Dünya medyası iki deniz faciası olayına odaklanmış bulunuyor.
Biri…
İçindeki milyarderlerle batık Titanik’e dalan “Titan”ın dramı…
Diğeri 14 Haziran sabahı 600’e yakın çocuk, kadın ve erkeğin denizde yaşamını yitirdiği “kaçak göçmen teknesinin batışı” bağlamında “insanlık utancı…”
Dünya basını birincisini “milyarderler hobisi” diye etiketliyor.
İkincisinde ise gene “milyarderler hobisi” devrede ama bu kez “kurtarıcı” başrolünde.
Şöyle ki…
S.O.S ÇAĞRISI
14 Haziran sabahı erken saatlerde
175 milyon dolarlık süper yat “Maya
Queen IV” bir “S.O.S (yardım)” çağrısı aldı.
Dört deniz mili ötedeki göçmen gemisi tehlikedeydi.
Meksikalı bir gümüş kralının yatı Maya Queen IV, 20 dakika sonra çağırılan noktaya varmıştı bile.
Saat 03.00 dolaylarıydı.
Daha önce Rus milyarder Abramoviç’in süper yatı Le Grand Bleu’nün de kaptanlığını yapan “Maya Queen IV”ün kaptanı Richard Kirkby anlatıyor…
Olay yerine
vardığımızda
“tehlikede” olduğu için yardımına çağrıldığımız tekne batmıştı.
Zifiri karanlığı projektörlerle taradık.
100 dolaylarında erkek su yüzünde çırpınıyordu.
Hemen botlarımızı indirdik.
23 mürettebatımız hepsini denizden çıkardı, yatımıza getirdi.
Hiçbirinde can yeleği yoktu.
Olay yerinde bir Yunan Sahil Güvenlik motoru da vardı.
Ama…
Onların olanakları sınırlıydı.
“Gizlilik anlaşması” ve göçmen teknesinin batmasındaki “tartışmalı” koşullar nedeniyle daha fazlasını söyleyemem.
“Yunan Sahil Güvenliğinin kötü bir şöhrete sahip olduğunu görmek” istemem. Ellerinden geleni yaptılar.
GİZLİLİK ANLAŞMASI
Burada Kaptan Kirkby’nin “gizlilik anlaşması” söyleminin altını çizin.
Çok önemli ve “netameli” bir söylem.
Kim, kimler, neleri ve neden saklıyor?
700 kaçak göçmenden sadece 104’ü kurtarılmış.
Bunlardan 100’ü 95 metrelik süper yat Maya Queen IV tarafından…
Süper yat onları Yunanistan’ın Souda Limanı’na getirmiş.
Teknedeyken kaçakçılar tarafından kemerle dövülen, kafa tutmalarını önlemek için aç bırakılan Pakistanlı, Suriyeli, Filistinli ve Mısırlı bu erkek kaçak göçmenler, bunca eziyetten sonra bir de boğularak ölmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlar.
Aslında….
Onları kurtaran “beyaz egemenler” uzun süredir oluşan ve ana akım haline gelen bir zihniyetin tarafları ve figüranları.
Anlatayım…
BÜYÜK İKAME TEORİSİ
ABD’de ve Avrupa’da “Büyük İkame Teorisi” bir tür komplo teorisidir.
14 Mayıs’ta Bufalo’da (ABD) 18 yaşında Beyaz Amerikalı genç bir bakkal dükkânına dalarak içerideki 10 siyahi Amerikalıyı tabancayla taramış ve öldürmüştü.
Polisler bu gence ait 180 sayfalık “Büyük İkame Teorisi” dokümanını ele geçirdiler.
Teoriye göre “Beyaz Amerikalıların yerine beyaz olmayan göçmenler getirilerek nüfus yapısını değiştirecek bir gizli master plan uygulanmakta.”
Sağ eğilimli televizyonlar da bu teoriyi beyin yıkarcasına vurguluyorlar.
