Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Erzincan Üniversite-si’nde sadece yemek isimlerinin sıralandığı doktora tezinin kabul edilmesi tartışılıyor şimdi.

Yazanın günahı yok!

Danışmanın, jürinin, “akademik özgürlük” kavramını anımsayan rektörün de!

On yıllardır süren bir düzenin sonucu onlar sadece.

***

Sinop Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. İrfan Mukul, KHK’ya atıf yapılan yazıyla açığa alındı.

Mukul’a, soruşturmacıların yönelttiği iki soru vardı:

“Nureddin Yıldız’ı neden protesto ettiniz, Semih Özakça’yı neden ziyaret ettiniz?”

Yıldız’ın Sinop’taki etkinliğini protesto eylemi sözü edilen.

Haberin Devamı

Ziyaret ettiği Özakça ise Mukul’un öğrencisi.

Gerekçesiz işinden edildiği için açlık grevine başlayan, cezaevine konulan, “terörist” olduğu kitaplar basılarak ilan edilen, itirafçının “Bomba yapıyordu” dediği tarihte askerde olduğunu kanıtlayan, “terör” suçlamasından beraat eden, hâlâ görevine iade edilmeyen Özakça.

***

Aynı bildiriye imza atmış hocalar, nasıl bir taktikse, ayrı ayrı açılan davalarda çıkıyorlar hâkim önüne.

Daha garibi, bildiriyi duyuran dört hoca hakkındaki terör suçlaması düşürülmüş, Adalet Bakanlığı 301. maddeden yargılama izni vermişken, diğer hocalar terör propagandasıyla suçlanıyor aynı adliyede.

Hukuk diyorsun, ezberlenmiş sözler geliyor:

“Öyle kelimeler yazılmaz.”

O hoca ki “bayrağı dalgalandıran” üç çalışma varsa birini yapmış, eleştirel aklı, etiği, estetiği, değeri, vicdan ve adaleti anlatmış, memlekete faydalı kim varsa yaşamına dokunmuş.

Yüksek lisans, doktora tezleri, makaleler için uykuyu unutmuş.

Sorsa hocaya öğrenecek barış bildirisine attığı imzanın nedenini, uygarlık tarihini, AİHM’nin, “şoke edici ifadeler” kararını ama vakit dar.

Ve diğer tarafta, hukuksuzluğu, torpili yol etmiş, bunların üzerini aksi söylenemeyecek sözlerin yazdığı bayraklarla örten hocalar var.

İktidar, “milli” söylemini mi kullanıyor, onlar milli.

28 Şubat dönemi mi yaşanıyor, hepsi “askerci.”

12 Eylül mü geldi, “vatan kurtuldu.”

Cemaat, üniversiteyi ele mi geçirdi; “yaşasın hocaefendi.”

***

Ve diğer yandan hiçbir soruşturma açılmıyor, bilmezden gelinen doğrulara.

Haberin Devamı

Satırları, sopaları odasında saklayanlara. Eşine, dostuna kadro açanlara. Jürileri, katiyen soru sormayacak, “hocalardan” oluşturanlara. Yeterliliği olmayan makaleleri, eşi-dostu hakem kıldığı dergilerde yayımlayanlara.

Önceden soruları verdiği öğrenciyi kadroya alanlara.

Yurt dışı yayın için, hep yurt dışında, “köşe başları tutulan” dergilere makale yollayanlara.

Akademik teşvik için, yazmadıkları makaleye aynı anda imza atanlara.

Parayla kitap bastıranlara, İngilizce sorusunu önceden pazarlayanlara.

Asıl, kim, hangi değerleri öğretiyor çocuklara?

Vakitleri kütüphanelerde değil, siyaset ve bürokrasi koridorlarında geçer.

Nasılsa hepsi, “ek ders yükünden olacak” konforlu hayatlar sürer.

Derslerinin konusu hamasettir.

Çocukları üniversitede çalışır ve hak edilmiştir!

Ve silahları; eleştirel aklı kötüleyip, kompleksle ezildikleri bilgiye dudak bükmektir.

Bütün bu gerçekler gayet bilinmektedir.

Ve ne yapsalar da tarihi “diğerleri” yazar, ellerinden tek gelen de derslerinde yazanları kötülemektir.