Türkiye’nin sağı da solu da “megalomani” sendromlu devletler.
Yunanistan’ın “megali ideası (büyük Yunanistan)” malum.
Büyüme iddiası İstanbul’u almaya kadar uzanmakta.
Yunanistan’la bir türlü sağlam komşuluk ilişkilerinin kurulamayışı, genlerindeki bu -bir türlü kurtulamadığı- “megalomani...”
Türkiye’nin solundaki sadece 2 buçuk milyon nüfusu olan Ermenistan da böyle bir “megalomani içinde.”
Sadece Karabağ ne demek?
“Denizden denize büyük Ermenistan” Karadeniz’den Türkiye’nin doğusunu da içine alarak Akdeniz’e inen bir rüya.
KÜKREYEN FARE
Karikatürize etmek için “kükreyen fare” denebilir ama bu inanç yazılı olarak da ifade edilmiştir.
Şöyle ki...
Garegin Nzhdeh bu teorinin arkasındaki isimdir.
“Garegin” bizim Türkiye Ermenilerinin telaffuzuyla “Karakin”dir.
Gerçek adı Karakin (Garegin) Yeğişi Ter-Harutünyan, 1886’da Nahçıvan’da doğdu.
Bir köy papazının 4 çocuğundan en küçüğüydü.
İlköğrenimini Nahçıvan’da bir Rus okulunda aldı.
Sonra Tiflis’teki Rus lisesini bitirdi.
Ve...
St. Petersburg’da Hukuk Fakültesi’nden diplomasını aldı.
Ve...
Siyasi hayatı başladı.
Osmanlı İmparatorluğu’na karşı “Ermeni Ulusal Hareketi”ne katılmak üzere Kafkaslar’a geçti.
Bulgaristan’da askeri eğitim aldı.
BALKAN VE DÜNYA SAVAŞLARI
Trakya ve Makedonya’nın kurtuluşu için Balkan Savaşları’nda Osmanlı kuvvetleriyle çarpışmak üzere Bulgarların yanında saf tuttu...
Gönüllü Ermeni taburunu kurdu.
Bulgaristan tarafından “cesaret haçı” ile onurlandırıldı.
Birinci Dünya Savaşı patlayınca bu kez Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Rusların yanında savaşmak üzere Kafkasya’ya gitti.
Gönüllü Ermeni Birlikleri’nde komutan yardımcısı oldu.
“Özel Ermeni-Yezidi Askeri Birliği”ne komuta etti.
II. Dünya Savaşı’nda ise iddialara göre Hitlerin Nazi ordusundaki Ermeni lejyonunda yer aldı.
Rusya’ya ve müttefiklere karşı savaştı.
Hitler Almanya’sından, Nazi kuruluşundan etkilenmişti.
Bu esinle “Büyük Ermenistan” ideolojisini üretti.
Teori haline getirdi.
Bir kitap da yazdı...
Eduard L. Danielyan tarafından tercüme edildi.
Kanada’daki Nakhijevan Institute Of Canada tarafından yayımlandı.
......................
Yani...
Azerbaycan’ın Karabağ’da kazanmakta olduğu mevziler ve topraklar aslında “büyük Ermenistan” hayalini ve umudunu da gömmektedir.
Bir de Karakin Pastırmaciyan vardır ki o da bir başka yazıya...
JAK KAMHİ’Yİ KAYBETTİK
1970’li yıllardı...
Dönemin Başbakanı Demirel’in Güniz Sokak’taki çalışma salonundaydım.
Önünde duran 5-6 sayfalık dosyayı uzattı, “Bir göz at” dedi.
Dosyanın üzerinde “Başbakan Sayın Süleyman Demirel’e” yazıyordu, dosyanın altında ise Jak Kamhi adını okumuştum...
Demirel şöyle açıklamıştı.
“Jak Kamhi Amerika’daydı, dönünce bana oradaki temaslarını, intibalarını (izlenimlerini), tavsiyelerini yazmış.
O kadar derli toplu, o kadar dolu dolu ki bir kelimesini bile lüzumsuz bulup çıkaramazsın...”
Ardından...
“Jak Bey hakiki bir vatansever. Türkiye’ye büyük hizmetleri oluyor” demişti.
ARKA KAPI DİPLOMASİSİ
Jak Kamhi başarılı bir iş adamıydı.
1925’te İstanbul’da doğmuştu.
Saint Michel Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nde mühendislik eğitimini aldı.
Yurt dışında doktora yaptı.
Profilo Holding’in kurucusu ve başkanıydı.
İstanbul Sanayi Odası ve TÜSİAD’da yöneticilik yaptı.
Türkiye sanayiinde 21 tane “ilki” gerçekleştirdi.
......................
Ama onun asıl -az bilinen- faaliyet alanı Türkiye’nin Avrupa ve Amerika’daki sorunlarını çözmeye katkılarda bulunmaktı.
Özellikle Amerika’daki Yahudi lobisiyle çok sıkı iletişimi vardı.
Amerika’da Rum ve Ermeni lobileri karşısında Türkiye’nin sıkıştığı süreçlerde ya kendiliğinden devreye girerdi ya da Ankara’dan onun katkısı istenirdi.
Çoğu kez şahsi ağırlığını kullanarak Türkiye lehine sonuç alınmasını sağlardı.
Zorlandığı durumlarda İsrail’deki Şimon Peres gibi dostlarını araya sokarak Ermeni ve Rum lobisinin Türkiye karşıtlı sonuç almasını önlerdi.
Devlet Üstün Hizmet Madalyası sahibiydi.
ZARİF, KÜLTÜRLÜ ZEKİ
Dostluğunu benden de esirgememişti.
Bazen yazılarımı okuduktan sonra telefon açardı, bazen bir davette karşılaştığımızda kenara çekerdi.
“Türkiye’nin Amerika ve Avrupa’yla ilişkilerinde perde arkasını” anlatırdı.
Sadece Demirel değil Özal, sonrasında Abdullah Gül ile de “arka kapı diplomasisine” önemli katkıları olmuştur.
Zarif, kültürlü, güvenilir ve zeki bir bilge kişiydi.
Demirel’in söylemiyle, bu toprakların gerçekten büyük bir vatanperverini kaybettik.
Toprağı bol olsun, üzerine ışık yağsın.