H.P. adlı itirafçı, Adil Öksüz’ün 1 değil, 5 değil, 10 değil tam 20 yıldır Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın imamlığını yaptığını söylüyor.
Malum, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin yoğun olduğu ülkelerde en gözde mesleklerden biri de itirafçılıktır.
Ancak tüm dünyadan farklı olarak, Türkiye’de bu insanların çok makbul sayılmaları gibi ayrıca bir gariplik vardır.
Kimi itirafçılar bir araya getirilip JİTEM kurulur örneğin.
Sonra JİTEM’den kaçıp cinayetleri anlatanlar hain ilan edilir.
Susurluk’u anlatanlar “deli.”
Ergenekon’da “kahraman” sayılan “Osmanım” gibi itirafçılar, kaçacak yer arar.
İfadeleri üzerine koca koca davalar inşa edilen itirafçının hakkındaki gizlilik kararı, başka bir güvenlik birimine de konuştuğu için devletin diğer bir biriminin talebiyle kaldırılır.
Evrensel olarak itirafçıların beyanı tek başına kanıt sayılmaz.
O itirafçılar makbul insan hiç sayılmaz.
Gerçekten beyanları faydalıysa, ismi gizlenir, hayatı gizlenir, ifadeleri alınır, yasaların gereği yapılır.
Ve o kişilere, yıllarca içinde bulunduğu örgütle mücadele eden insanların davasında tanıklık da yaptırılmaz.
***
Ankara’da geçtiğimiz hafta boyunca 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde yaşananlara ilişkin davanın duruşmaları görüldü.
Önde sivil imamlar, arkalarında askerler, sanıkların, hangi semtten geldiklerine ilişkin pankart taşıyan izleyicilerin önünde tam sıra yürütülmesiyle başladı duruşma.
İçlerinden beraat eden olursa, aynı biçimde “aklandığına” dair bir yürüyüş yaptırılacak mı bilinmez ama duruşmaların da sanıkların da Türkiye’ye has olduğu ortada.
En insan aklıyla dalga geçenler 15 Temmuz’da Akıncı’ya üs kuran siviller.
Nasılsa, aynı anda 16 Temmuz sabahı, Akıncı Üssü’nün çevresinde tarla bakmaya gelenler.
Onların en meşhurlarından biri, Ankara’da, aniden varlık gösteren Anafartalar Koleji’nin sahibi Hakan Çiçek.
Çiçek, tarla bakmanın normalliğini anlatmakla yetinmeyip, Fethullah Gülen’den alıntılarla süslediği savunmasının sonunda hiç Gülen kitabı okumadığını söyleyenlerden.
Bunun doğru olmadığını deşifre eden avukat hakkında, “FETÖ’cü” olduğunu iddia ederek, suç duyurusunda da bulundu üstelik.
***
Akıncı davasının ek klasörlerinde pek kimsenin dikkat etmediği, Çiçek’i de yakından ilgilendiren bir ifade var.
Darbe girişiminden birkaç ay sonra yakalanan ve itirafçı olan H.P.’nin ifadesi.
Sadece Çiçek’i değil, daha geniş bir kesimi de ilgilendiriyor.
Zira H.P., FETÖ’cülerin kimi zaman esnaf, kimi zaman itirafçı, kimi zaman kripto memur, kimi zaman asker olabildiklerini anlatıyor.
Duruma göre hemen görüntü değiştirebildiklerini.
H.P., 12 Eylül’den önce medreselerde tanıştığı cemaatle bağını 2002’de bitirmiş.
“Kariyerine” kayınpederinin kurduğu tarikatta devam etmiş 2012’ye kadar.
Bu süreçte yüzlerce askeri okul öğrencisi “yetiştirmiş”, bunların bir bölümü de darbe girişimine katılmış.
Askeri okul öğrencileriyle ilişkisinin, “murakıp” sisteminin devreye sokulduğu 1993’e kadar sürdüğünü ifade ediyor.
Bu tarihten sonra öğrencilerle ilişkileri murakıplar yürütmüş, sadece cemaat adına çalışan ve asker-polisle hücre hücre iletişim yürüten kişiler.
H.P., murakıplara, 1994’ten sonra, “Mesleğinizi değiştirin” talimatı geldiğini söylüyor.
İfadesine göre murakıplar, bir anda cemaatin kozmik yapısından çıkıp, cemaatten aldıkları sermayelerle esnaf olup, zenginleşmişler.
Asıl amaç, murakıplığı gizlemek.
Bunlardan biri de Anafartalar Koleji’nin sahibi Hakan Çiçek.
H.P., murakıplığı sürdüren Çiçek’le akrabalığının bulunduğunu ve esnaflığa iki optik mağazası açarak başladığını anlatıyor.
FETÖ bağını reddeden Çiçek’in ifadesini boşa çıkaran bilgiler.
Bilgileri Çiçek’le sınırlı değil.
Adil Öksüz’ün 1 değil, 5 değil, 10 değil tam 20 yıldır Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın imamlığını yaptığını da söylüyor.
Solcu öğrenci takibinden olacak, cemaatçi takibine vaktin bulunamadığı bir istihbarat vakası daha.
***
H.P., FETÖ mensuplarının sürekli yüz değiştirmesini anlatırken, ilginç bilgiler de veriyor.
Verdiği bilgiye göre, FETÖ’cüler, gizli kalmasını istediği görüşmeleri bile Gülen’den gizli olarak kayıt altına almışlar:
“Gülen, yanında bürokrat ve subaylar varken kameranın kapalı olmasını isterdi. Ama o bilgiler de kaybolmasın düşüncesiyle kamera kapalıyken başka kamerayla çekim yapılan bir sistem kuruldu. Gülen, kamera kapalı sanırken bile başka açılardan çekim yapan bir sistem.”
H.P., FETÖ’cülerin birbirlerini tanımak için kullandıkları 1 dolar sisteminin, bir İslami gelenek meselesi olduğunu da söylüyor:
“Meşhur 1 dolar meselesi ise İslami geleneğin uygulanmasıdır. Tarikatlarda şeyh efendilerin eli öpüldüğünde bir para verilirse, bu para asla harcanmaz, genelde cüzdanda veya kasada bulundurularak, bereket sebebi olacağı umulur. Bu yaygın gelenek Gülen ABD’ye gittikten sonra uygulanmaya devam etmiş, gelen sayısı arttıkça, binlerce insana 1 dolar hediye edilmiştir.”
Akıncı sanığı Hakan Çiçek, onlarca “çok tanıdık” isimle birlikte kendi ismini de veren H.P. sorulduğunda öfkeleniyor:
“Yüzlerce, isimleriyle tespit ettiği, darbeye karışmış insan yetiştirdiğini bizzat söylüyor.
30 Temmuz’da bir yerde basılmış ve ‘itirafçı olacağım’ diyor.”
Çiçek de en az H.P. kadar haklı, yok birbirlerinden farkları.
***
H.P., güvenlik birimlerini “nasıl şekil değiştirildiği” konusunda uyarıyor; 1 doları cüzdanında saklamak bir yana, yıllarca 1 dolar dağıtmakla görevli olanlara, pişman olduğunu söyleyene, söylemeyene, farklı meslek gruplarına karşı.
Sözde bilgiler verenlere de duruşmalardaki reddiyelere de biraz da bu gözle bakılmalı.