Aşırı sağın fırtınalı zaferine sahne olan AP seçimlerinden birkaç gün sonra, İtalya’da başlayacak G7 Zirvesi, Ukrayna savaşı, Ortadoğu’da ateşkes, yasadışı göç, yapay zeka gibi konuları tartışacak.
Dünyanın sanayi açısından en gelişmiş 7 ekonomisini bir araya getiren G7 Zirvesi, İtalya’nın Puglio bölgesindeki Borgo Egnazia’da başlıyor. Aşırı sağın fırtınalı zaferine sahne olan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden hemen birkaç gün sonra başlayacak olan 3 günlük sürecek zirveye, yine bu seçimde başarılı sonuçlar elden İtalya Başbakanı Giorgia Meloni başkanlık edecek. Zirveye katılan liderlerin masasında, Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu’da ateşkes süreci, yasadışı göç, Afrika kıtasının kalkınması, iklim değişikliği ve yapay zeka gibi konular olacak.
İlk oturumda, sanayileşmiş ülkeler ile Afrika kıtası arasındaki ilişkiler ele alınacak. Bununla birlikte iklim değişikliği ve kalkınma programlarının finansmanı, yasadışı göçle mücadele konusu da yine ilk oturumun konuları arasında. İkinci oturumdaysa Birleşmiş Milletler
Avrupa’da 6-9 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine, beklendiği üzere aşırı sağ, yabancı düşmanı ve popülist partiler damgasını vurdu. Bu çerçevede Hollanda, Avusturya, ve Fransa’da ipi göğüsleyen yabancı düşmanı sağ popülist partilerin, Avrupa Birliği’nin (AB) ulusal düzeydeki dinamiklerini önemli oranda etkilemesi bekleniyor.
Nitekim Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Birlik Partisi (RN) karşısında uğradığı hezimetin ardından, parlamentoyu feshederek, erken seçim kararı aldı. Seçim, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u da “küçük” duruma düşürmedi değil. Zira ana muhalefet partisinin ardından ikinci konuma yerleşen aşırı sağcı ve yabancı düşmanı Almanya İçin Alternatif Partisi (Afd), oyların yüzde 16’sını alarak Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi’ni (SPD) üçüncü konuma düşürdü. Scholz, koalisyon ortakları Yeşiller ve Liberal Demokratlarla bile oyların üçte birini alamadı.
Kuşkusuz bu sonuçların
Çifte standart denilince, Türk okuyucusunun belleğinde genel olarak Avrupa Birliği (AB)- Türkiye ilişkilerinin niteliği ve tanımı canlanıyor. Oysa konumuz doğrudan AB-Türkiye ilişkileri değil.
Müttefikler, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in görev süresini 3 kez uzattıktan sonra, artık 1 Ekim’de kesin olarak kendisine veda edecek. Eşine vermiş olduğu söz gereği Norveç’e dönecek olan Stoltenberg, başbakanlık ve NATO Genel Sekreterliği görevlerinde edindiği tecrübelerden, düşünce kuruluşları ve savunma sanayiinin yararlanmasını sağlayacak. Ayrılacağının bilinciyle Stoltenberg de, müttefiklere yönelik olarak daha saydam, serbest ve açık sözlü olmaya başladı. Kimilerine göre daha “harbi” konuşuyor bir süredir.
Nitekim ABD, Fransa ve Almanya resmen ilan etmeden önce, müttefiklerin Ukrayna’ya verdikleri silahlara kullanım sınırlaması getirmemeleri gerektiği konusunda açıklamada bulunan Stoltenberg, Bulgaristan’da düzenlenen NATO Parlamenterler Asamblesi’nde de AB-NATO ilişkilerine dikkat çekti.
AP seçimleri için oy verme işlemi devam ederken, sonuçlara ilişkin bir şey söylenemiyor. Aşırı sağın oylarını artırması beklenirken, gençlerin katılım oranı ve Türk seçmenlerin tercihleri merak konusu
Avrupa Birliği’nin (AB) 370 milyon seçmeni, 6 Haziran’dan bu yana Avrupa Parlamentosu’nda (AP) kendilerini temsil edecek olan 720 milletvekilini belirlemek üzere sandık başına gitmeye başladı. Önceki gün Hollanda’da başlayan oy verme işlemleri, bugün İtalya ve Malta gibi ülkelerde devam edecek. Pazar günü de Fransa, Almanya, İspanya gibi AB’nin lokomotif ülkeleriyle birlikte oy verme işlemleri tamamlanacak. Siyasi partilerin AP’deki sandalye dağılımları, AB kurumlarına başkanlık edecek isimlerin belirlenmesi için önemli olacak. Zira Avrupa Komisyonu ile AB Konseyi’ne başkanlık edecek isimlerin en az 361 milletvekilinin desteğini alması gerekiyor.
