Akordu bozuk

19 Ağustos 2009

ABDULLAH Öcalan’ın “yol haritası” için “çözüm” değil, “engel” yorumu yanlış olmaz.
“Türkiye’den ayrılmam” diyor ama sıraladığı koşullar sonunda bu söylemin sadece “dekor” olduğu açıkça görülüyor.
Kürt bölgesi diye bir coğrafyada yerel yönetimler bakınız ne yetkiler istiyor...
“Kürtçe eğitim, öğrenim, spor ve din işlerini örgütlemek, yönetmek, meclisini ve belediyelerini oluşturmak, TC jandarmasının da tanıyacağı kendi öz savunma gücünü oluşturmak...”
“Tek devlet ve tek bayrak” başlığı altında “Türkiye isterse bu coğrafyada bayrak da gösterebilirmiş...”
Bu önerilerden özellikle bazıları nasıl kabul edilebilir?..
Gerçi “zamanın ruhu” artık kanın durmasını dayatıyor ama çözüm yerine gerilim üretecek ölçüsüz isteklerle bir yere varılmaz.

Yazının Devamı

Deprem açılımı

18 Ağustos 2009

GÜNDEMDE Kürt açılımı... Bugün ise “deprem açılımı” parantezi...
17 Ağustos depreminin 10. yılı.
O günlerde Kocaeli Stadyumu’ndaydım.
Depremzedelerin bir kısmı oraya gönderilmişti.
Stadyum ve çevresinde ekmek dağları oluşmuştu.
Görevli doktorlar yakınıyorlardı:
“Yüzlerce kamyon ekmek geliyor. Eski alışkanlıkla hâlâ ekmek ve su göndermekle sorun çözülür sanıyorlar.

Yazının Devamı

Türkler yüzyıllar sonra Dubrovnik’te

16 Ağustos 2009

BU pazar tatil izlenimleri... Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun duvarı, Hırvatistan’da olası Türk işgaline karşı yapılmış hâlâ ilginç bir turistik gezi konusu.
Osmanlı, Hırvatistan’ı işgal etmemiş.
Buna karşılık, “Hırvatistan’la anlaşarak bu ülkenin düşmanlarına karşı koruyuculuğunu” üstlenmiş.
Tabii... Dubrovnik’in her yıl Osmanlı’ya hayli yüksek bir vergi ödemesi koşuluyla... (Hırvatlar bunu kitaplarında “haraç” diye yazıyorlar.)
Bosna Hersek, Karadağ (Monte Negro), Hırvatistan’ın etrafını sarıyor. Hepsi de Osmanlı’nın...
Ama Dubrovnik imtiyazlı.
Üstelik...

Yazının Devamı

Kapının önündeki medya

15 Ağustos 2009

ADI ister “Kürt açılımı”, ister “demokratik açılım” olsun, bu süreci yürütenlere -kulaklarında kalması dileğiyle- eski Dışişleri Bakanı merhum İhsan Sabri Çağlayangil’den dinlediğim bir anıyı yansıtayım...
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin en gergin olduğu dönemde iki ülkenin dışişleri bakanları bir NATO toplantısında karşılaşırlar.
Ellerinde kadeh, müttefiklerden oluşan dostça bir ortamda ayaküstü sohbet ederler.
İhsan Sabri Çağlayangil, muhatabı Yunanistan Dışişleri Bakanı’na şöyle der: “Aslında aramızdaki sorunlar hiç de aşılmaz büyüklükte değil.
İnanıyorum ki, İsviçre’nin karlı tepelerinde bir dağ evine (şale) kapansak, baş başa birkaç gün konuşsak, tüm sorunlara çözüm bulabiliriz.”
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın şu cevabı, bugünün Kürt açılımını yapanların kulaklarında küpe olmalıdır:
“Ben de bu görüşünüzün altına imza atarım ancak siz ve ben İsviçre’de bir dağ evine kapanacağız ve kimsenin haberi olmayacak... Mümkün mü bu?

