ANAYASA değişikliği görüşmelerinde maddelere geçilmesi 338 oyla kabul edildi.
Fire, beklenenden biraz fazla.
“MHP’den olduğu” tahmin ediliyor.
Ama...
Gene de son oylamalarda 330’un üzerinde oyla anayasa değişikliğine “referandum yolunun açılacağı” söylenebilir.
330’un altı “sürpriz” olur.
Çünkü...
Siyasi partiler sisteminde milletvekillerinin kaderini lider belirler.
Bu da “parti disiplini”
demektir.
O nedenle...
Kulaklara fısıldanan “Bakın göreceksiniz, bulamayacaklar. AK Parti içinden de hayli milletvekilinin kırmızı oy vereceğini kendi ağızlarından duyduk” gibi söylemler havada kalır.
......................
Bu parlamentoda nice “verilmiş sözler” Meclis kubbesinde “seda” olarak kalmıştır.
Hatta “söz” bir yana “imzalar” bile buğulu cama parmakla yazılmışçasına uçmuş, yok olmuştur.
......................
130 milletvekilinin “imzalı” taahhüdüne tarihten bir örnek vereyim.
12 Mart 1971...
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları bir “muhtıra” vermişler ve iktidardaki Süleyman Demirel hükümetini düşürmüşlerdir.
Yerine Nihat Erim’in başbakanlığında askerin istediği hükümet kurulmuştur.
Nihat Erim’i, Ferit Melen ve diğer başbakanlar izlemiştir.
Kritik kavşağa gelinmiştir.
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görev süresi bittiği için yeni cumhurbaşkanı seçimi yapılacaktır. Bu kavşakta siyasi partiler askerden “Gürler’i seçeceksiniz” dayatmasıyla karşı karşıya kalırlar.
***
Muhtırada imzası olan Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler görevinden istifa eder.
Aynı gün Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Cumhuriyet Senatosu’na üye yapılır. (Cumhurbaşkanı Kontenjan Senatörü)
Çünkü...
Cumhurbaşkanı adaylığı için “parlamenter” olmak şarttır.
***
Ve komutanlardan siyasi partilere baskı yoğunlaşır.
Baskı yapılanlardan biri de AP’nin ağırlıklı ismi İhsan Sabri Çağlayangil’dir.
Bir davetten sonra dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Muhsin Batur Çağlayangil’i evine davet eder.
Baturların salonunda başka komutanlar da vardır.
Hepsi de “AP’lilerin Gürler’e oy vermesi için” ısrarlıdırlar.
Muhsin Batur şöyle der:
“Boşuna direniyorsunuz. Partinizden 130’dan fazla arkadaşınız bize Gürler Paşa için oy vereceklerini imzalarıyla taahhüt etmişlerdir. Gürler Paşa nasıl olsa
seçilecektir.”
Çağlayangil bu baskılara boyun eğmez.
“Cumhurbaşkanlığının bir komutandan diğer komutana sanki veliahtmışçasına geçmesine ilke olarak karşı olduğunu” söyler.
***
Sonuç...
Bilindiği gibi Gürler değil, siyasi partilerin üzerinde anlaştıkları Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçilir.
Çağlayangil birkaç arkadaşıyla Meclis binasını tören salonuna bağlayan köprüde Batur’la karşılaşır.
Batur, İhsan Sabri Çağlayangil’e bakın ne der:
“Gülüyorsunuz. Gülmekte haklısınız. Geçmiş olayları düşünüyorsunuz. Fakat size yalan söylemedim. Bizi aldatan, imzalarıyla oy vereceğini taahhüt eden 130’dan fazla arkadaşınızdır. Bunlardan sözünde duran 33 üye çıktı. Arkanızda duran partinizin şu milletvekili de döneklerden biridir.” (*)
O milletvekilinin yüzü kim bilir ne renk almıştır bu sözler karşısında.
Geçelim...
.......................
Yeniden vurgulayayım.
Türkiye de “liderler iradesi” belirleyicidir.
Çünkü....
Milletvekilinin bir sonraki seçimde Ankara’ya yeniden gelebilmesi liderin kaleminin ucundadır.
.......................
Bu son oylamada anayasa
gereği “gizli oy” esasının
neredeyse “işari (açık)” oya
dönüşmesi ve bunun hukuki
tartışmaları ayrı bir yazı konusu.
.......................
(*) “Kader Bizi Una Değil, Üne İtti- ÇAĞLAYANGİL’İN ANILARI -
Hazırlayan: Tanju Çılızoğlu-Bilgi Yayınevi”