Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

NATO’ya üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirecek olan Vilnius Zirvesi’nde liderlerin ele alacağı konular açıklık kazandı. Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde düzenlenecek olan zirvenin medyatik gündemini Ukrayna konusu oluşturacak. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından
davet edildiği zirveye katılmasına neredeyse
kesin gözüyle bakılıyor.

Liderler, NATO ile Ukrayna arasındaki kurumsal işbirliğinin içeriğini derinleştirip, formatını da yükseltmeyi hedefliyorlar. Bu çerçevede 31 NATO üyesi ile Ukrayna’yı bir araya getiren 31+1 formatındaki NATO-Ukrayna Komisyonu, NATO-Ukrayna Konseyi’ne dönüştürülerek, eşitler arasında bir toplantı halini alacak. Bu sayede Ukrayna’ya NATO ile daha derin bir işbirliğinde bulunma imkanı sağlanmış olacak. Ukrayna’nın başlattığı karşı taarruzun seyri
önem teşkil edecek.

Haberin Devamı

Zirvede kamuoyunun ilgi göstereceği ve merakla beklediği bir diğer konu da İsveç’in NATO üyeliği. Ankara, NATO’nun genişleme politikasına hiçbir zaman karşı çıkmadığını, Bosna Hersek dahil, İttifak’ın açık kapı politikasını desteklediğini hatırlatarak, Stockholm yönetiminin Türk kamuoyunun beklentilerini karşılayacak adımları atması halinde üyelik için yeşil ışık yakabileceğini defalarca hatırlattı.

Zirvenin gündeminde yer alacak olan ve liderlerin önüne gelecek olan kararlar arasında caydırıcılık ve savunma konusu da yer alıyor. 1990’lardan itibaren, özellikle de 1999’daki Kosova savaşıyla birlikte kriz yönetimine odaklanan İttifak, 2010 yılında stratejik konseptini ve savunma reflekslerini kriz yönetimine göre düzenlemişti. Ancak Rusya’nın önce Kırım’ı işgal etmesi, ardından da Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ardından İttifak, tabiri caizse yeniden fabrika ayarlarına dönme kararı aldı. Nitekim Finlandiya, muhtemelen İsveç’in de NATO üyeliği ile İttifak’ın Rusya ile paylaştığı sınır uzunluğu 1300 kilometreyi aştı.

Bu noktada liderler, 5. madde gereği, Estonya gibi bir müttefiği Rusya gibi üçüncü bir ülke tarafından işgal edildikten sonra mı kurtarmaya çalışacaklar, yoksa işgal edilmeden önce bölgeye ivedi şekilde askeri imkan ve yetenek mi sevk edecekler? Bu konularda askeri ve siyasi değerlendirmeleri ele alacaklar.

Haberin Devamı

Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanının yetkileri ve emrine sunulan karargah, askeri kuvvet ve teçhizat adedi de yine zirvenin temel konusu olacak. Bununla birlikte bölgesel planlar (RP) konusu da taslak bir şekilde şekillendi ancak liderler
bu planları siyaseten üstlenecekler.

Stoltenberg yakın

NATO’nun fabrika ayarlarına dönüyor olmasının bir başka önemli hamlesi olan caydırıcılık ve savunma konsepti üç bölümden oluşuyor. Planlama, kuvvet ve komuta yapısı. Komuta yapısında Türkiye’yi etkileyen bir unsur bulunmadığı gibi, Ankara’nın bugüne kadarki kazanımları baki kalacak. Buna ek olarak NATO’nun POMCUS olarak bilinen önceden konuşlandırılmış silah ve mühimmat depoları ile 2016 yılında kapatmış olduğu NATO sualtı tehditlere yönelik merkezini yeniden canlandırma kararı alınacak. Merkezin MARCOM’un da bulunduğu İngiltere’nin Northwood’daki karargahında yer alması öngörülüyor.

Haberin Devamı

Vilnius zirvesinde liderlerin vermeleri gereken zorlu kararlar arasında savunma yatırım taahhüdü de yer alıyor. Savunma harcamalarına yönelik olarak üye ülkelerin gayri safi milli hasılalarının %2’sini harcama hedefi tavan olmaktan çıkıp taban haline gelecek. Bu hususta, refah devleti esasına dayalı olan ülkelerin zorluk çekmeleri bekleniyor. Savunmaya yapılacak olan yatırımların niteliği ve niceliği de yine zirvede ele alınması beklenen önemli konular arasında bulunuyor.

Stoltenberg’den boşalacak olan koltuğa kimin oturacağı henüz kesinlik kazanmadı. Zira bu göreve aday olan Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Biden yönetimini ikna edemedi. NATO’ya yakın kaynaklar, Vilnius zirvesinde alelacele yeni bir genel sekreter seçimine gidilmeme kararı alındığını, bu çerçevede Stoltenberg ile 31 Temmuz 2024 tarihine kadar devam kararı alınmasının kimse için sürpriz olmaması gerektiğini hatırlattılar. O tarihe kadar da İspanya’da yapılacak olan seçimler ile Mayıs 2024’de Avrupa Parlamentosu seçimlerin neticesinde yeni adayların su yüzüne çıkabileceği ifade edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da yakın dostu olan Stoltenberg’in görev süresinin son kez uzatılmasına Ankara başta olmak üzere birçok ülkenin itiraz etmeyeceği, hatta samimiyetle destekleyeceği bekleniyor.

