aşağı çekti.En azından etkilerini dolar ve altın fiyatlarında görüyoruz.
Ama...
Öte yandan...
Dün İdlib için çok ciddiye alınması gereken bir başka açıklama daha geldi Moskova’dan.“Suriye, TSK’nın gözlem noktalarından çekilmesini istiyor” anlamına da gelebilecek “Suriye, artık Türkiye’nin Suriye’deki varlığını istemiyor, uçuşa kapalı alanda artık güvenliği sağlayamayabiliriz” açıklaması.
Bu da önümüzdeki günlerde İdlib’deki “Bahar Kalkanı Harekâtı’nın daha şiddetli ve riskli olabileceğinin” işareti.
Son günlerde Suriye uçakları hava bombardımanlarında TSK’nın gözlem noktalarını doğrudan hedef almıyordu. Ama yakın çevrelerini vuruyordu.“Bakın, istesek gözlem noktalarını da vurabiliriz” mesajını veriyordu Suriye.Bu noktaya gelişte 34 şehidimize düzenlenen hava saldırısı ayrıntılarını dikkate alırsak durumun hassasiyeti ortadadır.
....................
Dün Hürriyet’te Nedim Şener’in yazısında bu ayrıntılar var.
Yansıtıyorum...
SALDIRININ DETAYLARI
Saldırı için alçakça dememin nedeni, askerlerimize yönelik saldırının ayrıntılarında gizli. Basına yansıyan haberlere göre Esad rejimi, İran milisleri ve Rus güçlerinin İdlib’deki TSK unsurlarına yönelik saldırısı perşembe günü saat 13.25’te başladı.
Rejim ve destekçileri, Cebel Zaviye bölgesindeki Balyun’da bulunan Türk birliklerine karadan, birden fazla bölgeden, 15 dakika boyunca roket ve top mermisi atışı yaptı.
Bölgeye 150’yi aşkın roket mermisi düştü.
13.40’ta da hava bombardımanı başladı. Rus uçakları bölgeye intikal eden bir konvoy ile Türk askerinin bulunduğu eski belediye binasını hedef aldı.
Cebel Zaviye yakınlarındaki Balyun’da bulunan belediye binası, uçaklardan atılan 3 füzeyle yıkıldı. Bina içinde çok sayıda askerimiz şehit düştü.
Askerleri enkaz altından çıkarmak isteyen askerlerimiz ise saldırıların devam etmesi üzerine yakınlardaki başka bir binaya sığındı.
Bu bina da Rus uçakları tarafından hedef alındı.
Vurulan son binada da şehit düşenler ve enkaz altında kalanlar oldu.
Çok sayıda askeri araç da kullanılamaz hale geldi.
Yerel unsurlardan harekât merkezlerine gönderilen raporlarda, Türk askerlerine bomba yağdıran uçakların Rusya Federasyonu ve Suriye rejimi uçakları olduğu belirtildi.
Uçakların “milliyetleri belli olmasın diye” birden fazla havaalanından kalkış yaptığı ve saldırılara katılan uçak sayısının 10 adet olduğu iddia edildi.
TSK unsurları ile Beyaz Baretliler’e ait ambulanslar yoğun bombardıman nedeniyle bölgeye bir süre ulaşamadı. Yaralıların tahliyesi için gönderilmek istenen helikopteri Ruslar vurmakla tehdit etti. Enkaz altındaki askerlerimizi yoğun ateşe rağmen bölgeden tek tek çıkaran halk, kendi imkânlarıyla askerlerimizi Türkiye sınırına kadar taşıdı.
....................
İdlib’de hava sahası kapalı fakat Soçi anlaşması gereği o coğrafyadaki TSK unsurları “Suriye’den gelebilecek hava saldırılarına karşı” Rusya’nın “garantisi” altında.
Son açıklamayla birlikte vahim bir değişiklik var.“Hava sahası kapalı, TSK savaş jetleri giremiyor, ama, Türkiye’nin gözlem noktaları Suriye hava saldırılarına karşı artık Rusya garantisine sahip olamayacak...”
Rusya’ya rağmen, rejim “İdlib’de TSK’yı istemiyoruz” diyebilir miydi?
Rusya, “patronu olduğu Suriye uçaklarına karşı TSK gözlem noktalarına hava saldırısı garantisini kaldıracak kadar Şam üzerinde otoritesini yitirmiş” olabilir mi?
Putin 5 Mart öncesi elindeki kartları yükseltiyor.