“Biz binalarımızı biçimlendiririz, sonra binalar bizi biçimlendirir” sözünü hatırlatan Dr. Kahraman, Mimarlar Odası İzmir yönetimine yeniden aday oldu, projelerini anlattı.
Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Öğretim Üyesi Dr. İlker Kahraman’la bugüne kadar gerçekleştirdiği projeleri ve 23 Ocak pazar günü yapılacak olan Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanlığı seçimine adaylığını konuştuk. İzmir depremi sonrası havada kalan soruları gündemi getiren Kahraman, vizyonerliği, iş disiplini ve mesleğine olan aşkı ile İzmir’e daha çok değerler katacağa benziyor. Sevinç Pastanesi Sohbe t leri’nde bir kentin siluetini ve derinliğini işin erbabından dinlemek ayrıca bilgilendiriciydi.
Mesleğinizdeki ve Mimarlar Odası Başkanlığı’ndaki süreçlerinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?
Soruyu 3 ana başlıkta ele almak mümkün diye düşünüyorum. Birinci başlık; kent ve çevre konularında yapılanlar olmalı. Farklı ülkelerde mimarlık yasaları vardır. Fransız Mimarlık Yasası’nın 1. maddesi şöyledir: Mimarlık kültürün bir ifadesidir. Dünyada genel kabul mimarinin kültürün simgesi olduğudur. Burada Winston Churchill’in söylediği, “Biz binalarımızı biçimlendiririz, sonra binalar bizi biçimlendirir” sözünü de hatırlamak iyi olur. Kentin kültürünü kentin mimarisi ve mimari mirası gösteriyor aslında. Bu kültür mimari ile biçime kavuşuyor. Bu nedenle kentte kültüre katkı yapan yapıların ve yaklaşımların korunması adına bir çaba gösterildiğini söylemek yanlış olmaz. Bu koruma yaklaşımı ve savunma hattı ülkemizde ne yazık ki davalar aracılığı yapılabilmekte. Bu dönem 23 kamu davası açılmak zorunda kalınmıştır.
İkinci başlık meslek hakları üzerine olabilir. Bizim ülkemizde mimarlık yasası olmadığı için kültürün ne şekilde binaya yansıyacağı biraz işverenin bilgi düzeyi ve çoğu zamanda mimarın emeği ile olmakta. Bu emeği veren mimarların da elbette eserlerinin taklit edilmesinin önlenmesi, sanat eseri olarak ele alınan mimari eserde mimarın izni olmadan yapılan düzenlemelerin engellenmesi, mimarların emeklerinin karşılığını alabilmesi adına çalışmalar yapıldı.
Üçüncü başlık kültürel, sosyal ve eğitim alanında etkinlikler şeklinde olabilir. Elbette ki şehrin kültürünü veren mimarın çeşitli şekillerde beslenmesi gerekir. Bu beslenme çeşitli geziler, söyleşiler, sergiler ışığında olmalıdır. Gene bu dönem dayanışmayı ve bir aradalığı arttırabilmek adına bu dönem 36 sunum, 25 söyleşi, 4 forum, 22 gezi, 10 sergi, 15 eğitim, 4 seminer, 3 sempozyum, 14 atölye, 5 çalıştay, 2 panel, 16 sosyal etkinlik, 1 kongre yapılmış şubemizde.
Başkanlık döneminde gerçekleştirdiğiniz projeler ve yeni dönem hedefleriniz neler?
Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu durumlarda en çok umuda ihtiyacımız var. Küresel iklim değişikliği, bulunduğumuz coğrafya ve yönetim biçimlerimizden kaynakları sorunların net çözümü yok. Ancak sorunların benzerliği, yalnız olmadığımızı bilmek bize güç katıyor, çözüm önerilerini tartışmak bile umut veriyor. Mesleki sorunların çözümü merkez yönetim kurulu ve genel kurullar ile yapılabilmekte. Bu nedenle genel kurula taşınacak bir manifesto İzmir’de danışma kurulları ışığında biçimlendirildi ve 26 mimarlar odası şubesi desteği ile son halini aldı.
Pek çok belediye ile pek çok işbirliği gerçekleştirildi. En önemlisi muhtemelen Karşıyaka Belediyesi ile yapılan çarşı tasarım maratonudur. Bu maratonda farklı disiplinler pek çok öğrencimiz yer aldı ve yoğun bir yaz okulu ile Karşıyaka çarşının sorunlarına çareler arandı. Sevinerek söyleyebiliriz ki bu çözümler bugünlerde hayata geçiriliyor.
