2009’da, “Çok acı var, dayanamıyorum” diyerek aramızdan ayrılmayı seçen Dicle Koğacıoğlu’ndan 7 yıl sonra, dünyanın hâlâ dönebilmesine sebep insanlardan biri daha gitti aramızdan.
Gönül Şahin de yüzümüze yüzümüze vurdu giderken:
“Oynayamadan ölen çocukların, işkenceyle yaşamı geçen hayvanların, dünyaya tahammül edemeyip gidenlerin varamadığı, olmayan yerde yok olmak tek isteğim.”
***
Arapça atasözünde belirtildiği gibi; unutmak, insana verilmiş bir nimettir.
Ama beklemeden eklerler:
Unutkanlık bazen hikmet, bazen de dalalet kapısına çıkar.
Yaşamı, Nazi Almanyası zulmü nedeniyle baştan sona değişen Hannah Arendt ise unutmayı, affedebilmekle çarpıştırır.
Arendt’e göre affedebilmek, affedileni de kapsayan bir özgürleşme alanı açar herkes için.
Belki Nazilerle içli dışlı olma ağrısını tüm ömrü boyunca taşımış büyük düşünür Heidegger’e duyduğu ölümsüz aşk da bu tarifte gizlidir.
Bazıları ise unutamazlar, affedecek kadar kimseye de öfkelenmemişlerdir hiç.
Onlar üzülürler.
Egemen olmayı, hükmetmeyi zerre önemsememişlerdir.
Nezaket beklerler.
Önemsedikleri tek şey; tüm varlıkların birlikte yaşayabilme hakkı.
Ağaçla, kuşla, böcekle, köpekle, kediyle, arkadaşıyla, çocuklarla.
Büyük bir yer sofrasında, kurtla kuşla, çiçekle.
Yer sofrası bu ya, kolayca üzerine basılıp geçilir.
Sofranın darmadağın edilmesi ve o büyük gönül kırgınlığı, onlar için unutmak ya da affetmekle açıklanacak bir şey değildir, sadece büyük bir vazgeçiştir.
***
2009’un 6 Ekim sabahı, dünyadan, dünyanın dönmesine sebep insanlarından biri ayrıldı.
Yard. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu’ndan geriye, kalbimize kazınan iki satırlık mektubu kaldı:
“Çok acı var, dayanamıyorum.”
Ailesinden özür dileyen, parasının ve her şeyinin hayvanlara bağışlanmasını isteyen son sesleniş.
Kadın cinayetlerinin izini süren, mağdur kadınlarla sabahlayan, cinayetlerin kanunlarca desteklendiğini, devletin suçu töreye atarak bu alandan kendini ayrı gibi gösterdiğini savunan, hayvanlarla, çocuklarla arkadaş genç kadın 7 yıldır yok bu dünyada.
Ondan geriye kalan; “Sarı başlıklı montuyla bariyerlere yürüyen biri vardı” diye ifade veren taksici.
“İnanamıyorum” ünlemleri, büyük özlemler.
Ve belki de asıl önemseyebileceği; yer sofrasındaki büyük boşluk.
***
Sonra hiç tanımadığımız ama çok yakınımızda hissedebildiğimiz, yani misal çay olsa birlikte içilebilecek biri daha.
Dünyanın dönmesine sebep insanlardan Gönül Şahin de ayrılmayı seçti aramızdan geçen hafta.
“Hayvan hakları aktivisti” diye yazdı haberler.
Kimi kızdı yine hunharca, bu kez son mektubuna:
“Kimsenin yine anlamayacağı, ardına ‘güçlüsün, bu kaçış’ vs. sözler sıralayacağı sonun bir tekrarı benim için. İnsanlarınızı, dünyanızı, varlıklarınızı kısacası tüm yarattıklarınızı yok edemeyeceğim için yok olmayı deniyorum bir kez daha. Bu sefer gerçekten bir son olmasını umuyorum. Ardımdan saçma sapan ritüellere girişilmemesi için bir kez daha dünyanız, varlığınız ile birlikte yarattığınız Tanrınızı reddettiğimi belirtiyorum. Dünyada yaşanan bunca zulme Tanrınızla birlikte göz yumup bana nefes almak için yer bırakmadınız. Oynayamadan ölen çocukların, işkenceyle yaşamı geçen hayvanların, dünyaya tahammül edemeyip gidenlerin varamadığı, olmayan yerde yok olmak tek isteğim. Tanrınızı en azından buna bulaştırmayın!”
Nasihatler, temenniler, yüksek sesler sıralanıyor arkasından.
İsimlerine açılan başlıklara, sayfalara bakarken reklamlar düşüyor ekrana:
“Temiz bir nefes almak ister misiniz?”
Hemen ardından nerede alabileceğimizi söylüyorlar:
Bölüştürülmüş, paylaştırılmış, sadece satın alınabilecek ve sadece yüksek ücretlerle satın alınabilecek doğada.
Balkonunda öldürülmüş kadınlar, çocuklar, sokakta ölen çocuklar, maç kutlamasında ölen insanlar, beden bütünlüğü bulunamadığından boş kalmış tabutlar, ağaçlar, ormanlar, hayvanlar.
İsimleri ararken, her bir sayfadaki her bir başlıkta gidenleri değil, kalanlar için üretilmiş olanları görüyorsun önce:
“Aç, iç, nefes al, rahatla...”
Birilerinin kaderleri, özgürlükleri üzerine söz söyleme hakkını kendinde bulanlar rahatça, büyük, çok büyük gülüşlü pozlar veriyor.
Biri kariyerine ve gelecek güzel günlere bakıp, dününün üzerini ezip geçiyor.
Biri, birilerinin, “güzelliği ya da çirkinliği” üzerinden vuruyor darbeyi.
Büyük bir gürültünün içinde sağırlaşmak istiyor kulaklar.
Unutmak bir nimettir.
Affetmek de öyle Arendt’e bakılırsa.
Bir gün affedilir belki bütün yaşananlar.
Unutmak ve affetmek, neşeli, büyük ve kimsenin gitmek istemeyeceği büyük yeryüzü sofralarında başlar.
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024