Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika seyahati için Fransa’nın “referans” gazetesi Le Monde “endişe” yansıtan bir yorum yaptı:
“Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Afrika kıtasına agresif gezileri artık bir güvenlik bileşeni içeriyor.”
Le Monde’daki yazıdan bazı satırlar şöyle:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şimdiye kadar Afrika’ya 15 turda, 30 ülkeyi ziyaret etti.
Erdoğan, Afrika kıtasına her gezisinden “artan ihtirasla” dönüyor.
Ankara, Afrika ile ilişkisini öncelikle “ticari ufuk” için planlamıştı.
Göz kamaştıran bir argümanı vardı:
“Avrupa ürünlerinden daha ucuz ve Çin’den daha kaliteli.”
Bakış açısı o zamandan bu yana “güvenlik alanına” doğru genişledi.
Türkiye şimdi, ticaret, İslam kültürü ve STK’lar aracılığıyla “yumuşak gücünün, sert güçle yani silah satışıyla” birleştiği bir “tam güç” politikası yürütüyor.
..........
Erdoğan’ın gezisinde ilk durak olan Angola, petrol zenginliğinin ötesinde, Türkiye için bir önemli “ilgi alanı.”
Türkiye’nin orta Afrika’da ve özellikle Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DRC) iddiaları sürdürebileceği “güvenebileceği bir bölgesel güç.”
SİHA’lar Afrika’da
Türkiye’nin ürettiği İHA ve SİHA’lar Afrika’da da rağbet görüyor.
Etiyopya ve Fas’a SİHA’lar satmış bulunuyoruz.
Nijerya’nın kuzeybatısındaki Zamfara Eyalet Valisi iki SİHA satın almak için Türkiye’yle anlaşma imzalamış.
Bu SİHA’lar Boko Haram gibi “silahlı çetelerle mücadelede” kullanılacak.
........
Nijerya bu gezinin en önemli ülkesi.
Temmuz 2020’de Nijerya ve Türkiye -Le Monde’a göre- “şartları gizli kalan bir savunma anlaşması imzaladılar.”
Gazete bir de -neredeyse “paranoya” denebilecek- bir psikolojiyi yansıtıyor.
“Ordunun bazı stratejistleri Afrika kıtasında Fransız askerleriyle Türk askerleri veya paralı askerleri arasında bir çatışma olasılığını bile tartışıyorlarmış.”
Fetih stratejisi!
Ve...
Şu garip iddiayı da ortaya atıyor:
“Türkiye, bazı Afrika ülkelerinin istikrarsızlığını fırsat olarak görüyor. Örneğin Sahel’deki varlığını güçlendirmek için hemen Mali’deki darbeden yararlanmaya çalıştı.”
Bu “fetih stratejisi” için kurumlara destek, dayanıklılık adına insani yardım, yeniden inşa yatırımı ve bir askeri üssün açılmasını gerçekleştiren hamlelerle, Somali “laboratuvar” oldu.
Şimdi Sahel’de de aynı şeyi yapıyor, yavaş yavaş “Paris’te endişe kaynağı” haline geliyor.
Savunma Bakanı Florence Parly’nin söylediği gibi “Türkiye şimdi Sahel’de kendini empoze etmek, boşluklara sızmak ve Fransa’yı itibarsızlaştırmak peşinde.”
Türkiye takıntısı
Bir saplama yapayım...
Bu satırların yayımlandığı Le Monde gazetesinin bir gün önceki 17 Ekim tarihli nüshasında şöyle bir başlık vardı.
“Fransa’nın Mağrip’te Türkiye’ye garip takıntısı...”
Bu “takıntı”, anlaşılan Türkiye’nin tüm Afrika ilişkilerinden “nem kapacak” ve Türkiye’yi Afrika’da “fetih politikasıyla” suçlayacak kadar genişletilmiş.
Togo yönetimi
Erdoğan’ın gezisindeki son durağını oluşturan Togo yönetimi de “kuzey sınırına cihatçıların sızmasından” endişeli.
Ordusunu da ciddi olarak güçlendirme çabasında.
Türkiye’nin SİHA’larına ilgi duyabilir.
THY etkisi
Şu an için Libya, Türkiye’nin Afrika’daki “en görünür başarısı” olmaya devam ediyor.
20 yılda Türkiye’nin Afrika’daki büyükelçilik sayısı 9’dan 43’e, ticaret hacmi ise 4 milyardan 26 milyar dolara çıktı.
Yaklaşık 60 Afrika destinasyonuna uçan Türk Hava Yolları da Türki-ye’nin etkili “yumuşak gücünü” oluşturuyor.
Afrika’da FETÖ sorunu
Afrika’daki birçok ülkede FETÖ okulları kapatıldı.
Ve...
Maarif Vakfı’na geçti.
Fetullah Gülen’in yeğenine de mayıs ayında Kenya’da operasyon yapılmış.
Nijerya’da ise FETÖ’nün okul ve üniversitesi kapatılmış ya da Maarif Vakfı’na devredilmiş değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nijerya’da hidrokarbon, madencilik ve enerji alanında üç anlaşma imzalaması bekleniyor.
754 milyon dolar olan ticaret hacminin ise 1 milyar doların üstüne çıkması hedefleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrika ziyaretlerinde FETÖ okulları ve yüksekokullarının Maarif Vakfı’na geçirilmesi bağlamında da ağırlık koymakta.
Bu gezide Nijerya’dan da sonuç almaya çalışacaktır.