NATO’nun Vilnius zirvesinden beklentiler

NATO’nun Vilnius zirvesinden beklentiler

Almanya ulusal güvenlik stratejisini yayınladı

Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip ülke sıfatını taşıyan Almanya, İkinci Dünya Savaşından bu yana ilk defa bir Ulusal Güvenlik Stratejisi belirledi. Çok önemli bir hamle. 76 sayfalık belgenin esasında, nükleer güce sahip olmayan ve NATO’ya üye olan ülkelerin çerçevesini çizdikleri ulusal güvenlik stratejilerine göre çok ‘orijinal’ bir konu yer almıyor. Ancak yine de dikkat çeken hususlar yok değil. Bu yüzden önce usule yönelik birkaç satıra yer vermek istiyorum.

Almanya’da Yeşiller Partisi, 1998’de SPD lideri Gerhard Schröder ile kurmuş oldukları koalisyonda dış politika ve savunma alanında yaptıkları yanlıştan dönmek istediğini gösterdi. O dönemde başbakan Schröder’in koalisyon ortağı olan Yeşiller eş başkanı ve dışişleri bakanı Joshka Fisher, Almanya’nın NATO’nun harekatlarına katılmasına sıcak bakmadığı gibi Kosova savaşına NATO’nun müdahalesi, Almanya’nın nükleer silahlara ev sahipliği yapması gibi hususlara epey karşı çıkmıştı. Yeşiller’in bu tavrı da Transatlantik toplulukta pek hoş karşılanmamıştı.

Bu çerçevede Annalena Baerbock yönetimindeki Yeşiller de, marjinal bir parti kimliğinden kurtularak, SPD, FDP ve CDU gibi normal düzenin bir partisi olduklarını kanıtlamak amacıyla tüzükte önemli bir değişiklik gerçekleştirdi. Eskiden nükleer silahlara tamamen karşı olan Yeşiller, nükleer tehdit devam ettiği sürece nükleer silahların varlığını kabul ettiğini, ancak dünyada nükleer tehdidin azalması yönünde çaba sarf edeceğini dile getirerek, Atlantik’in öbür yakasına ve NATO karargahına göz kırptı.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un partisi SPD de geleneksel olarak NATO’ya ve ABD’ye CDU kadar sıcak bakmayan bir parti olarak biliniyor. İktidara gelmeleri halinde Almanya’nın Transatlantik ilişkilere önem verdiğini ve NATO ile AB nezdindeki askeri yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır olduğunu göstermek amacıyla bir ulusal güvenlik stratejisi belirleyeceklerinin sözünü vermişti. Yayınlanan bu belge de Scholz’un seçim kampanyası sırasında yaptığı bu taahhüdün ürünü. Çin ile 300 milyarlık bir ticaret hacmi olan Almanya, belgede Çin’e 6 kez atıfta bulunuyor. Üstelik pek de hoş olmayan ifadelerle. Rusya’nın hasmane tavırlarına vurgu yapan belge, aslında Sosyal Demokratların Willy Brand’ın Ost Politik’inden saptıkları intibası yaratmıyor değil. Belgenin dibacesinde güvenlik olmadan özgürlük, istikrar ve refahın olamayacağı hatırlatılıyor. Bu çerçevede Almanya’nın güvenliğine yönelik iç ve dış tehditlerin kaale alınması gerektiğine vurgu yapılıyor.

Düne kadar, NATO’ya üye ülkeler arasında kağıt üzerinde, kurumsal bir şekilde Ulusal Güvenlik Belgesine sahip olmayan tek ülke Almanya idi. Bu 2. Dünya Savaşı travmasından kaynaklanıyordu. İzlanda’nın Ulusal Güvenlik Belgesi 2016 yılında, Lüksemburg’unki 2018 yılında kaleme alındı. Türkiye’nin milli güvenlik siyaset belgesi konjonktüre göre güncelleştirilen ve kurumsal haliyle en az 50 yıllık bir belge. Ancak herhangi bir gecikme söz konusu değil. Almanya, belki yavaş, ancak kurumsal ilerleyen bir ülke. Belgede NATO’ya 39 kez, Avrupa kıtasına 140 kez, AB’ye ise sadece
4 kez atıfta bulunuluyor. Buradan Almanya’nın AB’yi dışladığı anlamını çıkarmamak gerekiyor, ancak güvenliğinin belkemiğinin NATO olduğuna vurgu yapıyor.

Almanya aslında bu belgeyle, dünyada sadece ekonomik bir aktör değil, güvenlik ve savunma alanında da söz sahibi olmak istediğini ve NATO nezdinde ekonomik boyutuna eşdeğer bir sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunu siyaseten göstermek amacında. Bunu yaparken de NATO müttefiklerinin ulusal güvenlik çıkarlarını ve kaygılarını gözeteceğinin altını çiziyor. Örneğin 14. sayfada Almanya’nın güvenliğinin Avrupalı partnerleri ve NATO müttefiklerinden ayrıştırılamayacağına vurgu yaparken, NATO ve AB’ye taahhütlerinin sarsılmaz olduğunun altını çiziyor. Hatta bugüne kadar Almanya’nın güvenliği ve refahı için müttefiklerin ülkeye yüzbinlerce asker konuşlandırdığını hatırlatarak, bundan böyle Almanya’nın da müttefiklerine aynı desteği vermeye hazır olduğunu ifade ediyor. Almanya belgenin bu bölümlerini bir gün ihtiyaç hasıl olması durumunda Türkiye’ye uygular mı bilinmez. Ancak asla önyargılı olmamak gerekiyor. Beri taraftan da Washington Antlaşmasının 3. maddesi gereği müttefiklerin önce kendilerini savunabilecek kadar yatırım
yapmaları gerektiği hususunu da unutmamak lazım.