Türkiye futbol tırmanışının başlangıç noktası, 1989'dur.
Futbol federasyonu karmakarışık...
Devrin Başbakanı Turgut Özal "öyle bir adam arıyorum ki... Futbolu ona emanet edelim, hiç karışmayalım, alsın götürsün" diyor.
Adaylardan biri de Şenez Erzik'tir.
Erzik'in özgeçmişi okuduktan sonra Özal'ın tepkisi şöyle olur:
"Yahu bu adam deli mi?
Futbol Federasyonu Başkanlığı'nda maaş yok, para yok, pul yok.
Adam Robert Kolejli... Çifte Master'lı...
Son görevi, G.Kore'de Sandoz Genel Müdürlüğü...
Burada bir bankanın başına geçse milyon dolar kazanır.
Ama...
Madem istiyor, tamam."
Fakat... Erzik'in koşulları vardır.
Göreve 4 yıl için gelecektir.
Özal, hukuk danışmanı Cahit Bilgin aracılığıyla haber yollar:
"Kardeşim, benim bile Başbakan olarak 4 yıl görev güvencem yok."
Şenez'in daha başka koşulları da vardır:
"Federasyonun bütçesi, yönetimi tamamen bağımsız olacaktır.
Bütün konularda son sözü kendisi söyleyecektir."
Sonunda Özal özel bir yasa çıkartır... 4 yıl görev süresi dahil bütün bu koşullar kabul edilir.
Şenez, "Futbolun de Gaulle'ü" olur.
"Federasyonun bağımsızlığı, Tahkim Kurulu'nun oluşturulması, denetimi, seçimle gelişi, lige katılacak futbol klüplerinin sayısı..."
Bütün bunları gerçekleştirir.
Hatta 5 takımı ligden düşürerek, bir siyasi depreme de neden olur.
Erzik, futbolda kurumsallaşmayı gerçekleştirirken uluslararası görevlerde de merdivenleri çıkmaya başlamıştı.
1990'da UEFA İcra Kurulu Üyesi... 1994'te UEFA As Başkanı olmuştu.
Avrupa Futbol Birliği'nin Birinci Başkan Yardımcısı... FİFA'nın ikinci adamı... Dünya Hakemler Birliği Başkanı seçilmişti.
Bu arada... Türkiye, 1992'de 18 yaş gençlerde, 1994'te 16 yaş gençlerde Avrupa Şampiyonluğu'nu... Gene 1994'te Fatih Terim'in başında olduğu Ümit Milli Takımı'yla Akdeniz Şampiyonluğu'nu almıştı.
Ardından 1996'da ilk kez gene Terim'in imzasıyla Avrupa Şampiyonası'na katılmıştı...
1996'da Mustafa Denizli ile 2000 yılı Avrupa Şampiyonası'na gidildi.
Yani Türkiye futbolu, hem sonuçlarıyla hem de uluslararası temsilcisiyle tırmanıştaydı.
Dünya futbol camiasında, bir bakıma Kofi Annan popüleritesi ve saygınlığına sahip.
Burada bir siyaset saptaması yapayım...
Şenez Erzik'e, bugüne kadar Avrupa Birliği'ni hedefleyen Türkiye'nin siyasetçilerinden tek bir soru sorulmamış... Tek bir fikir istenmemiştir.
Futbola devam...
Milli Takım'ın yükselişinde, düğmeye basan hoca Fatih Terim'dir.
Futbol tekniğinin ötesinde oluşturduğu takımdaşlığı, ortak ruhu anlatıyor:
"Öyle bir arkadaşlık oluştu ki... Hepsi kardeş gibiydiler.
Örneğin... Fenerbahçeli Oğuz'un eşi hastanede doğum yapıyor... Eşim gidiyor. Bir bakıyor ki, yanında Galatasaraylı iki futbolcunun eşi.
Galatasaray, Trabzon'da deplasmanda... Trabrozsporlu bir futbolcunun eşi, kocasının Milli Takım'dan arkadaşları olan Galatasaraylı futbolculara elleriyle börek yapıp gönderiyor.
Sonuçları, işte o büyük aile aldı."
Gene Terim'in teknik adamlarıyla Anadolu'yu baştan başa dolaşıp, bugünün çok değerli isimlerini tozlu sahalardan bulup çıkardığını da belirtmeliyiz.
Denizli "Türkiye'de - milli - sözcüğü, ayrı bir heyecan ve elektriktir" diyor.
"Futbol, bizim için diğer alanlardaki kırılganlıklarımız nedeniyle sımsıkı sarıldığımız dünyaya meydan okuma" diye ekliyor.
Gene Şenez Erzik'e dönelim...
Anlatıyor:
"Türkiye'nin dünyada futboluyla tanınmasının nedenleri arasında öncülük Galatasaray'da. Galatasaray markadır."
Daha bu yaz, Pasifik'in Trinidad Adaları'nda şoförü bile "Galatasaray maçlarını televizyondan izlediğini" söylemiş.
"Futbol sadece futbol değildir."
Futbol sahalarında her başarı, diğer alanlarda da başarının umududur.