.........................
İtalya’nın en büyük ve en eski kahve kuruluşu “Vergnano” Türk Kahvesi üretmeye başladı. “Vergnano” cafe’lerin listelerinde
Türk Kahvesi’nin de yer alması
projesini hayata geçirdi.
Önce... Venedik’teki “Vergnano” ile Milano Four Seasons Hotel’de start verildi.
Bu bağlamda bir tanıtım etkinliği düzenlendi. Ertuğrul da kreatif yeteneğini konuşturdu. “Madem Venedik’teyiz. Venedik’te Türk Kahvesi artık içilebiliyor. O halde bunu hafızalara yerleştirecek bir simge fotoğraf ile omuz verelim. Venedik kanallar ve gondollar kenti değil mi? O halde gondolda Türk Kahvesi içerken fotoğraflarımız kalıcı bir tanıtım sağlayabilir...”
Gondolda ellerimizde Türk Kahvesi fincanlarıyla fotoğrafın hikâyesi böyle.
Gondollarda birbirine sarılmış çiftlerin ellerinde şampanya kadehleri alışılmış görüntüdür. Ama... Gondolda Türk Kahvesi keyfi bir ilk. Diğer gondollardaki ve rıhtımlardaki turistlerin hayli ilgisini çekti.
PALETTE YER ALMAK
İTALYA topraklarında tek bir çekirdek kahve dahi yetişmez.
Buna karşılık İtalya dünyanın en büyük öğütülmüş, paketlenmiş kahve ihracatçısı.
İtalya’ya bu yolla milyarlarca dolar/euro akıyor. İtalya dünyanın bütün kahve üreten coğrafyalarından on binlerce / yüz binlerce ton çekirdek kahve alıyor.
İtalya’ya getiriyor, kendi tesislerinde işliyor, paketliyor. Hem içeride tüketiyor hem de katma değeri çok yüksek ve lüks ürün olarak paketler halinde dünyaya satıyor. Kolay iş değil. İnce zanaat özeniyle sanayileşme... “Vergnano” bu kuruluşlardan en büyüğü. 1852’de kurulmuş.
.......................
Fabrikasını gezdik. Sürecin ilk aşaması olan depolarda binlerce çuval ham kahve çekirdeği. Geldiği ülkelere göre ayrı ayrı istiflenmiş. Bunlar önce otomatik temizlenme işleminden geçiyor, basınçlı havayla yapılan temizlemenin önemi çekirdeklerin doğasının bozulmadan korunması. Sonra...
Gene dev fırınlarda kavruluyor. Her ülkeden gelen farklı cinsten kahve çekirdekleri için ayrı sıcaklık ve kavrulma süresi var. Bundan sonra daha sofistike süreç başlıyor.
ALTIN ÖLÇEK HARMANLARI
AYRI ayrı ülkelerden, örneğin Brezilya’dan, Malezya’dan, Asya’dan, Afrika’dan, Yemen’den gelen kahve çekirdekleri yukarıda anlattığım kavrulma işleminden sonra en güzel lezzetler ve farklı kalitelerde kahveler üretilmek üzere karışımlara tabi tutulur.
Hangi kahveler hangi kahvelerle, hangi ölçeklerle karıştırılacak?
Bu çok önemli. İşte burada “akademik” çalışmalar devreye giriyor.
Kurucusu büyük dede Vergnano’nun Torino’nun Chieri kasabasındaki köşkü “akademiye” dönüştürülmüş; Academia Vergnano...
Orada hassas ölçü aletleriyle çeşitli kahve yapım aletleri ve aygıtlarıyla lezzetler üretiliyor.
Kalite ve lezzet testleri yapılıyor.
4 kuşak Vergnano ailesi,
İtalya’da ve dünyada 150 kahve mekânı ve Torino’daki dev tesisleriyle büyük ve köklü markayı oluşturmuş bulunuyor.
........................
Türkiye’de de Swissotel ve Maslak 42’de iki Vergnano kahvesi faaliyette. Peki, Vergnano’nun Türk kahvesi üretimi ve mekânlarındaki listelere sokma fikri nasıl doğdu?
