İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Bodrum tatilleri “32 kısım tekmili birden” siyaset polemiğinin film konusu...
Tartışmalar hâlâ sürüyor.
“İstanbul’u sel götürürken, Eminönü geçidindeki dükkânları lağım suları basmışken, Başkan neden Bodrum tatilini kesip anında dönmedi? Ancak ertesi gün gelip şöyle bir görünüp gene Bodrum’a gitmesi olacak şey mi?”
.....................
Tamamen yansız ve hem bu eleştirileri yapanlara, zarara uğrayan esnafa, hem de Başkan İmamoğlu’na empatiyle konuya yaklaşayım.
- Tatil her insanın
ihtiyacı ve hakkıdır.
İmamoğlu 1 yıla yakın süre bir insan evladının fiziki sınırlarını sonuna kadar zorlayan kampanya maratonu koştu.
Gece gündüz,
7/24 çalıştı.
Stresi de cabası.
Ayrıca...
Bu süre içinde ailesiyle de beraber olamadı.
Kısa da olsa kendini toparlamak için dinlenmesi ihtiyacı ve hakkıdır.
Bunu da öyle bir
hafta 10 güne yaymadan birkaç günlük kısa sürelerle yaptı, Bodrum’da değerlendirdi.
Daha iyi hizmet vermek için de fiziki olarak bu kısa tatilleri yapması gerekliydi.
- Şiddetli, tufan gibi bastıran yağmur, altyapı yeterli olmadığından, rögarları taşırmış...
Kanalizasyon suları yağmurla karışık caddelere, geçitlere akmış.
Eminönü geçidindeki dükkânları basmış.
Dün SABAH gazetesinde kadim arkadaşım Hıncal Uluç “Daha 2 aylık Belediye Başkanı’nın bunun sorumlusu olamayacağını, 17 yıldır İstanbul Belediyesi’ni yönetenlerin altyapıyı bu halde bıraktıklarını” yazdı.
Kelimesi kelimesine değil ama satırlarının mesajı bu.
Hatta Başkan ismi bile verdi.
Gerçekten İmamoğlu Bodrum’da değil de İstanbul’da olsaydı ne fark edecekti?
Ne 1 günde, ne de
2 aya yakın Belediye Başkanlığı süresinde 16 milyon nüfuslu İstanbul’un kanalizasyon ve yağmur suları altyapısını yenileyebilir miydi?
Belediye’nin bütün araçlarını Eminönü’ne yığsan o doğal afette, sokakları “b..” götüren o yılların ihmali berbat altyapı felaketi önlenemez.
Ancak belki daha sonra bel hizasına hatta adam boyuna yükselen pis
suların tahliyesi biraz
daha hızlı yapılabilir miydi diye bir soru işareti var kafamda.
Ama o su baskını, lağımla karışan taşkını önlemek mümkün değildi.
Öte yandan, bir de olayın “psikolojik” boyutu var.
Felaketin yaşandığı gün Belediye Başkanı’nın olay yerinde olması, koordinasyona el
koyması, yapılacaklar için medyaya mesajlar vermesi beklenirdi.
İlişkileri, diyaloğuyla toplumda olumlu duygular üreten İmamoğlu zihinlerde böyle bir kareyle yer alabilirdi.
Buna karşılık...
Vali’nin ziyareti de aradan 2 gün geçtikten sonra gerçekleşti.
Eminönü’nde dükkânları pis sular basan, malları heder olan esnafa “6 aylık kira yardımı” ve “1 yılı ödemesiz 3 yıl vadeli
100 bin liralık kredi”
sözü verdi.
Olumlu karşılandı.
Vali “İkinci 6 aylık kirayı da herhalde Belediye karşılar” diyerek Belediye’den öncelik aldı.
Oysa...
Bu sözlerde öncelik Belediye Başkanı İmamoğlu’nun olabilirdi.