Dünyanın yarısı Katar’daki futbol karşılaşmalarını izliyor. Türkiye’nin de yarısından fazlası…
Bu akşam yarı finallerde önemli maçlar var. Ben de futbol yazıyorum ama bir başka açıdan… “Atatürk Fenerbahçeli miydi?”
……………
Önce…
Ali Koç, Şükrü Saracoğlu Ülker Stadyumu’nun adının “Atatürk Stadyumu” olarak değiştirilebileceğini açıkladı.
Yürekleri ısıtacak, sımsıcak bir vaat…
Bir Galatasaraylı olarak yürekten alkışlıyorum.
ATATÜRK’ÜN YANI BAŞINDA
Atatürk’ün “Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun hatıralarından” bu sorunun cevabını sunuyorum.
Kitabın adı “Atatürk’ün Yanı Başında”, derleyen ve güncelleyen oğlu Mustafa Kemal Ulusu. Kitabın 337’nci sayfasından satırlar yansıtayım.
Atatürk’ün Galatasaray Lisesi’nde “Hiçbir Takımı Tutmadığının” Resmen Beyanı.
Çok iyi hatırlıyorum, 1930 yılıydı.
Atatürk’le beraber İstanbul’dayken bir gün, “hadi, Galatasaray Lisesi’ne gidiyoruz. Tevfik Fikret Bey’i de anmış oluruz” dedi.
Ve iki araba yola çıktık.
Liseye geldik, coşkulu bir kalabalık, gençlik, okul talebeleri, herkes hayranlıkla Atatürk’ü görmeye çalışıyor.
Zorlukla okulun bahçesine giriyoruz.
Çocuklar etrafımızı sarmışlar, Paşa’yı soru yağmuruna tutuyorlar, hepsine cevap vermeye çalışıyor.
Bir ara köşede sessizce duran bir grup görüyor ve onlara doğru yürüyerek “siz kimsiniz çocuklar, okuldan mısınız” diye sorunca, çocuklar hep bir ağızdan “biz Galatasaraylıyız siz hangi takımı tutuyorsunuz” diyorlar.
Herkes merakla Paşa’nın cevabını bekliyor.
Paşa’nın, “çocuklar siz Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı veya diğer takımları tutunuz, sporu seviniz, oynayınız ama ben ve benim gibi toplum önünde olan insanlar, asla takım tutmamalı veya tutarsa da onu hep içinde saklamalıdır. Bunun için de ben hiçbir takımı tutmam, sadece Milli Takımı tutarım” dediğini, o an en yakınında olan ben ve diğer refakatçiler de duymuştuk.
Daha sonra 1932 ve 1933 yıllarında Galatasaray Lisesi’ne iki sefer daha ziyarete gittik.
Son gidişimizde Şükrü Kaya Bey de yanındaydı.
Bir ara lise müdürüyle sohbet ederken Şükrü Kaya Bey Atatürk’e hitaben “Galatasaray Lisesi’ne bu üçüncü gelişiniz. Yoksa Galatasaraylı mısınız? Bizden saklamayın” deyince Paşa’nın cevabı şöyle olmuştu:
“Yahu kaç defa söyledim hiçbir kulüp falan tutmam, hepsini severim, sivil
ve askeriyeye kumanda edenler bir kulübü tutmamalı, tutsalar da görevdeyken bunu açıklamamalı.
Çok dikkatli olmaları gerekir.
Takım tutmamam, maça gitmememden de belli değil mi?
Açık ve net anlatmıştım.”
BEŞİKTAŞ KULÜBÜ’NDE
Atatürk’le beraber Beşiktaş Kulübü’ne de gittim.
Aynı sözleri bu kulüpten çıkınca da söylemişti.
Hatta “gençliğimde bu Akaretler’de çok kaldım, buranın bende çok büyük hatırası var” dedi ama o kadar.
Beşiktaş Kulübü’yle sadece çok önemli bir hatırası vardır.