Bu kez seçimlere dış politikada Rusya-Ukrayna savaşı ile İsrail-Filistin çatışması, iç politikada da yasadışı göçün yanı sıra AB’nin genişleme politikası
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yaklaştıkça, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin siyasi çekiciliği de tedricen artıyor. ‘İtalya’nın Kardeşleri’ partisi ve aynı zamanda Avrupa Muhafazakar ve Reformcular Partisi’ne (ECR) de başkanlık eden Meloni, ‘neofaşist’ ve popülist sağ parti önderliğinden, saygın ‘sağ muhafazakar başbakan’ kimliğine evrildi.
Partisinin siyasi çizgisi milliyetçi, toplumsal değerler konusunda muhafazakar, ekonomik açıdan da oldukça liberal bir çizgide seyir ediyor. Atlantikçi olması hasebiyle de ABD ve NATO üyeleri arasında herhangi bir sorun yaşamıyor. Yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre, Hristiyan Demokratların (EPP) Avrupa Komisyonu başkan adayı Ursula von der Leyen’in (VDL) bu koltuğa yeniden oturması için elinde çok seçenek var. Zira komisyon başkanı seçilmek için sadece üye ülkelerin liderlerinin onayı yetmiyor. Aynı zamanda AP’de 361 oyu bulmak gerekiyor. Bu çerçevede Sosyal Demokratlar’ın veya sadece Liberal Demokratlar’ın
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde neredeyse son düzlüğe girdik. 6-9 Haziran tarihleri arasında 420 milyonu aşkın seçmenin kayıt altına alındığı seçimlerde ipin Hristiyan Demokratlar tarafından göğüsleneceğine kesin gözüyle bakılıyor. Aşırı sağ popülist partiler arasında ittifak ihtimali oldukça düşük. Zira hafta içerisinde Almanya’nın önde gelen aşırı sağ yabancı düşmanı partisi AfD’nin liste başı Maximilian Krah’ın Nazilere yönelik ‘hoşgörülü’ sözleri hem parti içerisinde, hem de AP’deki grup nezdinde büyük tepkilere neden oldu. Fransa’da aşırı sağ yabancı düşmanı Marine LePen önderliğindeki Ulusal Birlik Partisi’nin de üyesi olduğu AP’deki ‘Kimlik ve Demokrasi’ grubu AfD milletvekillerini gruptan ihraç etti. AfD de Krah’ı liste başı görevinden aldı. İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri ve Başbakan Georgia Meloni’yle hiç iyi anlaşamayan Le Pen ve AP’deki grup üyeleri şimdilik Meloni ve Macaristan Başbakanı Viktor
Slovakya Başbakanı Robert Fico’ya suikast girişimi Avrupa ve dünyada geniş yankı uyandırdı. Saldırının detaylarını ve Slovakya’daki yansımalarını sevgili Deniz Kilislioğlu dün güzide gazetemizde detaylı şekilde kaleme aldı. Okumayanlara tavsiye ederim. Fico’ya suikast girişimi aslında Avrupa’da siyasilere yönelik son dönemde artan şiddet sorunsalına işaret ediyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2021 yılında bir ziyaret esnasında tokatlanmış olması ve eşinin yeğeninin tehdit edilmiş olması, şiddetle çözüm arama çabasının önemli bir işareti. Belki çaresizliğin, belki de siyasi hüsranın, hatta düş kırıklıklarının tehlikeli işaretlerini oluşturuyor. Zira çaresizlik, sıradışı cesarete ve toplumda asla kabul görmemesi gereken çağ dışı şiddet girişimlerine neden oluyor.
Dünyada sorunlar yok değil. Ancak bunlar toplumsal mutabakatla, diyalog ve zamanla çözülür. Ancak Avrupa’da aşırı sağ ve aşırı sol partilerin söylemleri, halklara ‘sisteme karşı’ hunharca ayaklanmaları konusundaki çağrıları ve iktidara
ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Amerikan başkanlık seçimlerini de etkileyebilecek ciddi bir bilek güreşi yaşanıyor. Biden yönetimi Netanyahu’nun Refah bölgesinde askeri bir operasyon gerçekleştirmesi halinde silah sevkiyatını azaltabileceği, hatta askıya alabileceği mesajını verdi. Hemen ardından Netanyahu da sosyal medyadan ‘Yom Ha Shoa’ olarak bilinen Holokost günü anma töreninde yaptığı konuşmanın İngilizce bölümünden ufak bir fragman yayınladı. Bu fragmanda İkinci Dünya Savaşında Yahudiler katledilirken kimsenin onların yardımına gelmediğini ifade ediyor, İsrail’in Hamas’a karşı tek başına mücadele etmek mecburiyetinde kalması halinde bile yoluna devam edeceğini açıklıyor.
Netanyahu’nun bu açıklaması Washington’da rahatsızlık yarattı. Zira bir taraftan İkinci Dünya Savaşında kimsenin Yahudilere yardım etmediği açıklaması Beyaz Saray’ı rencide etti; diğer yandan Netanyahu’nun söylemi ABD’de Cumhuriyetçileri harekete geçirdi ve Biden’ın İsrail’i silah