Vergnano’nun Türkiye ithalatçısı (Genel Distribütörü Ülkü Kahraman Houssein) başarılı bir iş kadını. Ticaret motivasyonundan çok Türkiye’ye tanıtım katkısı olabileceğini düşünerek işe başlayan ve dostluğa dönüşen ilişkilerinin verdiği güvenle Vergnano yönetimine öneri götürüyor: “Dünyanın sayılı kahve kuruluşlarından birisiniz. Paletinizde kahvenin Avrupa’ya yayıldığı hikâyenin kaynağını neden değerlendirmiyorsunuz?
Türk kahvesi de üretin, pazarlayın ve mekânlarınızda listeye koyun, servis edin. Ne güzel olur. Kahvenin tarihine sahip çıkmış olursunuz. Bu bir
kültür hizmetidir.”
Vergnano yöneticileri bu sunumdan etkilenmişler...
Ve proje böyle başlamış, hayata geçirilmiş.
UNESCO DEĞERİ
GERÇEKTEN kahvenin serüveninde Türkler kilometre taşıdır. Kahve İstanbul’a önce Yemen’den gelmiş.
Saray’da içilirmiş. Sonra yüksek devlet bürokratlarının köşklerine, yalılarına girmiş. Zamanla halk katmanlarına yayılmış. İstanbul’da yüzlerce kahvehane açılmış.
“Kahvaltı” sözcüğünün de sabahla öğle saatleri arasında içilen kahve öncesi yenilen öğün için kullanıldığı, kahveden türediği söylenir.
......................
Ve Avrupa’ya yayılışı...Viyana kuşatması sonrasında Osmanlı orduları çekilirken geride çuvallar dolusu kahve bırakmış.
Avusturyalılar kahveyi önce “develere verilen hayvan yemi” sanmışlar. Ama kuşatma sırasında Osmanlılara tercümanlık yapan bir Polonyalı çuvallardaki kahvenin değerini biliyormuş. Viyana’da o Osmanlı’dan kalan
kahve çuvallarıyla ilk “cafe”yi
açmış. Oradan da Avrupa’ya.
.........................
2013 yılında Türk Kahvesi, UNESCO tarafından “somut olmayan milli değer” olarak tescil edilmiş bulunuyor. Başvuruyu yapan “Türk Kahvesi Derneği...”
Zamanın Turizm ve Kültür Bakanı
Ömer Çelik’in büyük katkısı olmuş.
Yunanlılar ve İtalyanlar çok karşı çıkmışlar. Ama... Söküp almışız.
Bu hikâyeyi gezide bizimle beraber olan ve yeme-içme-turizm, kültür konularında derin bilgiye sahip Osman Serim’den dinledik.
Katkısı olan herkese alkış...
Marilyn ve Tamirci Çırağı...
ŞEFFAF Oda konuklarım; “Beni Ben Yapan Şarkılar” albümüyle Kıraç ve “Marilyn’le
5 Çayı” adlı kitabı ile
Melis Aygen.
Kıraç 5 yıldan sonra arşivlik bir albüm yaptı. Bu onun 11. albümü... Kıraç, “Beni Ben Yapan Şarkılar” albümü için “Müziğe âşık olmama neden olan şarkılardan oluşuyor” diyor.
Albümde Cem Karaca’dan 5 şarkı, Barış Manço’dan bir şarkı bulunuyor. Programa Cem Karaca şarkısıyla başlıyoruz: “Tamirci Çırağı...”
Bir röportajında okudum.
Meğer şarkıdaki “Tamirci Çırağı-lüks arabalı güzel, zengin kız” anlatımını
Kıraç, aynıyla yaşamış.
Bu albümde Kıraç,
9 enstrüman çalıyor. Albümün ilk klibi de Gülpembe’ye çekildi. Şeffaf Oda’da bir bölümünü yansıtıyoruz.
..........................
Diğer konuğum Melis Aygen, ilk romanı “Marilyn’le Beş Çayı”nda psikiyatrist Maya’nın zaman yolculuğunu anlatıyor. Yeniden doğuş, ölüm ve var olma arasındaki bağları yansıtıyor.
Gizemli ve güçlü dört kadının hayatında yaşanan olayları birbiriyle ilişkilendirirken, okuyucuya “Ben kimim” sorusunu sordurmak istiyor.
Melis Aygen’den sürpriz Marilyn Monroe taklidi ve şarkısı...