Araya başka bir güncel konu girince 12 Eylül’ün yıl dönümünde yazamadım.Araya başka bir güncel konu girince 12 Eylül’ün yıl dönümünde yazamadım.Özellikle de 12 Eylül’ün hemen ertesi gününden itibaren “sol” ve “sağ”dan örgütlü cinayetlerin bıçakla kesilmişçesine durmuş olması gazetelerde, TV ekranlarında tartışıldı.“Kim, ne söyledi?” gibi polemiklere girmeksizin, bu konudaki tanıklığımı yansıtayım.
....................
O tarihlerde çok satan bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeni’ydim.Örgütlerin günde 20-30 can aldığı süreçti.Gazetelerde artık tek sütunluk haber haline gelmişti.Söz gelişi “Terörün dünkü bilançosu 23 can” gibi başlıklarla veriliyordu.Ancak...Büyük isimlerden biri öldürüldüğünde manşete çıkıyordu.Eski başbakanlardan Nihat Erim’in ya da DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesi gibi...
......................
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile sık sık konuşuyordum.Bir keresinde, Güniz Sokak’taki evinin giriş katındaki çalışma salonundaydık.O gün MGK toplantısından çıkmıştı.Öfkeli ve üzgündü.Daha önce de yazdığım anımı -özetle- tekrarlayayım...
Koltuğunun önündeki çay masasına sarı renk ciltli dosyalar yığılıydı.
Onları rastgele açıyor, içindekileri gösteriyordu.Her sayfada bir ev ya da bir apartman fotoğrafı vardı.Apartman olanların bir dairesi üzerine “X” işareti konmuştu.O daire ya da ev MİT ve polis tarafından “örgüt hücre evi” olarak tespit edilmişti.Sayfanın başında hangi örgüte ait olduğu yazılıydı.O hücrede kalanların tek tek fotoğrafları, isimleri, kod isimleri de yer alıyordu.
.....................
Demirel “Türkiye’de bu cinayetleri işleyenlerin -neredeyse- tamamı bu dosyalarda” dedi.Sonra yakındı:
“Sıkıyönetim komutanlarına ‘İşte teröristler bunlar, toparlayın hepsini’ diyorum, bana ‘Biz Muğlalı Paşa olmayız. Ek kanuna ihtiyaç var. Çıkarın bir gecede toplayalım’ cevabını veriyorlar.Ben azınlık hükümetiyim. Kanun çıkartmak için Meclis’te çoğunluğa ihtiyacım var. Erbakan da, Ecevit de ‘Ortak hükümet kuralım, o zaman kanuna destek veririz’ şartı koşuyorlar. Biliyorum ki hesap başka, 70’li ilk yıllarda olduğu gibi ikisi hükümet kurmak istiyor... Velhasıl, terörün topografyası elimizde ama içeri alamıyoruz...”Gerçekten o günlerde Necmettin Erbakan gazetecilerin “Demirel’in azınlık hükümetine desteğinin sürüp sürmeyeceği” yolundaki sorularına “Kadayıfın tam kızarmasını bekliyorum” cevabını vermekteydi.
“Kadayıf” kodu “Ecevit’le ortak hükümet kurmak için sürmekte olan arka kapı diyaloğuydu.”
Sonunda Ecevit, Erbakan’a “hayır” kararını bildirdi.
Başta merhum Abdi İpekçi olmak üzere medya aracılığıyla “AP+CHP büyük koalisyonu” için kamuoyu oluşturma hamlesine geçti.Sıkıyönetim komutanlarının “Mustafa Muğlalı Paşa akıbetine düşmemek için istedikleri yasanın ancak bu büyük koalisyonla Meclis’ten çıkabileceği” askere fısıldanmıştı.Ancak...Asker o toplara girmiyordu.Aylar öncesinden “darbe kararı” alınmıştı. Hadi “alınmış olmalıydı” diye yumuşatayım.12 Eylül’e bu dip akıntılarla gitti Türkiye.12 Eylül ertesi günü o sarı dosyadakilerin hepsi elle konulmuş gibi toparlandı.Hatta...Fazlası da...