Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Ölümden korkmuyorum. Sadece olay anında orada bulunmak istemiyorum.
Alessandro Ancona"

Üzeyir Garih, bilge bir kişiydi.
Yeryüzünde eşit paylaşılan tek ve kaçınılmaz şeyin "ölüm" olduğunu biliyordu.
Ölümden korkmuyordu.
Ama... Olay anında orada bulunmak ister miydi?
Kim isterdi ki?..
Ekmek bıçağıyla boynuna, karnına, sırtına üstüste darbeler...
Yüce duygularla kabir ziyaretindeyken... Adice, canavarca, gaddarca ve ansızın gelen bir ölüm...
Evet...
Böyle bir olay anında orada olmayı kim isterdi?..

Olayın daha pek çok karanlık noktaları var.
Ama... Üzeyir Garih'in cep telefonunun izleri sürülerek "Yener Yermez" adlı bir ere ulaşılmış bulunmakta.
O gün izinli oluşu... Dönüşte, üzerinden Üzeyir Garih'e ait cep telefonunun çıkması... Birliğe ulaşan polislerden kaçışı... Daha önce gene 2 milyon TL. için bıçakla adam öldürmekten 18 yıla mahkum iken son aftan yararlanarak hapishaneden çıkmış olması... Yatağının altında kan lekeli olduğu sanılan bir pantalonun bulunuşu...
Bütün bunlar, kuşkuların er Yener Yermez'de yoğunlaşması için çok güçlü veriler.
Ve herkesin ortak isyanı: "İşte af!.."
"Kader kurbanları"
diye tahliye edilenlerin büyük çoğunluğu "cürüm mayınları" olarak aramızdalar...
Kap - kaç olayları, hırsızlıklar, gasp, yaralamalar, cinayetler...
Hepsi birkaç kez katlandı.
Türkiye, bölücü terörün hatta sol ve sağdaki örgütlü terörün üstesinden gelirken, bu kez adi suçlar kan seline mi kapılacak?

Artık bir noktaya gelmiş olanların "koruma almamak" gibi bir lüksleri galiba olmayacak.
Sadece Garih'in katli olayı değil... Son aylarda "fidye için kaçırılanlar" haberlerindeki yoğunlaşma, çete, gasp ya da "sinir krizleri sonucu cinayetler"deki katlanma bu yargının kanıtlarıdır.
Üzeyir Garih'in, eşine "korumaya gerek yok. Bana birşey olmaz" söylemi, bakın geride nasıl hazin tablolar bıraktı.
Sinegogda eşi, çocukları, hatta ortağı İsak Alaton bitkindiler.
Ancak kollarına girilerek, yardımla yürüyebiliyorlardı.
Toplum da bu cinayetle moral bozukluğuna girmiştir...
Üzeyir Garih iyi korunsaydı, belki de böyle bir cinayete kurban gitmeyebilirdi?
Öte yandan... Bazı kuşkulara da işaret edeyim.
Hadise, gerçekten bir erin bıçaklama olayıyla sınırlı mı?
Yani bireysel adi cinayet mi?
Kuşkulu...
Eğer öyleyse, daha önce 2 milyon TL'ye adam öldüren bu kişi, Üzeyir Garih'in altın kol saatine, cüzdanına niye el sürmedi?
Yoksa Yener, konu mankeni mi?
Arkasında bir örgüt olamaz mı?
Uzaktan kumandalı katilin asker olması, ordunun "en güvenli yer" diye görülmesi nedeniyledir belki?..
Örgütler her yere sızabilirler.
Örneğin; Abdi İpekçi'nin katili de askeri hapishaneden er üniforması giydirilerek kaçırılmamış mıydı?

Üzeyir Garih'in toprağa verilmesinden önce, Neve Şalom Sinegogu'ndaki törendeydim.
50 yıllık yoldaşı İsak Alaton, duygu yüklüydü.
Kürsüde konuşurken zorlanıyordu.
Sözcüklerle Üzeyir Garih'in portresini çiziyordu.
Garih'in bilgeliği, tevazuu, şeffaflığı, dürüstlüğü, pırıl pırıl zekası, insan sevgisi, 3 semavi dine de inancı, felsefi ağırlığı...
Alaton, Garih'in kitaplarından birinin Eflatun'a ait önsözünü yansıttı.
Eflatun "insanların ölürken mezara hiçbir şey götüremediklerini, beraberinde sadece deneyimlerini taşıdıklarını" söylemiş.
Garih de bu söylemden hareketle, deneyimlerini 4 ciltlik kitap dizisiyle gençlere sunmuş.
Benzer bir sözü, Büyük İskender de söylemişti:
"Beni gömmeğe götürürken, ellerimi tabutumun kapağından dışarıda bırakın. Öbür dünyaya hiçbirşey götürmediğim anlaşılmalı."
Üzeyir Garih,
avuçlarında yüreklerimizin sıcaklığını götürdü.