Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Salonda alkış seli sürerken oyunun aktörlerinden Mete Horozoğlu, arkadaşları adına izleyicilere teşekkür etti.
Onu “NEFES- Vatan Sağolsun” adlı ses getiren filmde yüzbaşı Mete olarak da hatırlarsınız.
Şöyle noktaladı kısa teşekkür konuşmasını:
“Size kulisteki davetimizde birer kadeh şarap bulamadığımız için üzgünüz!..”
Harika bir oyun izlemiştik.
Sonra...
Kulise geçildi, oyuncularla ve diğer katkısı olanlarla birer kadeh eşliğinde sohbet edilecekti.
Ancak...
Sunum tepsilerinde sadece kola cinsi meşrubat ve meyve suları vardı.
“Bu ne iştir” diye öğrenmek için yetkililere sordum.
Aldığım cevap “yeni yönetmelik nedeniyle alkollü içecek servisi yasaklandı” oldu.
Yönetmeliği başından sonuna kadar okumuştum.
Ama “böyle bir yasaklama algılamam“ olmamıştı.
Yönetmeliğin amacının “gençleri alkolden uzak tutmak olduğu” yolundaki “resmi” açıklamalarla bu durumun uzak yakın ilgisi yoktur.
Salondaki herkes 18 yaşın ve dahası -o çok garip “genç” tanımının kapsamındaki- 24 yaşın üzerindeydi.
Herkes şaşırmıştı.
“Olacak şey değil” yorumları yapılıyordu.
Yıllar boyu belediyeye ait Lütfi Kırdar Cemal Reşit Rey salonlarındaki konserlerden sonra alkollü içki yasağının “saçmalığını” yazmıştık.
Tam bu “ucube” uygulama nihayet kalkmışken ve rahat nefes alınmışken son yönetmelikle yasakların işte sunturlusu karşımızda.
Artık tüm kültürel etkinliklerde “alkollü içecek yasağı” geldi.
Yönetmelikteki “15 yaşından küçüklerin de bulunabilecekleri sanat etkinliklerinde alkollü içecek” kırmızı kartı anlaşılan tiyatrolara, konserlere de çıkarılmış.
Bu bir “hayat tarzı dayatması” değil de nedir?
Eğer salonda 18 yaşından küçükler varsa, içki istediğinde “kimlik kartı” istenir, yaşı tutmuyorsa veya “kimlik kartını göstermemek için” direniyorsa “alkollü içki” verilmez.
Zaten bu durumda olanlar birkaç kişiyi geçmez.
Mekânın yöneticisi bu denetlemeyi kolayca yapabilir.
18 yaşından yukarıda olanlara ise böyle bir yasak uygulaması saçma olur.
Oy verebilen, evlenebilen, şirket kurabilen, kısacası reşitlerin bütün medeni haklarını kullanabilen yetişkinlere nasıl yasak düşünülebilir?
Çağdaş Batı demokrasilerinde de kural budur.
Sadece ABD ve birkaç ülkede yaş sınırı 21’dir.
Yani akıl alır gibi değil.
Anlattığım tür denetimin gereğine sonuna kadar inanıyorum.
Ama...
AB normlarındaki hayat tarzımızın eksen kaymasına hayır.
Kimse “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içmek” derdinde değil.
Demokrasinin her alanında “ne bir adım geri, ne bir adım fazla, AB’de nasılsa öyle” demek ve bunu istemek hakkımızdır.

Haberin Devamı

ALTERNATİF ‘ALDATMA’

Bir kadeh sunamadık... Pardon


Tarihi değiştiren büyük olaylar yaşanmasaydı, ne olurdu?
Bunların cevaplarına odaklanan çalışmalar “alternatif tarih” yazmaktır.
Misal...
* Atatürk yaşamamış olsaydı, dört tarafı İngilizlerin, Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgali altında olan bu toprakların ve bu topraklarda yaşayacak insanlarımızın halleri nice olurdu?
* Prenses Diana Arap işadamı Dodi el Fayed’den hamileydi öldüğünde.
Gizli servisler saraya “Arap torun girmesini önlemek için” Dodi’yi ve Diana’yı trafik kazasında öldürmeyi başaramasalardı, burnu havada İngiliz halkı Arap kanını taşıyan torunun -zorunlu- “prens el Fayed” unvanını nasıl karşılayacaktı?
* Rus kraliçesi Katherina, Baltacı tarafından çadırına kabul edilmeseydi, Osmanlı orduları St. Petersbourg’u ele geçirebilecek miydi?
* Osmanlı sultanları “çar” unvanını da alacaklar mıydı?

Aldatmanın alternatif tarihi
Bizim sıradan hayatlarımızda da “alternatif tarihler” vardır.
Yıllar geçer anneler, ablalar, teyzeler daha önce reddettikleri koca adaylarını içlerini çekerek “ah onunla evlenseydim, kraliçeler gibi yaşatırdı” demezler mi?
Kenter Tiyatrosu’nda perde açan “CAM” adlı oyun işte böyle bir “alternatif tarih” konusunu işliyor.
Daha doğrusu “alternatif aldatmalar tarihini...”
Kadın, sevgilisi, koca, kadının en iyi arkadaşı bir dönme dolaptalar.
Öyle Fransız komedilerindeki gibi bir kapı açılıp koca girerken diğer kapıdan sevgilinin çıkması türünden bilinen dolaplar değil.
Sıra dışı ve bir an bile kopmadan izleyiciyi alıp perde kapanana kadar sürükleyen bir komedi.
Goblen gibi işlenerek yazılmış ve sahneye konulmuş.
Önce yazarı Levent Kazak’ı kutluyorum.
Bu senaryo Paris, Londra ya da New York’ta rahatlıkla sahneye konacak bir salon komedisi.
Kahramanları Türk oldukları gibi, Fransız, İngiliz, İtalyan ya da Amerikalı olurlar hiç yadırganmaz.
Replikler “işte budur” dedirtiyor.
Oyuncuların hepsine “şapka...”
Yaprak Dökümü’nün Ferhunde’si Deniz Çakır “kırmızı içindeki kadın” olarak “cool” kadını oynayan Dolunay Soysert ile birlikte dönüşümlü “eşitler arasında birinciler...”
Mete Horozoğlu ve Bülent Alkış “A” ve “B” sosyal kategori erkeklerini dört dörtlük oynuyorlar.
Selen Uçer dönme dolabı sürekli gözlüyor. Sonunda kendisi de biniyor.
Alternatif aldatma tarihini noktalarken “bu kadın bu Mete’yi daha çok aldatmalara iter, alternatif aldatmalar tükenmez” dedirtiyor.
Bir süredir bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.