Örneğin…
Fox News sunucusu T. Carlson “Büyük İkame Teorisinden” en az 400 kez bahsetmişti.
Amerika’dan örnekler çok…
Özellikle Trump seçmenlerinin yüzde 61’i “You Gov” anketine göre “Büyük İkame Teorisinin” doğruluğuna inanıyor.
Bu üç kelimenin içine yüzlerce yıllık “beyaz üstünlükçü ve ırkçı ideoloji” saklıdır.
Amerika’da beyaz nüfus 2020 nüfus sayımında bütün zamanların en düşük oranını ortaya koydu; yüzde 61.6…
Oysa 1940’ta yüzde 90, 2010’da yüzde 72.4’tü.
Beyaz Amerikalı oranındaki düşüşler “komplo teorisi lobisinin” elini güçlendirmekte.
BEYAZ SOYKIRIMI
Prof. Matthew
Feldman iddiasına göre, “aşırı sağdan ılımlı sağa hatta merkezdekilere” kadar bu “Büyük İkame” ya da “mükemmel ikame” etkili olabiliyor.
“Reddit 4chat” ve “8chan” gibi çevrimiçi mesaj platformları da bu teoriye taraftar topluyor, manifesto paylaşıyorlar.
ABD göçmenlik politikasının tarihi olan White Borders”in yazarı Reece Jones “ırkçı korku tellallığının yüz yıldan uzun süredir ABD göçmenlik politikasının başat faktörü olduğunu” yazdı.
1970’lerde ilk ABD Göçmenlik Yasası Çin’den ABD’ye mülteci akınına baraj oluşturmak içindi.
1910’larda hedef Japon göçmenlerdi.
1920’lerde bu kez Avrupa’dan gelen Yahudi mültecileri durdurmak amaçlıydı.
Hatta 20’inci yüzyılın başlarında İtalyanlar bile Amerika’da gerçek anlamda “beyaz” olarak algılanmıyorlardı.
İskandinav, batı ve Kuzey Avrupalılar, -elbette- İngilizler Güney Avrupalılardan daha üstün görülüyorlardı.
Madison Grant’ın “The Passing of the Great Race” kitabında “beyaz olmayanların Amerika’nın korunan bölgesine girmesi engellenmelidir. Böylece büyük ırk yani Kuzey Amerikalılar korunabilir” görüşleri yer almaktaydı.
Grant “melezleştirmeye” yani “ırksal karıştırmaya (miscegenation)”ye karşı çıkışı yaygınlaştırdı.
“Siyah Amerikalıların sonunda beyaz Amerikalıları geride bırakmasına ve beyaz gücün sulandırmasına” karşı korku dalgaları yükseltildi.
ABD Başkanı Theodore Roosevelt bu kitaptan etkilendi.
Hatta F. Scott Fitzgerald’ın “The Great Gatsby”sine de atıfta bulundu.
ABD göçmenleri için “ulusal kökene göre kotalar belirleyen Kuzey ve Batı Avrupalılara aslan payı veren tüm Asyalılar ve Afrikalıları yasaklayan” 1924 göç yasası böyle çıktı.
SİYAH ADAMIN KIRBACI
“15 veya 20 yıl içinde, siyah adam, beyaz adamı kırbaçlayacak kadar çoğalacak” söylemleriyle topluma korku dalgaları yayılıyordu.
Adolf Hitler’in de “Kavgam” kitabını yazarken Grant’ın satırlarından etkilendiğini belirtelim.
Trump’ın “b.k çukurundan gelenler” diyerek koyduğu mülteci yasağı ise daha yakın tarihli örnektir.
………………….
Diğer ülkeler ve Avrupa’da“Büyük İkame Teorisi”nin yükselişine yarınki yazıyla devam…
………………….
Bu yazıda Steve Rose’nin The Guardian’daki makalesinden, dünkü New York Times’tan da yararlandım.