O zamanki Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Fetgeri’nin önerisiyle “19 Mayıs gününün, 20 Haziran 1938’de Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edilmesi ve kanunlaştırılması, onun gençliğe ve spora ne denli önem verdiğinin en güzel misalidir. (Bu satırlardan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın, Beşiktaş Kulübü Başkanı Fetgeri’nin önerisiyle gerçekleştiğini öğreniyoruz. Babamın takımı Beşiktaş’a da yürekten sevgiler. G.C)”
İlk 19 Mayıs gösterisi, 1939 yılı… Beşiktaş’ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı’nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü hâline gelmiştir.
FENERBAHÇE KULÜBÜ’NDE
Fenerbahçe Kulübü’ne ziyaretimizde de, Fenerbahçe’nin futbol takımından ziyade, diğer branşlarıyla çok ilgilenmiştir.
1927 senesinin tahminen Ağustos ayı sonlarıydı, Belvü Gazinosu’nda Fenerbahçe’nin o yıl ki yaz balosu yapılacaktı.
………… emrinde olan birkaç kişiyle beraber gittik.
Gazinodaki kalabalık, Atatürk’ü çok büyük bir tezahüratla ve alkışlarla karşıladı. Yemekte sadece 1 saat kaldıktan sonra müsaade isteyerek ayrıldık.
1933 yılında da Atatürk Yalova’da iken, Fenerbahçe’nin şimdi adını hatırlayamayacağım bir takım ile su topu maçı vardı.
…………. çiftlikten, Yalova’ya inerek Fenerbahçe’yle rakip takımın su topu maçını bir süre izledik.
…………. yine yanlış hatırlamıyorsan 1934 yılı yaz aylarıydı. Fenerbahçe Başkan ve Yöneticileri Dolmabahçe Sarayı’na gelerek Atatürk’ü ziyaret ettiler.
Bir süre sohbetten sonra Atatürk’e “bir maruzatlarının olduğunu” söylediler.
“Buyurun söyleyin” deyince, “Atatürk’ün bir büstünün, Fenerbahçe Stadına konmak üzere müsaadesini” istediler. Atatürk, yöneticilere hitaben “şimdi bu büstü buraya koyarsak Atatürk Fenerbahçeli derler ama hepiniz biliyorsunuz ki, ben hiçbir takımı tutmam ama hepinizi çok severim. Bunun için bu izin meselesi beni biraz düşündürüyor” deyince yöneticilerin “Paşam, bunu her kulüp sizden talep edebilir, sizin büstünüz resmi veya özel her yere konabilir. Bu bakımdan müsaade edin de bir büstünüzü stadımıza koyalım” sözleri üzerine Atatürk şöyle bir düşündü, sonra güldü “peki koyun ama iyi bir yer olsun ha!” diyerek şakayla tembihini de yaptı.
Bir süre sonra bu büstün konduğunu öğrendik ama Atatürk gidip hiç bu büstü görmemişti.
Tahminen 1937 yılıydı; bir kabulünde, Fenerbahçe’nin su sporlarıyla ilgilendiğini ve başarılı sporcularının olduğunu öğrenince “ne istediklerini” sormuştu.
Yetkililer de “bir mendirek (dalgakıran) var ama iş görmüyor, tadilat yapılırsa bize çok faydalı olur” deyince hemen yanımızda bulunan yetkililere “derhal bu mendireğin onarılması için acilen bir ödenek çıkarın ve de yapılsın” diye talimat vermişti.
………………..
Kitaptan öğrendiğime göre, Atatürk futboldan çok, sporun diğer branşlarıyla daha fazla ilgiliymiş.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’u ve yöneticilerini yürekten kutluyorum ve imreniyorum.
Atatürk’ümüzü seviyoruz.
Her kulübün, her taraftarın Atatürk’ümüzü paylaşamaması doğal değil mi?