Avrupa Komisyonu, AB-Türkiye ilişkilerini yeniden canlandırmak amacıyla stratejik belgesini açıkladı. Avrupa Birliği (AB), 18 sayfalık belgenin girişinde, hızla değişen jeopolitik ortam ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası yaşanan güvenlik endişesi ışığında Brüksel-Ankara ilişkilerini yeniden ivmelendirmeyi hedeflediğini belirtiyor. Bununla birlikte AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, rapora ilişkin düzenlediği basın toplantısında, üstü örtülü olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği sismik araştırmalar nedeniyle AB’nin Ankara’ya uyguladığı yaptırımların bir miktar ölçüsüz olduğunu kabul ediyor.
15 Temmuz 2021’de AB devlet ve hükümet başkanları Ankara’yla siyasi ilişkileri durma noktasına getirmekle yetinmeyip, Avrupa Yatırım Bankası’nın finansman imkanlarını askıya aldı, katılım öncesi mali yardımı düşürdü, Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi ve vize muhafiyeti konusunu da neredeyse rafa kaldırdı. Yetmedi, AB ile Türkiye arasındaki kurumsal iş birliğini tesis eden Ortaklık Konseyi’ni de “toplanamaz hale” getirdi. Bu açıdan bakıldığında Borrell, sunduğu raporda, AB ile Türkiye arasında yüksek düzeyli siyasi diyaloğu yeniden başlatmayı önerirken, istikrarlı bir gelişme yaşanması halinde liderler düzeyinde bir AB-Türkiye toplantısı da yapılabileceğini ima ediyor.
Gümrük Birliği’ni güncelleştirme çalışmalarının başlamasını öneren ve aradaki ihtilafların giderilmesini gerektiğini vurgulayan rapor, Türkiye’nin, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmasının önemine dikkat çekiyor.
Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye’ye yeniden kaynak sağlamasını öneren rapor, “İPA fonu” olarak bilinen ön katılım fonuna yönelik muslukların yeniden açılmasını teklif ediyor.
Ölçülü adımlar!
Vize muafiyetinden de bahsedilen belgede, Türkiye’nin bu konudaki koşulları yerine getirmediği savunularak, ağırlığı “vize kolaylığına” veriyor. Üye ülkelerle vize kolaylığının sağlanması için istişarelerde bulunulacağını belirtilen belge, bazı Türk vatandaşlarına uzun süreli ve çok girişli vize verilmesi için istikşafide bulunacağını söylemekle yetiniyor.
Türkiye ile göç konusunda çalışmalara devam edilmesini de öneren rapor, AB’nin Ankara ile enerji, yeşil mutabakat, dijital Avrupa gibi konularda da iş birliğini pekiştirmeyi öneriyor. Borrell her cümlesinde de bu önerilerin her zaman ölçülü, adım adım ve koşullu bir şekilde uygulanacağını, ilişkilerde yaşanacak en ufak krizde de geriye dönüştürülebileceği konusunda uyarıyor. Ayrıca Atina’yla iyi komşuluk ilişkisi içerisinde olunması, Doğu Akdeniz’de gerilim yaşanmaması, Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye’nin sergileyeceği tutumun da belirleyici olacağına vurgu yapıyor.
Borrell, basın toplantısında, rapora “pozitif ve olumlu bir şekilde yaklaşılması gerektiğini” dile getirerek, yeni jeopolitik ortamda AB’nin Türkiye ile çalışma arzusunda olduğunu söyledi. Ancak önerilen unsurlar arasında yeni bir husus olmadığını, sadece yeni koşullardan bahsedildiğini söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla AB’nin bu rapora pozitif yaklaşılması gerektiği söylemi kuma yazılmış bir vaadin ötesine geçmiyor.
Bununla birlikte Türkiye’nin AB yolunda irade sergilemesi, temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere vize muafiyeti için gerekli reformları yapması halinde, Brüksel’in Ankara’ya pozitif davranmaktan başka çaresi kalmaz. Sair davranışlarsa, Ankara tarafından meşru olarak ipe un sermek şeklinde yorumlanır.