Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi’nin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bireysel başvurusunu görüşürken verdiği karar, Silivri Cezaevi’nin 2007’den bu yana sımsıkı kapatılmış kapılarının açılmasını sağladı.
Yüksek Mahkeme, Ergenekon davasında karar verilmesine rağmen 7 ay boyunca gerekçeli kararın yazılmamış olmasının Başbuğ’un Yargıtay’da yapacağı itiraz hakkını elinden aldığını, tahliye talebinde bulunamamasına yol açtığını bildirdi. Bu karar Başbuğ’a tahliye yolunu açtı.
Ve içerideki, haklarında gerekçeli karar yazılmamış olan diğer Ergenekon sanıkları da özgürlüğüne kavuştu.

5 yıl muamması
Ancak bu noktada ciddi bir karışıklık yaşandı.
Anayasa Mahkemesi kararının açıklandığı gün, uzun tutukluluk sürelerini 5 yılla sınırlayan ve özel yetkili mahkemeleri kaldıran yasa da Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe girdi.
Ancak ilk günden bu yana Anayasa Mahkemesi kararlarına göre, haklarında karar verilmiş olan Ergenekon sanıklarının bu düzenlemeden yararlanamayacağı söylenmesine rağmen, önceki gün mahkemelerin bir bölümü Ergenekon sanıklarını uzun tutukluluk nedeniyle tahliye etti. Yani Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatlarına uymadı.
Ortaya Anayasa Mahkemesi’nin Başbuğ kararı uyarınca yapılan tahliyeler ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına rağmen yapılan tahliyeler gibi bir durum çıktı. Aslında bu durum bize “tahliye kararlılığını” gösteriyor.
Yani yargının, yaşanan tayin ve düzenleme dalgasından sonra Silivri’ye ilişkin, “Ne olursa olsun içeride kalsınlar” tutumunun tam aksi yönde değiştiğini.

Şimdi ne olacak?
Başbuğ kararı sadece Ergenekon davasını, uzun tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlandırılması ve ÖYM’lerin kaldırılması ise ülke genelindeki birçok davayı etkiliyor. Malatya Zirve katliamı davasında, tetikçiler 7 yıldır tutuklu oldukları için hemen tahliye edildiler.
ÖYM’ler, resmen kapatıldıkları için artık karar veremiyorlar ve dosya devri için hazırlanıyorlar. Davalar durdu.
Buna göre, ÖYM’lerdeki bütün davalar ağır ceza mahkemelerine devredilecek ve orada dosyalar kaldığı yerden görülecek.
Elbette mahkemelerin bu dosyaları incelemesi zaman alacak.
Bu davalarda verilecek kararlar da geçerli olacak.
Zirve davasında, genel yetkili mahkeme, sanıkları mahkum ederse, tahliye edilen 5 tetikçinin yeniden cezaevine girmesi söz konusu olacak, elbette kaçmazlarsa.
Ergenekon’da ise durum karışık. Kendini hâlâ yetkili sayan özel yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasaya göre 15 gün içinde gerekçeli kararını yazması ve dosyalarını devretmesi gerekiyor. Mahkeme ise Meclis’in mahkeme kapatma yetkisinin olmadığı görüşünde.
Gerekçeli kararı da Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karar çıkana kadar yazmama eğiliminde.
Bu durum, davanın daha da uzamasına yol açacak ve yasada bu konuda açık hüküm yok.
Akla gelen formül, 13. Ağır Ceza yazmazsa, gerekçeli kararı, bir başka mahkemenin yazması.
Ancak bu durumda da kararı veren hakimlerin gerekçeyi yazmaması gibi bir durum ortaya çıkacak ki kararın bozulması için tek başına yeterli bir neden. Sanık açısından aleyhe gibi duran bu durum, uzun vadede, yeniden ve genel yetkili bir mahkemede yargılama yapılması sonucunu doğurabilir. Bu olmaz, 13. Ağır Ceza gerekçeyi yazar, Yargıtay da, “ÖYM’ler kalktığı için yeniden yargılama yapılmalı” talebini yerinde bulmazsa, sanıklar için cezaevi kapısı yeniden açılabilir. Cezaların onanması halinde, tahliye olan birçok sanık için yeniden cezaevine konulmak söz konusu olabilir. Ancak buna, özellikle son tabloya göre, zayıf bir ihtimal olarak bakılıyor.

Balyoz ve Şike
Kesin karara bağlanan Balyoz ve Şike davaları için durum farklı. Burada yeniden yargılama ya yasayla ya da Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na Yargıtay Başsavcılığı tarafından itiraz edilmesiyle mümkün. Başsavcılık, alışılmadık biçimde her iki dosyayı da uzun süredir inceliyor.
Kulislerde her iki davanın da itiraz yoluyla Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na getirileceği ve oradan çıkacak kararla silbaştan yargılama yapılacağı, bu aşamada Balyoz tutuklularının da serbest bırakılacağı konuşuluyor.

Arslan garabeti
Bütün bu karmaşa içerisinde yasal boşluklardan, içtihatlardan yararlanarak tahliyesine karar verilen bir isim daha vardı. Danıştay 2. Daire’ye yönelik silahlı saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan. Diğer Ergenekon sanıkları gibi tahliye edilen Arslan, akıl hastası numarası yapıp hakime küfrettiği, cezaevi malına zarar verdiği için hüküm giydiğinden 2016’ya kadar tahliye olamayacak. Ancak yine de Arslan’ın Ergenekon davasından tahliyesine karar veren mahkemenin elektronik kelepçe ve ev hapsi gibi bir tedbire hükmetmediğine, sadece imza vererek tahliyesine karar verdiğine işaret etmek gerekiyor.