Yazının Devamı

Çivisi çıkmış dünya

14 Ağustos 2009

AMIN Maalouf’un “Çivisi Çıkmış Dünya” adlı kitabını okuyorum.
Mesajı şöyle:
“Tarihin hiçbir döneminde tüm mega sorunlar, topluca ve aynı takvim yapraklarında dünyanın üstüne üstüne böylesine gelmemişti. Yönetimler şaşkın. Yönetimler allak bullak. Bu kadar büyük dalgaların her taraftan vurduğu süreçte çözüm üretmekten aciz kaldılar.
Sonuç...
Dünyanın çivisi çıktı.”
Gerçekten...
Ekonomik kriz, dine dayalı terör, küresel ısınma, komünist ideolojinin çöküşüyle birlikte boşlukta kalan toplumların din, ırk, ayrılık gibi alt başlık zihniyet coğrafyalarına savrulmaları, yöresel müdahaleler ve savaşlar, Çin ve Hindistan gibi büyük nüfuslu ülkelerde ekonominin tırmanışa geçmesi ve hayat standardı yükselen milyarların enerji ve tarım başta olmak üzere dünya kaynaklarını emmesi ve yutması... İran ve Kuzey Kore gibi tehlikeli ülkelerde nükleer silah tehdidi...

Yazının Devamı

Laforizma değil psikoloji

13 Ağustos 2009

CUMHURBAŞKANI Gül, Başbakan Erdoğan öncülüğündeki “Kürt açılımcıları” için yanılgıya işaret etmekte fayda var.
İçi boş bir dosyayı konuşup patinaj yaptıkları sanılıyor.
Oysa...
Bazı somut olgularla desteklenen sezilerime göre “planlı” ve “bilinçli” açılımın birinci aşaması siyaset sahnesine konulmuştur.
Bu birinci bölümün adı; “psikolojik ortam hazırlamak” olabilir.
“Tarihi fırsat” söylemi “ilk aydınlatma fişeği” idi.
Gazete sayfaları ve TV ekranlarının da katkılarıyla böyle bir psikoloji rüzgârı oluşmakta.

Yazının Devamı

Eğreti devlet

12 Ağustos 2009

GÜNDEMDEKİ “Kürt açılımı” dosyasında ABD’nin parmak izleri konuşuluyor.
Burada kilit teşhisi, “Tarihin Sonu” ve “Neo-conların Sonu” gibi kitaplarıyla tanınan ünlü siyaset bilimcisi Francis Fukuyama şöyle koyuyor: (*)
“ABD, Irak’ta devlet kurmuş ama millet oluşturmakta başarısız kalmıştır.”
Çekilirken geride bırakmakta olduğu Bağdat merkezli devlet çatısı daha şimdiden çöküş alarmlarını vermekte.
Çünkü... Onu ayakta tutan bir millet yok.
Kuzeyde Kürtler, ortada Sünniler, güneyde Şiiler çatışmak için ABD’nin çekilmesini bekliyor.
Bu unsurları göreceli olarak bir arada tutan Saddam Hüseyin’in eli sopalı dikta yönetimiydi.

Yazının Devamı

Sıfır kompleks

11 Ağustos 2009

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Kürt realitesini kabul etmeliyiz” dediğinde kıyamet kopmuştu.
Köprülerin altından çok sular aktı. Bakınız “Kürt realitesi” söyleminden “Kürt sorununa” gelindi.
Yani... Tarihin kilometre taşları olan bu söylemlerle “realite (gerçeklik)=sorun” denklemine varılmış oluyor.
Hükümet, “sorununun varlığını” vurgulamakla kalmıyor, geniş platformda “çözüm” arıyor.
“Kürdün adı yok”tan “varlığına odaklı soruna” ve “çözüm” arayışlarına uzanan sürecin adı; “Kürt açılımı...”
Toplum, bugün yadırganan kim bilir neleri, önümüzdeki takvim yapraklarında belki de doğal bulacak...
“Zamanın ruhu” işte budur.

Yazının Devamı