Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Birinci ünitesine dün nükleer yakıt getirilen Akkuyu Santrali “nükleer statü” kazandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu enerji miladında bulunması planlanmıştı ama rahatsızlanması nedeniyle görüntülü katılım yapabildi.

Bu vesileyle kendisine “Geçmiş olsun” diyor, “şifa” diliyoruz.

Projenin diğer tarafı olan Rusya’nın başkanı Putin de programa Erdoğan gibi “görüntülü” katıldı.

Akkuyu’ya nükleer statü

…………………….

Dünyada 443 nükleer güç reaktörü var.

51 de yapım aşamasında…

Akkuyu Nükleer Santrali de bu 51 kapsamında.

Akkuyu’ya nükleer statü

……………..

Dünyada “nükleer enerji santralleri” için lehte olanlar da var, karşıtları da…

Haberin Devamı

Ancak “2050’ye kadar sayılarının 1000’i bulması” küresel trend için bir fikir verebilir.

Sayıların ötesinde “hangi ülkelerin lehte”, hangi ülkelerin ise “karşı” tavır aldıkları da dikkat çekiyor.

Örneğin
 Fransa nükleer enerji santralleri için gaza basmış durumda.

Buna karşılık Almanya ise 15 Nisan’da son nükleer santralini de kapattı, nükleer enerji üretimini sıfırladı.

İkisi de çağdaş, demokratik, özgür, ileri teknolojiye dayalı ülkeler.

Ama nükleer enerji için tavırları taban tabana zıt.

Bu nedenle farklı kararların siyasi iktidarlardan da kaynaklandığını söylemek mümkün.

Örneğin…

Forsa Enstitüsü tarafından yapılan ankete göre, “Almanların 3’te 2’si nükleer reaktörlerin ömürlerinin uzatılmasından, eski santrallerin tekrar işletmeye sokulmasından yana…

Alman halkın sadece yüzde 28’i ülkedeki tüm santrallerin kapatılmasını destekliyor.”

Buna karşılık siyasi iktidar son nükleer santralinin de fişini çekti.

Türkiye’de siyasi iktidar ise dünyanın 2050’ye kadar nükleer santrallerin iki misli artarak sayılarının 1000’i bulacağı çizgisinde.

UFUK TURU

FİNLANDİYA: “Beyaz zambaklar ülkesi” diye anılan ve yıllardır dünyada “en çok yaşanmak istenen ülkelerden biri olan” Finlandiya, muazzam bir nükleer enerji santralinin açılışını yaptı. Bu nükleer santral Avrupa’nın en büyüğü.

Rusya’nın gaz ve elektrik arzını kestiği bir bölgede enerji güvenliğini sağladı.

ÇİN: 24 nükleer enerji ünitesi birden inşa etmekte. Dünyada birinci sırada.

Haberin Devamı

Şu aşamada nükleer enerji üretiminde ise dünya ikincisi.

Karbondioksit emisyonlarını
310 milyon ton azaltmaya eşdeğer
bir uygulama. Dünya Nükleer Güç Operatörleri Birliği’nin kapsamlı endeksinde “tam puan aldığını” ve “dünyadaki tam puan birimlerinin yüzde 50’sine sahip olduğunu” belirtelim.

Ayrıca…

Akkuyu’daki santrali de önümüzdeki sene daha birinci ünitesinin üretime başlamasından itibaren bu birliğin denetimi altında olacağını ilave edeyim.

FRANSA: Japonya’daki Fukushima nükleer kazasından sonra diğer ülkelerde olduğu gibi Fransa’da da uzun süre “nükleer santrallere devam mı, tamam mı” tartışmaları yapıldı.

Sonunda “tam gaz devam”
kararı alındı.

2037’de karbon emisyonunu sıfırlamak hedefiyle nükleer santraller yapılmakta.

Projelerin başına tam yetkiyle geçirilen Joel Barre “nükleer çar” diye anılıyor.

1973’teki petrol şokunun ardından Fransa’da, son 20 yıl içinde çoğu halen faaliyette olan 58 reaktör inşa edildi.

Akkuyu’ya nükleer statü

Nükleer enerji santrallerini böyle yorumlayanlar var.

