Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kıyılara ölülerin vurduğu, bebeklerin ıslak saçlarıyla kumlarda nefessiz kaldığı Ege kıyılarına ulaşamayan insanların hikâyeleri de var.

Bir savaştan, bir açlıktan, bir yokluktan kaçmış insanların Türkiye’ye geldiklerinde nerelerde toplandıklarını biliyor musunuz?

Geri gönderme merkezleri.

Geriye bile dönme şansı kalmamış insanları toplayacağınız yer için ismi ancak bu kadar isabetli konulabilirdi.

* * *

Yeni yıl, herkese umutla gelmez.

Bazıları için bir enkazın tabuta konulmasıdır, yenisinden bir şey beklenmeden yapılan bir merasim.

Haberin Devamı

Bazıları için yeniden başlamak.

Ve hiçbir şansı olmayanlar için yok olmak.

Kıyılara vuranlar, Avrupa’yı, dünyanın en ferah ülkelerinin hayalini kurarken tel örgülerle, çelmelerle, duvarlarla karşılaşanlar, hiçbir yerde istenmeyenler, dünyanın küçücük bir metrekaresine sığdırılamayanlar için yeni yılda sadece küçücük, sığınabilecek bir köşe bulmaktan öte beklenti yoktur.

Ve içlerinden bazıları için yok olmak dışında bir seçenek.

* * *

Anayasa Mahkemesi, çok yakın bir zamanda ilginç ve alışılmadık bir karar verdi.

Başvurucu Suriyeli bir mülteciydi.

Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ne getirilmişti.

Sınır dışı edilmesi halinde, öldürülme, işkence, kötü muamele göreceğini söylüyor, geri gönderilmek için tutulduğu Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde ise zaten bu koşulları yaşadığını anlatıyordu.

Yüksek Mahkeme, Suriyeli başvurucuyu haklı bulup tazminata hükmetti.

Diğer şikâyetleri incelemeye gerek bile görmedi.

Kişi başına sadece 3 metrekare olduğu tespit edilen yaşam alanı bile tazminat hükmüne yetmişti.

Kararın henüz dumanı tütüyordu ki yılbaşından hemen önce Aşkale Geri Gönderme Merkezi’nden iddialar yükseldi.

İddialara göre, koşulların olumsuzluğu ve kötü muamele nedeniyle 28 Aralık akşamı burada tutulan farklı halklardan insanlar isyan etmişti.

İsyanın ardından neler yaşandığı konusunda uzun süre haber alınamamış, günler sonra ise birkaçıyla görüşebilmişti.

Anlattıkları ise akıl alır gibi değildi.

Geri gönderme merkezine polisler ve merkezin güvenlik personeli çağırıldıktan sonra, iddiaya göre, merkezde kim varsa tasnif edilmişti.

Haberin Devamı

Ailece merkezde olanlar odalara kilitlenmiş, ailesi olmayan erkekler dayaktan geçirilmiş, dayaktan sonra el ve ayakları zincirlenerek hücrelere atılmış, bu kişilere bazı öğünler yemek bile verilmemişti.

Bebeklerin besinleriyle ilgili ihtiyaçlar giderilmemiş, hasta çocuklarla ilgilenilmemiş, isyana katılanların bir bölümü de başka merkezlere sürgün edilmişti.

31 Aralık günü ise Dilo Derviş merkezde yaşamını yitirmişti.

Merkezdeki yetkililerin iddiasına göre, Rojava’dan gelen henüz 20 yaşındaki Derviş, ne hikmetse tam da olayların göbeğinde bunalıma girmişti.

Zaten problemliydi.

Geri gönderme merkezine getirilmeden önce Adana’da bir protestoya katıldığı için gözaltına alınmış, 3 ay tutuklu kalmış, yersiz, yurtsuz, kimsesiz kalmış bir gençti.

Yakınları bırakılmasını, aralarına katılmasına izin verilmesini istemişti.

Yanıtsızdı talepleri.

Yetkililere göre ise ne bu talepler, ne de aksi yönde iddialar geçerliydi; 1 metre 80 santimlik Dilo Derviş, boyu kadar ranzada kendini asıvermişti.

Haberin Devamı

Avukatlar, insan hakları örgütleri, hak savunucuları günlerce Aşkale’nin kapısını aşındırdı.

Farklı geri gönderme merkezlerindeki olumlu uygulamaları anlattı, başka merkezlerdeki iyi koşulları.

Aşkale’nin kapısının hemen ve bütünüyle açılmasını talep etti.

Alabildikleri yanıt, bütün iddiaların ne kadar da saçma olduğuyla sınırlıydı.

Ne de olsa devletin uzmanları vardı, onlar bakardı.

Aşkale’deki iddialar hâlâ soruşturulmayı bekliyor.

Binlerce, on binlerce insan insanca yaşamayı.

Bir umutla bakıyor insanlar, denizlere, kıyılara, topraklara.

Ve bir cenaze daha kalkıyor, bir başka ülkeye gelmiş umutla.