Contemporary İstanbul (CI) açılıyor.
Dünyanın her tarafından koleksiyonerler, sanatçılar, gazeteciler, sanat eleştirmenleri burada.
Duvarlar sanat yapıtlarıyla dolu.
Tek bir köşe hariç.
“Cumhuriyet gazetesine ayırılmış alan”dan söz ediyorum.
Cumhuriyet gazetesi Contemporary Istanbul’un medya sponsoru.
Yöneticilerinin ve bir kısım yazarlarının gözaltına alınmasından sonra Cumhuriyet’ten CI’ye telefon edildi.
“Yöneticilerimizin ve bazı yazarlarımızın gözaltına alınması nedeniyle etkinliğinize katılamıyoruz. Çok üzgünüz” denildi.
Ne yazık ki CI’de Cumhuriyet gazetesine ayırılan bölüm boş kalmış durumda.
......................
Bazı görüntüler sayfalar dolusu yazıdan daha etkili olur.
Demokrat Parti’nin son zamanlarında ve daha sonraki sıkıyönetimlerde gazetelere son dakikalarda “yayın yasakları” konulurdu.
Dönemin teknolojisi anında değişikliğe imkân vermediği için, kalıplardan “yasaklanan haber ve yazılar” kazınır, çıkartılırdı.
Rotatifte dönen sayfalarda o sütunlar “boş” kalırdı.
Bembeyaz sütunlar diğer yazıların arasında okuyucuların daha fazla dikkatini çekerdi.
Merak uyandırırdı.
Tepki yaratırdı.
Aslında o yazılar, haberler yayımlanmış olsa, kalıplardan kazınmış bembeyaz boş sütunlardan daha az ilgi çekecekti.
Daha az etkili olacaktı.
Hatta...
Daha az provokatif.
......................
Yazının başında belirttiğim gibi, küresel önemde galeri sahipleri, sanatçılar, eleştirmenler, gazeteciler, TV’ciler o boşluğu elbette soracaklar.
Soruşturacaklar.
Yaratıcı özgürlüğün insanları, Türkiye’de gazetecilerin özgürlüğünü sorgulayacaklar.
Türkiye’nin Cumhuriyet’le yaşıt bu köklü gazetesinden 18 yönetici ve yazarın birden gözaltına alınmasını nasıl karşılayacaklar dersiniz?
“Olabilir, normaldir” diye mi?
Yoksa...
“Demokrasi-lerde olmaz böyle şey” mi diyeceklerdir?
Olayı kendi ülkelerine, toplumlarına nasıl yansıtacaklardır?
Zaten dünya medyası tavır almış bulunuyor.
AB’den Uluslararası Basın Enstitüsü’ne (IPI), başta ABD olmak üzere devletlerin uyarılarına kadar yankılar dalga dalga meridyenleri, paralelleri aşıyor.
Bir de CI için İstanbul’a gelen “entelektüel” network buna eklemlenecek.
......................
Oysa...
CI, Türkiye’ye “ters rüzgârlara” rağmen bir “olumlu” tanıtım şansıydı.
Türkiye’nin çağdaş yüzüne ayna tutuyordu.
Tabii ki CI gene de bu misyonu sürdürecek.
Ama...
Üzerinde “özgürlük boyutunda” bir soru işaretinin gölgesiyle.
......................
Cumhuriyet’çiler için “FETÖ ve PKK’ya -üye olmamakla beraber- yardım” iddiaları üzerine çok şey yazmak gereksiz.
Fethullah Gülen kitaplarıyla, köşe yazılarıyla Türkiye insanını ilk uyaranlardan olan Hikmet Çetinkaya mı, FETÖ’ye yardım ve yataklık etmiş?
En hırpalayıcı karikatürleri çizen Musa Kart mı?
Aynı gazetelerde çalıştığımız ve tanıdığımı düşündüğüm Cumhuriyet’in yeni Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve Kadri Gürsel mi?
Her darbeden sonra içeri alınan sicilli (!) solcu Aydın Engin mi?
Bu birkaç örnek bile iddiayı “boş sütuna” dönüştürüyor.
......................
“Türkiye’de hâkimler var” demek isteğiyle noktayı koyuyorum.