Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin dışişleri bakanları yarın Brüksel’de bir araya gelerek gündemin sıcak konuları olan Belarus’tan Polonya’ya devam eden göçmen akını, Sudan’daki askeri darbe girişimi ve Etiyopya’nın kuzeyinde hükümet güçleri ile Tigray halk kurtuluş cephesi arasında yaşanan çatışmaları ele alacaklar. AB için en önemli mesele Belarus’un yaratmış olduğu sığınmacı krizi. İnsani açıdan Belarus’un yaptığını tasvip etmek mümkün değil. Diğer yandan Polonya ve AB’nin kıyamet koparttığı, sınıra ‘yığılmış’ olan sığınmacı sayısı 2000 civarında. Belarus’un sığınmacıları ülkesine davet ederek Polonya’nın ve dolayısıyla AB ve NATO’nun sınırlarına yığma çabası ne kadar insanlıktan uzaksa, AB’nin de çıkarmış olduğu kıyamet ve göstermiş olduğu tepki bir o kadar abartılı sanki. Nitekim takvimin de biraz azizliği gereği pazartesi günü yapılacak olan AB Dış İlişkiler Konseyi ‘jumbo’ formatında geçecek. AB’ye üye ülkelerin dışişleri bakanları toplanacaklar, ardından da savunma bakanları toplantıya dahil edilecek. Bir başka deyişle 54 bakan bir toplantı odasında buluşacaklar. Belarus’a gözdağı vermek için yeterli olur mu henüz bilinmiyor. Ancak AB’nin hem diplomatik açıdan Belarus’a karşı haklı olarak bir gövde gösterisi girişimi var, hem de AB’nin stratejik otonomi arayışı çerçevesinde AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in stratejik pusula çalışmalarını görücüye sunma girişimi bulunuyor.

Haberin Devamı

Düne kadar AB güvenlik, refah, özgürlük ve dayanışmayı simgeleyen bir topluluktu. Dünün düşmanları olan Almanya, İtalya ve Fransa ile Belçika, Hollanda ve Lüksemburg, artık hem müttefik hem dost. Bu sayede AB’nin iç güvenliği, refahı sağlandı. AB dayanışma ve özgürlükler topluluğu haline geldi. Ancak o tarihten bu yana AB bir iktisadi çalkantıyla Kovid krizi yaşadı. Kovid kriziyle birlikte üye ülkelerde bir AB kamuoyu oluştu. Bu kamuoyu AB’nin özerk olup Çin veya ABD’den daha bağımsız ve sağlık gibi kamuoyunu ilgilendiren ve AB kurumlarının yetkisinde olmayan konularda direkt hareket etmesi gerektiğini; güvenlik alanında daha fazla sorumluluk alması gerektiğini düşünüyor. İlginçtir ekim ayında Brüksel’de yapılan AB zirvesinde Polonya anayasa mahkemesinin Avrupa Adalet Divanı kararlarını birincil hukuk olarak tanımama kararı, liderlerin gündemindeydi. Hatta, Polexit’den bile bahsediliyordu. AB’nin Polonya’ya yaptırım uygulaması da gündemdeydi. Rusya’ya karşı AB’ye değil NATO’ya güvendiği bilinen Polonya’nın Belarus krizinde NATO’dan çok AB’den beklenti içerisine girmesi de bir başka önemli dinamik.

Haberin Devamı

Bu çerçevede AB’nin Belarus konusunda Polonya’ya sahip çıkması ve hem Rusya’ya hem de Belarus’a dişlerini göstermesi çok önemli. Bunu yapabilecek imkân ve yeteneğe de sahip. Belarus’a yönelik olarak alınabilecek olan ek yaptırım kararlarına karşı Minsk yönetimi, belki de AB’ye giden doğalgaz hattını kısmen veya tamamen kapatabilir. Hatta AB elektrik sıkıntısı veya enerji sıkıntısı da yaşayabilir. Ancak stratejik otonomi arayışına giden AB hem refah, hem güvenlik, hem dayanışma hem de özgürlük gibi dört ayaklı modelini sürdüremeyecek. Stratejik otonomi için bazı alanlardan ödün vermesi gerekecek. Zira AB’nin güvenlik ve savunma alanında küresel veya bölgesel düzeyde varlık gösterebilmesi için refah politikalarından biraz kısması gerekecek. AB kamuoyunun stratejik otonomiye ulaşmak için yapılması gereken maddi ve siyasi fedakarlığa hazır olup olmadığını da zaman gösterecek.

Haberin Devamı

AB’nin Belarus sınavı

Belçika istihbarat raporunda PKK

Zaman zaman bu sütunlarda AB ve NATO’ya üye ülkelerin istihbarat birimlerinin değerlendirme raporlarına yer veririm. Belçika İstihbarat Teşkilatı VSSE, 2020 yılına yönelik faaliyet ve tehdit değerlendirme raporunu yayınladı. Raporda, AB’nin de terör örgütleri listesinde yer alan bölücü terör örgütü PKK konusunda çok ciddi tespitler yer alıyor. Belçika istihbarat teşkilatı, ilk defa bu kadar açık bir şekilde “PKK’nın Belçika’nın huzurunu tehdit eden bir örgüt” olduğunu dile getiriyor. Örgütün Belçika’yı saflarına taraftan ve militan katmak, protesto ve gösteri düzenlemek ve silahlı eylemlerinde yaralı militanlarının tedavileri için üs olarak kullandıklarını belirtiyor. 34 sayfalık raporun 14’üncü sayfası, terör örgütünün Belçika’daki faaliyetlerine ayrılmış durumda.

