Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Gizlilik kararı” yazıyor soruşturma kaydının yanında.

Rivayet o ki Diyarbakır Sur’daki Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarının arasından yedi kez geçenin dilekleri kabul olurmuş.

“Bu yapı tehlike arz etmektedir” yazıyor şimdi üzerinde.

Yedi kez geçilebilse ayaklarının arasından, tehlike arz etmeyecek artık belki de.

Artık minarenin hemen yanıbaşındaki çay ocağında efsaneleri dinleyebileceğiniz sohbetleri yapma imkanı yok.

Sur da yok.

Rivayet o ki, minarenin dört ayağının her biri Diyarbakır’ın bir kapısıdır esasen:

Haberin Devamı

Mardinkapı, Urfakapı, Saraykapı, Dağkapı.

Ve odur ki rivayet, Dört Ayaklı Minare’yi kalpten seven, Diyarbakır’ı da öyle kalpten sever.

4 mezheptir 4 ayak, tekliğin sembolüdür minare bir başka anlatıya göre.

Biraz ötede kiliseler, biraz ötede Hevsel Bahçeleri, biraz ötede insanlığın kanla beslediği anayurdu Mezopotamya.

* * *

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare’nin gölgesinde öldürülmesinin üzerinden tam 64 gün geçti.

Soruşturma sürüyor.

“Gizlilik kararı” yazıyor soruşturma kaydının yanında.

Müfettişler araştırmayı çoktan bitirmiş.

Onların da, “gizlilik” var dosyalarında.

Bunca gizliliğin içerisinde elbette her şey, her kayıt, her ifade de gizli.

Misal, sicil numaralarıyla alınıyor ifadeler.

Kimin, hangi polisin hangi ifadeyi verdiği, nerede olduğu, nereden ateş ettiği belirsiz.

En azından soruşturmanın mağdur tarafı için belirsiz.

Misal, cinayet saatinden olay yeri incelemesinin yapıldığı 15.00’e kadar geçen sürede orada ne olduğu belirsiz.

Kanıtların tek tek numaralandırılabiliyorken neden toplanmadığı belirsiz.

15.00’te yapılan ve yarım kalan olay yeri incelemesinden sonra kalan yarıya yakın kanıtın sonradan alınıp alınmadığı belirsiz.

Alınmışsa hangi kurşunun nereden ve nasıl geldiği belirsiz.

Olay yerindeki onca kameradan bir tekinin bile Elçi’nin vuruluş anını nasıl çekemediği belirsiz.

Dört Ayaklı Minare’nin olduğu sokakta çatışma çıktığında bazı polislerin neden kaçıştığı, sadece bir bölümünün neden ateş ettiği, onların nereye ateş açtığı belirsiz.

Diyarbakır gibi bir yerde, daha bir gün önce polis aracına üstelik, “beyaz Toros’a” binip ateş açan ve ertesi sabah yerleri tespit edilen 2 YDG-H’liye operasyon için neden onca saat beklendiği, taksiye binen 2 kişiyi araçla takip sırasında neden trafiğin bir aşamada kapatılmadığı, silahlı olduğu bilinen kişilerin bulunduğu aracı kontrol etmeleri istenen polislerin neden uyarılmadığı belirsiz.

Haberin Devamı

Bunlarla ilgili bir takım yanıtlara yetkili bir takım makamlar sahipler elbette.

O yanıtlar da bir aşamada muhakkak ki ortaya çıkacak.

Zamanını uygun gördüklerinde.

Ancak görünür gerçekler var.

Bir takım polislerin güvenlik zaafı nedeniyle disiplin cezalarına çarptırılacaklarını öngörmek zor değil mesela.

Bir takım polislerin olay yerinde ve olay anındaki davranışlarının soruşturma konusu olduğunu görmek de öyle.

Elçi’yi öldüren kurşunun nereden ve nasıl geldiğinin tatmin edici bir biçimde ortaya konulamayacağı da anlaşılıyor gelinen aşamada.

Tıpkı Uğur Mumcu, tıpkı Hrant Dink gibi, zamana ve geniş bir alana yayılan, adı bazen “kaza”, bazen “öfkeli mahalle çocukları” olan, herkesin nedenlerini ve faili aslında bildiği itinayla oluşturulmuş çerçeveler.

Haberin Devamı

Elçi soruşturmasının nasıl sonuçlanacağı az çok belli.

Yine de ısrarla ve inatla uğraşıp didiniyor avukatlar, ailesi.

Ve öyle yapmak gerekiyor.

* * *

Tahir Elçi’nin ölümünün üzerinden 64 gün geçti.

Yere düşerken kırılmış saati verildi geçtiğimiz günlerde ailesine.

“Sert biçimde düştüğündendir, kırılmış” denildi.

Zaman durduğu için o an kimileri açısından belki de.

Diyarbakır’da çatışmaların içinde büyüyüp daha büyürken “kodlanmış” çocuklar avukatlarını kaybettiğinden belki.

Sur’da evini kaybeden ihtiyar amca geride bıraktıklarını nasıl kurtaracağını soracak Tahir’i olmadığından.

Ölen asker, polise, ölen gençlere üzülmediklerini artık açık açık söyleyenler arasında yeni, taze, başka bir dil kurmak isteyenler arayacak birilerini bulamadığından.

Cizre’de, Ankara’da, İzmir’de, Diyarbakır’da aynı anda yetiştiği onlarca dosya, onlarca mağdur, onlarca kişi için zaman kolay akmadığından kırılmıştır belki saat tam da Tahir Elçi düşerken.

Zira çok şey kırıldı tam saati kırılırken.

Avukat arkadaşı Nahit Eren yazdı, uyarılınca Sur’un tehlikeli olabileceği konusunda, “Daha ne olsun ki; zaten her gün ölüyoruz. Öleceksem Dört Ayaklı Minarenin altında öleyim” demiş Tahir Elçi, ölmeden bir gün önce.

Tam orada, Diyarbakır’ın kalbinde öldü.

Hevsel Bahçeleri’nin, çay ocaklarının, büyük çınarların, Mezopotamya’nın, 7 dilek, 4 kapı ve 4 mezhep rivayetlerinin gölgesinde.