Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Ben yaşamak istiyorum; Söyleyecek çok şeylerim var.İnsanlara ve Allah'a.Ben yaşamak istiyorum;Hayata doymadım henüz... Ü.Y.Oğuzcan"Yukarıdaki dizeler, söylem olarak değil ama 17 Ağustos'ta yaşamlarını yitirenlerin zihinlerinden geçen son düşüncelerdi belki de...Nazım Hikmet de "o anı" yazmıştı:"Bir gece yahut bir öğle sıcağında...Nasıl? Ve ne olacakÖlenin son duyduğu ses, son gördüğü renk?..."17 Ağustos 1999 depreminde yitirdiklerimizi, saygı ve rahmetle anıyoruz.Ya kalanlar?..Nazım Hikmet'in şöyle tanımladığı kalanlar:"HaberÇığlıklarla gelecek...Ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler..."İşte "kalanların" halini görmek için deprem yörelerinde bu ilk günümüz. Toprak, taş, ağaç sanki derinlerden gelen şöyle fısıltıları yansıtıyor gibi: Darbe darbe üstüne 2 yıl önce, 17 Ağustos depreminde evini ve dükkanını kaybetmiş ve 17 yakınını... Zaman, acılarını azaltmamış ama yeni bir yaşam kurmaya çalışmış. FORD fabrikasına işçi olmuş. Son krizle bu kez de işini kaybetmiş. Özcan, 17 Ağustos depreminin vurduğu yörelerdeki insan manzaraları için bir simge. Önce deprem, sonra ekonomik kriz darbesi. Depremden hemen sonra da bu yöredeydim... Adı Özcan Alka... Mesleği marangozluk... Haftada 3 gün iş Fabrikalar 1 ay süreyle üretim yapamadılar. Ama... İşçilerinin işlerine son vermediler. Üretimi düşürdüler, zorluklara göğüs gerdiler. Müthiş bir dayanışmaya tanık olmuştuk. Herkes birbirine yardımcıydı. Kısa sürede sanayi yeniden yükselişe geçti. Yüzde 80'e varan üretime erişti. Yaralar sarılmaktaydı. Ama... Bu kez de Şubat'ta ekonomik kriz vurdu. Sanayi ve ticaret kuruluşları "işçi çıkışlarını en alt düzeyde tutmaya" çalıştılar. 2 günlük haftalık tatilin yanı sıra, 2 gün de ücretsiz izin verdiler. Şimdilerde sadece 3 gün çalışılıyor... Vardiya sayısı da 1'e inmiş durumda. Tabii... Ne denli özen gösterilirse gösterilsin, gene de işsiz sayısı çığ gibi artmış. Ruhsal patlama "- İntiharlar, 3 katı artmış... - Sakinleştirici ilaç kullanımı 10 katı artmış... - Depremi geçirmiş olan hemen herkeste travmatik kalıntılar var.- İnsanlarının çoğu, ruh sağlığının sarsılmış olduğunun farkında değil.- Deprem türü travmatik durumlar, genellikle ikinci yılın sonlarından itibaren daha belirgin hale geliyor. Önümüzdeki aylarda psikolojik gerilimler artacak. - Ekonomik kriz de tüy dikmiş." Bu ortamda yöre insanlarının psikolojisi de çöküyor. İzmit'te Psikolog Dr. Zümrüt Sevinç anlatıyor: Aradaki fark üzücü Prefabrik evlerde yaşayanlar, sıcakta cayır cayır yanıyorlar, kışın ise donuyorlar. Yazın toz... Kışın çamur... Bayındırlık Bakanlığı'nın yaptırdığı kalıcı evlere bozuk bir yoldan gidiliyor. Tuvaletlerde genellikle klozetler, lavabolar kırık... Kapı tokmakları koparılmış, bazı kapılar kırılmış... Bazılarında, duvarlar parmakla itildiğinde dahi çukurlaşıyor. Binlerce konutun olduğu yerde okul, kreş, sağlık ocağı, market, eczane, hatta bakkal bile yok. Buna karşılık... Belediyenin ve özellikle Dünya Bankası'nın yaptırdığı kalıcı konutlar sağlam, bakımlı... Bütün sosyal tesislere sahip. Bu fark neden? Utanç verici... gcivaoglu@milliyet.com.tr 10 milyar TL'ye ihale edilen yapılar, müteahhitten taşorana, taşorandan ikinci taşorana... Derken kalfaya... Maliyet 5 milyara düşüyor ve sonucu işte böyle oluyor. Bir kısım müteahhit de işi bırakmış gitmiş. "Kuralarda binbir dolabın döndüğü, siyasi torpilin işlediği" iddiaları var. Örneğin eğer partiden arkası yoksa, ağır depresyon geçirenlerin kuraları iptal edilip onlara bodrum katları dahi - keyfi - verilebiliyor. Ağır hasarlı binalara orta hasar belgesi veriliyor... Makyajlanıp "buyrun oturun" deniyor. Bu halleriyle artık 5 şiddetinde bir depreme bile dayanamazlar. İşte Nazım'ın sorguladığı "kalanların hali!.."