Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’yle kısa baş başa görüşme sonrasında şöyle demişti:
“Mısır’la bu iş nasıl yolunda gidiyorsa, Suriye’de de işler yolunda gidebilir… Siyasette kin gütmeye yer yok.”
Ankara’nın Şam’la diyalog adımları Türkiye’nin 11 yıllık Suriye politikasında yeni bir aşamayı başlatıyor.
ARAB CENTER WASHINGTON bu yorumu yaptı. Ardından haber analizini şöyle sürdürdü…
Türk hükümeti, Suriye’de rejim değişikliği çağrılarını uzun süredir askıya almış bulunuyor. Erdoğan’ın “normalleşme söyleminin” devamı olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan Moskova’ya uçtular.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun konuğu olarak Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmut Abbas ve Suriye İstihbarat Başkanı Ali Memluk ile görüştüler.
Erdoğan’ın çizdiği yol haritasına göre iki ülkenin Dışişleri bakanları da bir araya gelecekler.
Öngörülen son aşama “bir Erdoğan, Esad zirvesi…”
ORTAK ÇIKAR
ARAB CENTER’a göre, “Esad şüpheci, Erdoğan ise pragmatik…”
İkisinin ortak çıkarı “Suriye’nin toprak bütünlüğü…”
Yani özellikle “Kuzeydoğu Suriye’de bir özerk ya da bağımsız bir Kürt devletinin oluşmaması…”
Türkiye’nin bir askeri harekâtla Suriye’de yeni toprak kazanımı olasılığına Esad hâlâ kuşkuyla bakıyorsa da Erdoğan’ın “kararlı” olduğu söylenebilir.
ARAB CENTER’dan yoruma devam:
Şam Erdoğan’ın bu kararlılığına katkıda bulunmak için bir karşılık bekliyor olabilir.
Ama…
Erdoğan’ın eli kuvvetli.
Şöyle ki…
Moskova’daki 3’lü toplantı “Rusya’nın baskısıyla” gerçekleşti.
Çünkü “Ukrayna’da savaşırken, Suriye’ye bir harekât düzenleyecek olan Türkiye’yle karşı karşıya gelmek” istemiyor.
Ayrıca…
Ankara ve Şam’ı bir araya getirmek ve hakem rolü üstlenmek Putin’i bu sıkışıklıktan kurtarıyor.
…………………
Gerçekten, çeşitli açık kaynaklardan yararlanarak edindiğim izlenim şu ki “Türkiye’nin Ukrayna savaşı ile birlikte Rusya ilişkileri için konumu eskisine göre daha güçlü.”
Suriye’de kontrol ettiği bölgelerden askerlerini çekmek için bir süredir üzerinde hiçbir baskı hissetmiyor.
Oysa…
2020’de Türkiye, Suriye ordusunun İdlib’deki ilerlemesini durdurduğunda, Rusya bombardımanla devreye girmişti.
Türk askerleri de ölmüştü.
Bugünse Moskova uluslararası yaptırımların ağırlığı altında aşırı mali stresle karşı karşıya ve Ankara’yı üzerindeki ablukanın aşılmasında “kilit partner” olarak görüyor.
Dolayısıyla, Türk hükümeti Rusya’ya bağımlı Esad rejimiyle müzakerelerde “üstün taraf” görünümünde.
Moskova, Türkiye’nin askeri ilerleyişini tırmandırmak yerine “Ankara-Şam” müzakerelerini sağlamak için Suriye’ye baskı koydu.
Suriye konusunda “Türkiye’yle karşı karşıya gelmek istemediğinin” tavır dilidir bu.
FAY HATLARI
Yukarıda Ankara ve Şam’ın ortak çıkarlarının “Suriye’nin toprak bütünlüğü olduğunu” yazmıştım.
Her iki ülke için bu birinci derecede önemli olan ve her şeyin üzerinde gelen başlıktır.