Dijitalleşen hayatımızda meslek odaları da yer almalıydı. Yenilenen web sitelerimiz ve hazırladığımız aplikasyonumuz ile meslektaşlarımıza yeni iletişim kanalları açılıp hayatlarının bir nebzede olsa kolaylaşması sağlanmaya çalışıldı. Bunun yanında e-ruhsat çalışmalarında Karabağlar ve Çiğli Belediyesi ile dayanışmaya gidilip Çiğli Belediyesi ile protokol imzalandı. Akhisar Belediyesi gibi temsilciliklerimizin olduğu alanlarda bu çalışmaların yaygınlaştığını da görüyoruz. İzmir Mimarlık merkezimiz şehrin kalbinde çok güzel bir binadır. Bu binanın da daha aktif kullanılması yönünde çeşitli etkinlikler planlandı.
‘Plancılara bırakmalıyız’
İzmir’de deprem sonrası alınan kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bildiğiniz gibi oluşturulan 7 proje alanında, yapı nizamı korunarak hazırlanan imar planı değişikliği ile; meri uygulama imar planında 8 kat olan yapı yükseklikleri zemin + 5 kat olarak düzenlendi. Yani devlet kat sayısını azaltıp evleri küçülterek yoğunluğu düşürdü oysa bu alanlar haricindeki alanlarda büyükşehir belediyesi ada bazında %30 emsal artışı getirdi. Kamu yararına çalışan kurumlar aynı bölgede aynı soruna çare ararken neden birbirinin zıddı kararlar aldı. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Planlama işini şehir plancılarımıza bırakmalıyız. Yapılan çalışmalar askıya çıktığında tartışılır. Ancak %30 emsal arttırıyoruz gibi bir yaklaşım gerçekçi değildir. Bir defalık bile görmezden gelinemez.
Çözüm olarak sosyal devlet anlayışı ile ağır hasarlı binaların yeniden yapılması gerekir. Eğer ücretsiz yapılamıyor ise düşük faizli yirmi yıldan az ödeme planına sahip olmayan krediler kullandırılmalıydı. Halen geç değildir. Tüm katılımcıların bir araya getirilerek problem nesnel olarak tartışılmalıdır. Çünkü henüz depreme dair bir yıldır yanıtlanmamış sorular vardır:
Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen, 1999’dan beri 20 yıldır toplanan ve her yıl zamlanan özel iletişim vergisi neden ağır ve orta hasar alan binaların yapımında kullanılmamıştır?
İdareniz tarafından hasarsız, az hasarlı veya orta hasarlı olduğu halde yıkılmış bina var mıdır? Eğer yıkıldı ise hangi dayanak ile yıkılmıştır?
Halen ağır hasarlı olup yıkılmayan kaç bina vardır?
İhale dokümanları, ihale şartnameleri, ihale edilen projelere ilişkin teknik ve hukuki detaylar neden kamuoyu ile paylaşılmamıştır?
Kent ve toplumun savunucusu!
Mimarlar Odası bir şehrin genel hatları ile nelerinden sorumludur?
Mimarlar O dası toplum ve kentin savunuculuğunu yapar. Bunu yasal olmayan düzenlemelere karşı yaptığı gibi yasal görünün ancak toplum yararına olmayan kurgulara karşı TMMOB’ün tüm diğer organları ile birlikte da hassas ve tetiktedir. Kamu kurum ve kuruluşları da zaman zaman toplum yararına olmayan ancak kurum yararına kamusal fayda adı altında karar ve uygulamalar yapabiliyor. Bu durumlarda da meslek odaları olarak çeşitli tepkilerimizi dile getirmek durumunda kalıyoruz.
Sizce İzmir mimari olarak bir kimliğe sahip mi?
İzmir’deki yapılaşmış çevrenin mimari kimliği tüm Türkiye’deki kentlerden farklı değil. Kentleşme süreci ve hızına bağlı olarak 70 ve 80’ li yıllarda yapılmış yapıların fazlalığından dolayı yıpranma var. Kentsel dönüşüm ihtiyacı var, bunun planlanarak yapılması lazım. Mevcut kentsel alanlarda daha yaşanabilir alanlar ve kentsel çevre nasıl yaratılabilir sorusuna karşılık bulacak bir dönüşüm sürecine girilmesini bekliyoruz. Kamusal alanların çoğaltılarak çağdaş yaklaşımlar ve günün gereksinimlerinin sağlanmaya çalışılması gerekiyor.