…………………..

İngiltere de Fransa gibi nükleer enerji santrallerine devam eden, çağdaş, ileri teknolojiye dayalı demokrasilerden biri.

Haberin Devamı

Belirttiğim gibi, “bu siyasi iktidarların tercihleri.”

SOL VE SAĞ

Ne ilginçtir ki nükleer hikâyenin başlarında, alkış tutanlar solcular olmuştur.

Örneğin…

Almanya’da 1955’lerden itibaren enerjide ve sağlıkta atomun kullanılması için “barışçıl atom” söylemi yaygındı.

Bir hayranlık dalgası dünyayı sarıyordu.

Cenevre Nükleer Konferansı o yıl gerçekleşti. “Nükleer çağın şafağı” denilerek alkış tutuldu.

“En korkunç silah olarak bilinen atom bombalarını insanlığın en büyük nimetine dönüştürüyoruz” denilmekteydi.

Ütopya filozofu Bloch bakın ne yazmıştı: “Güneşteki zincirleme reaksiyonlar bize nasıl sıcaklık, ışık ve yaşam getiriyorsa, atom enerjisi de bombanınkinden farklı makinelerde, barışın mavi atmosferinde çölden
meyve diyarı, buzdan bahar yaratır.”

Bir başka satır daha…

“Ufacık gram kütle ile kozmik boyutlarda enerjiler açığa çıkarılabiliyor.”

Akkuyu’ya nükleer statü

Bir de böyle algılayanlar var! (Karbondan kurtulup nükleere yakalanmak mı?)

……………

Ancak sonraları özellikle muhafazakâr partiler “nükleer atık, radyoaktif radyasyon ve kaza tehlikeleri” konusunda seslerini yükseltmeye başladılar.

“Radyoaktif zehirler kimyasal zehirlerden 1000 milyon kat daha tehlikelidir.”

“Nükleer atıkların varlığının 30 bin kuşak sürecek olması ürperti veriyor.

Yani…

Nükleer santrali kapatmakla bitmeyecek olan bir serüven.”

Türkiye’deki karşıtlar da en çok bu eleştiriyi benimsiyor.

(Dün inşaatın Türk sorumlusunun
yaptığı açıklamada “son teknolojilerle bu nükleer atık çubuklarının konacağı deponun son derece güvenli olduğu” yolunda teminatını dinledik.)

ÇERNOBİL SONRASI

Özellikle Çernobil’deki nükleer kazadan sonra hissedilen korku ürpertileri, “karşıtlık psikolojisini” tırmandırdı.

Havaya savrulan gaz ve üçüncü maddeler küresel olarak yayılmıştı.

Toz parçacıklarına uranyum, plütonyum ve sezyum bulaşmıştı.

Tüm Avrupa yüksek düzeyde radyasyon tozuna maruz kalmıştı.

Almanya Federal Çevre Bakanı Lemke “Mevcut nükleer atıklar için güvenli bir nihai depolama alanı olmadığı, böyle bir teknolojinin nasıl sürdürülebilir olarak sınıflandırıldığı benim için muamma” açıklamasını yapmıştı.

Lemke “Bir nükleer santralin sökülerek hizmetten çıkarılması ancak 10 ila 15 yıl içinde tamamlanabilir” uyarısında bulundu.

Sonunda Merkel’in yerine gelen Şansölye Olaf Scholz son üç nükleer reaktörü kış boyu çalıştırdı ve 15 Nisan’da fişini çekti.

……………………

Akkuyu tek kalemde Türkiye’nin en büyük yatırımı.

20 milyar dolarlık bir yatırım.

9 büyüklüğünde depreme dayanıklı.

Su kaynaklarını yok etmiyor çünkü deniz kıyısında.

Sadece Rusya’da yetiştirilen değil diğer ülkelerde de eğitim almakta olan 500 mühendis ülkeye döndüklerinde ciddi bir iyi yetişmiş nükleer üst düzey insan gücü stokumuz olacak.

Türkiye’ye hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

…………………

Not:

Bu yazı için Euronews, Açık Radyo, Yeşil Gazete, Global Times, Le Monde gibi kaynaklardan da yararlandım.