Ancak…
Alt başlıklarda yer alan bazı fay hatlarına da işaret edeyim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İdlib’deki zor durumda milyonlara insani yardım koridoru için oylama yapmış ve karar almıştı.
Yardımlar İdlib’e Türkiye ile Suriye arasındaki Bab al-Hava sınır kapısından yapılmakta.
BM görev süresi ocak ortasında sona eriyor.
Yenilenmezse bir insani felaket yakın.
Ve…
Olası “yeni bir mülteci dalgası” elbette Türkiye’nin ihtiyacı olan son şey.
Rusya ise “bu yardım koridorundan teröristlerin de yararlandığını” iddia ediyor. Örneğin…
Hay’at Tahrin al-Sham’ı işaret ediyor.
“Tüm insani yardımın, Şam’a yönlendirilmesini” öneriyor.
Böylece Şam İdlib halkı üzerinde baskı kuracak, sadakatlerini “insani yardım musluğunu elinde tutarak” sağlayacak.
MENBİÇ VE KOBANİ
“Dezavantajlı konumda” olan Esad rejiminin “Türkiye’nin yeni toprak kazanımı”
kuşkuları için de birkaç satır…
2019 Barış Pınarı Harekâtı’nda Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yönetilen Kobani ve Menbiç şehir yönetimleri “varoluşsal” bir tehlike altına girmişti.
Şam, Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu’nu “yasa dışı işgal, ayrılıkçılıkla” suçladı.
SDG -Amerika’dan da gerekli yardımı almayınca- Şam rejimiyle bir anlaşma yaptı. Suriye ordusu Kobani ve Menbiç’e girdi.
Suriye ve Rus güçleri sınır boyuncu askeri devriyelere başladı.
Şimdi Türkiye yeniden Kobani ve Menbiç’i “hedef” almakta.
Bu ikisinden Türkiye’ye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırıların yanı sıra Kasım 2022’de
6 ölü ve çok sayıda yaralıya neden olan terör saldırısını gerekçe gösteriyor.
ARAB CENTER’ın yorumu şöyle:
Eğer Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, Suriye Cumhurbaşkanı Esad el sıkışırlarsa, Erdoğan’ın zafer elde edebileceği askeri harekâtları -belki de- durdurulabilir.
GÖNÜLLÜ GÖÇ
ARAB CENTER, Türkiye’nin kuzeybatı Suriye’de on binlerce ev inşa ederek 1 milyon mülteciye barınak sağlama planını yansıtıyor.
Zaten büyük ölçüde “sessiz tersine göçün -gönüllü geri dönüş formları- imzalanarak sürdüğünü”
iddia ediyor.
……………….
Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’de Arap mültecilerle böyle bir tampon bölge oluşturması çok önemli.
İleride Suriye’nin baba Hafız Esad döneminde olduğu gibi PKK kartı oynaması olasılığına karşı bir sosyolojik/antropolojik önlem.
Ayrıca…
SDG kontrolündeki bölgelere Fırat Nehri sularının kontrolüyle de baskı kurmak için vana Türkiye’nin elinde.
Bir de YPG’nin elinde tuttuğu joker karta işaret edeyim.
El-Hol gözaltı kampında en az 53 bin DAEŞ’li ve ailesi var.
Bunları kim devralacak?
ARAB CENTER Türkiye’nin “uzun soluklu satranç oyununda ABD güçlerinin Suriye’den çekilmesini beklemeye dayalı serinkanlı oyunu” diye de bir paragraf açmış.
Ukrayna’daki rolü nedeniyle Türkiye’nin Suriye’ye dönük olası harekâtı için Trump yönetiminin aksine Biden yönetimindeki Beyaz Saray’ın kafasını başka tarafa çevirmeyi tercih ettiğini yazmış.
………………..
Sonuç…
Zamanın ruhu Türkiye’nin lehinde görünüyor.
Türkiye de kartları -artık- doğru oynuyor.