Belçika Devlet istihbarat birimi başkanı Jaak Raes imzalı raporda ayrıca Avrupa’yı tehdit eden unsurlar arasında aşırı sağ oluşumların bulunduğuna dikkat çekiliyor. Radikal İslam unsurlarının ‘şimdilik’ Suriye ve Irak’ta almış oldukları darbeden dolayı tehdit oranlarından bir azalmanın bulunduğu, yeniden yapılanma süreçlerinde olduklarına dikkat çekilirken, Avrupa’yı tehdit eden, devlet kurumlarına direnç gösteren aşırı sağ oluşumların arttığına işaret ediyor. Özellikle Kovid krizi esnasında devletin kamu sağlığı konusunda yayınladığı bilgilere karşı halka yönelik yanıltıcı propagandanın arttığının altını çizen rapor, nükleer, radyolojik, kimyasal ve bakteriyolojik silah kaçakçılığında da artış kaydedildiğini ifade ediyor.

Fransa’nın AB dönem başkanlığında Afrika zirvesi ve güvenlik 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 1 Ocak 2022’den itibaren AB dönem başkanlığını Slovenya’dan devralacak. Fransa’nın dönem başkanlığı aslında fiilen kısa sürecek. Zira ülkede nisan ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Fransa’nın dönem başkanlığı 30 Haziran 2022’de sona erse bile seçimler esnasında Macron’un AB’ye mesai harcaması beklenmiyor.

AB’nin Belarus sınavı

Fransa Cumhurbaşkanı 1 Aralık tarihinde ülkesinin 6 aylık eylem planını açıklayacak. Fransız diplomatik ve akademik kaynaklardan edinmiş olduğum bilgilere göre, Macron dönem başkanlığını programını mart ayının sonuna kadar hayata geçirmeyi hedefliyor. Gündeminde iki önemli zirve var. Birincisi AB-Afrika zirvesi. Afrika’nın 54 devlet ve hükümet başkanı ile AB’ye üye 27 ülkenin liderlerini fiilen bir araya getirmeyi hedefliyor. Zirvenin Brüksel’de mi yoksa Paris’te mi düzenleneceği henüz kesinlik kazanmadı. İkinci önemli zirvesi ise AB Savunma ve Güvenlik Zirvesi. Bir başka deyişle stratejik otonomi zirvesi.

Macron’un zirveler dışında üç önceliği olacak. Birinci önceliği iklim değişikliği ve enerji konusu. Bu alanda nükleer enerjinin temiz enerji olarak kabul edilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Almanya’da Yeşiller iktidara gelmeden önce Avrupa Komisyonu, Slovenya dönem başkanlığının son günlerinde nükleer enerjiyi de iklim değişikliğine katkıda bulunan temiz enerji kategorisinde tanıyacak. Bir diğeri ise dijital gündem. Sosyal medya içerikleri ve dijital içerik sağlayan platformlara yönelik iki yönetmeliği hayata geçirmeyi hedefliyor. Üçüncü önceliği ise sosyal Avrupa ve AB’de asgari maaş uygulaması. Halen Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler asgari maaş uygulamasında bulunmuyor. 

Macron’un iki kaygısı vardı. Birincisi Almanya’da koalisyon hükümetini oluşturma çalışmalarının 2022’ye sarkması. Bir diğeri de nükleer enerji konusuydu. Nükleer enerjinin temiz enerji olarak tanımının yapılmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Almanya’da koalisyon hükümeti kurulmadan önce Avrupa Komisyonu onayını verecek. Macron’un kaygıları arasında yer alan ancak Belarus kriziyle birlikte ötelenen konu kuşkusuz Polonya’ya ekonomik yaptırım hususu. Belarus’tan gelen sığınmacı akınından dolayı Polonya’nın Avrupa Adalet Divanı kararlarını tanımama adımı ve buna bağlı yaptırımlar şimdilik bekletiliyor. Yaptırımların yeniden gündeme gelmesi halinde, Polonya da Fransa için önem teşkil eden Afrika zirvesi, güvenlik zirvesi ve iklim değişikliği gibi yönetmeliklerin hayata geçmesine engel koyabilir.

Macron’un kısa ve iddialı dönem başkanlığı eylem planı başarıya ulaşabilir. Fransa’da düzenlenecek olan seçimlere rağmen isteyerek ve bilerek dönem başkanlığı sırasını ertelemeyen Macron’un seçimleri kazanma ihtimali yüksek. AB dönem başkanlığı esnasında elde edeceği kazanımları da Fransa’daki seçimlere taşımayı hedefliyor. İddiasını kazanır mı bilinmez. Buna karşın Fransa’daki tartışmalara ve kamuoyu anketlerine bir göz atmak gerekirse, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ülkesi Fransa’da aşırı sağ akımlar, söylemleriyle kamuoyunun %35’ini cezbediyor. Bir başka deyişle üç Fransızdan bir tanesi yabancı düşmanı ve aşırı sağ söylemleri benimsiyor. Düşünülmesi gereken bir mesele….