Güneri Cıvaoğlu
İstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda harikulade bir konser veren
Goran Bregoviç'in orkestra adı
"Düğün ve Cenaze Topluluğu..."
Cuma gecesi,
İstanbul'u ayağa kaldıran konserinde, hem
Refahyol'un
defin müziğini...
Hem de
KURTULUŞ'un ve laik hükümetlerin kutlama şölenini yapar gibiydi.
Goran Begoviç'i, önce
Çingeneler Zamanı filminin müziği ile tanıdık. Büyülendik. Müzik, filmin önüne geçmiş, üstüne çıkmıştı.
Sonra...
Arizona Rüyası'ndaki gerçekten rüya gibi müziği, ruhumuzu ipek bir şal gibi sardı.
Emir Kusturica'nın
Underground filminin müziği ise bir infilaktı... bir depremdi... bütün zamanların en coşkulu ve en baştan çıkarıcı
etnik müzik doruğuydu. Müziğinde yarattığı yeni seste,
Osmanlı ve
Balkanlar, enstrümanı ve izleriyle harmanlanmıştı.
Açıkhava Tiyatrosu'nda, onu ve ekibini izlerken
Osmanlı'dan, modern zamanlara
tarih nehrinde akar gibiydik.
Salacak'a karşı bir gece...
Gece,
Salacak'a,
Üsküdar'a tepeden bakan bir köşede, çok az davetlinin katıldığı yemek vardı.
Goran Bregoviç'le biraz söyleştik.
O, sahnedeki beyaz giysileri içinde yeni çağların
İsa görünümlü müzik azizi gitmişti... Yerini, kucağındaki üç yaşındaki çocuğuna yemek yediren, başını okşayarak onu uyutan bir baba almıştı.
Goran Bregoviç, Saraybosna'lı bir
Sırp.
Hristiyan.
Eşi
Canana, Saraybosna'lı bir
müslüman.
Çok güzel... Dünya piyasalarında iyi iş yapabilecek bir manken görüntüsünde.
Ancak...
Evlad -ı Fatihan'dan, ailesi
400 yıl önce,
İstanbul'dan
Bosna'ya göç etmiş.
Son
Bosna savaşı sırasında
Goran Bregoviç, eşi
Canana'yı çocuğuyla birlikte, tehlikeli bölgeden kaçırabilmek için çok zorluk çekmiş.
11 kez
ateş çemberi geçmişler.
Newyork ve
Paris'te evleri var... Ama oralarda yaşayamayacaklarını anlamışlar.
Belgrad'a yerleşiyorlar.
Ve galiba,
İstanbul'lu da olabilirler.
Goran "Türkiye'yi geç keşfettim. Sadece bir yıl oldu. Oysa... Müziğimizin, kültürümüzün, yiyeceğimizin, geleneklerimizin merkezi, Osmanlı'nın simgesi İstanbul. Türkiye'de olmak bana haz ve gurur veriyor" dedi.
Şimdi...
Sezen Aksu ile sıkı bir çalışma içindeler.
Goran'ın müziğini,
Sezen seslendirecek.
Ud, kanun gibi enstrümanlar kullanılacak.
Goran, zaten bayram davulu, zurna ve zili şimdiden kullanıyor.
Sezen'le,
Atina, Belgrad, Bosna ve
Sofya'yı kapsayan konserler verecek.
Goran'ı izleyemeyenlere müjde!
Bir ay sonra,
Mustafa Oğuz'un
Hisar konserlerinde dört gece üstüste sahne alacak.
Gene konsere dönelim.
Oturacak yer kalmamıştı.
Merdivenler bile doluydu.
Tribünler,
Goran'a eşlik ediyorlardı.
Dinlediği müzikle, bu denli bütünleşmiş izleyici zor bulunur.
Zaten...
Goran da, gecenin ileri saatlerinde kendisiyle söyleşirken
"Tribünler muhteşemdi. Müziği, adeta birlikte yaptık" diyordu.
İstanbul, sanatı dolu dolu yaşayan bir kent.
Önce...
İstanbul Film Festivali...
Ardından...
Tiyatro Festivali...
Artık çıtası hayli yükseklere çıkan
Müzik Festivali...
İstanbul Caz Festivali...
Kış ortalarından başlayarak, yaz ortasına kadar
İstanbul'u bir manyetik çekim alanı haline getiriyor.
Yıllar içinde, büyük bir kültür eğitimi ve sanata ilgi oluştu.
Goran Bregoviç, İstanbul'a yerleşebilir... Bir başka proje,
Diolo Sotiriyu'nun
"Benden selam söyle Anadolu'ya" kitabından film yapılması... Müziğinin
Goran'a, yönetimin
Emir Kustirica'ya verilmesi...
Muhteşem bir proje...
Bir gün sonra, güvenoylamasındaki Meclis görüntülerini izledik.
Açıkhava Tiyatrosu'ndaki
Türkiye ile Meclis'te yumruklaşan ve
Sabri Ergül'ü linç etmeye çalışan bıyıklı, yağlı, zevksiz giyimli
RP'lilerin başını çektiği saldırgan grup, sanki ayrı bir
Türkiye'ydi.
Zaten...
Türkiye'nin gerilimi de budur.
RP, Türkiye'den ayrı bir
Türkiye'yi temsil ediyor.
Zaman zaman, uzlaşmacı ve hoşgörülü demokrat maskesi sıyrılıyor... Saldırgan, tahammülsüz, sert ve sığ gerçek kimliği ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Demirel, 9. Senfoni'yi dinlemekte olan ve salona sığmayan onbinleri göstermiş ve
"İşte, çağdaş Türkiye" demişti.
O, kitleyi, çağdaşlığa dönük
Türkiye'nin bir simgesi ve göstergesi olarak sunmuştu.
Açıkhava Tiyatrosu'nda, tek detone ses vermeden
Goran Bregoviç'le birlikte,
Arizona Rüyası'ndan notalara eşlik edebilen
beşbin dolaylarında
Türkiye insanı da, çağdaşlığın simgesel işaretiydi.
RP, bu insan manzaralarında yer alamadığı için dışlanmaktadır.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr