Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu fotoğraftaki çocuklar birazdan ölecekler.
Birinin annesi sonradan, “Öyle az konuşurdu, öyle saftı ki çocuğum” diye anlatacak oğlunu.

Diyadin çocukları


Birinin babası sonradan, “Öldürüldüğü yere geldik. Her tarafta kan vardı, annesi fenalaştı, ‘burası kasap dükkanı ondan böyle’ diyebildim, ne diyeyim” diye anlatacak olay yerine ilk gelişlerini.
Önünde oturdukları fırının sahibi, “Herkes tanırdı onları, haberim olsaydı koşar gelirdim, olmadı” diye anlatacak çıraklarını.
Bu iki çocuk birazdan ölecekler.
***
12 Ağustos 2015 gecesi Ağrı Diyadin’de sessizlik kurşun sesleriyle yırtıldı.
Yapılan açıklamaya göre PKK, İlçe Jandarma Komutanlığı’na saldırmıştı.
Saldırıdan hemen sonra karşı ateş açılmış, PKK’lıların bir bölümü ise ilçe merkezine sığınmıştı.
Diyadin’de anonslar yapılmaya başladı.
Kimse sokağa çıkmamalı, kimse başını uzatmamalıydı.
Ama fırın, fırınlar her yerde, her şartta açılırdı.
O iki çocuk da işte fırıncı çırağıydı.
Sonra ilçenin fırınının olduğu sokaktan kurşun sesleri yankılandı.
Sesler bittikten bir süre sonra Ağrı Valiliği’nden açıklama yapıldı.
Güvenlik güçlerine silahla karşılık veren Muhammet Emrah Aydemir ile Orhan Arslan “etkisiz hale getirilmişler”, operasyon tamamlanmıştı.
Açıklamada, “12 Ağustos 2015 günü saat 21.00 sıralarında bölücü terör örgütü PKK mensupları tarafından Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığı’na roketatarlı ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlenmiştir. Güvenlik güçlerimizin karşılık vermesiyle kaçan teröristlerin yakalanması için yapılan operasyonda üç terörist silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir” ifadeleri kullanılmıştı.
Ancak açıklamayla kimse yatışmadı.
Öldürüldüğü söylenen diğer isim henüz bilinmiyordu ama herkes öldürülenlerden 15 yaşındaki Muhammet ile 17 yaşındaki Orhan’ı tanırdı.
Fırında çalışırlardı, gece gider, sabaha kadar ekmek yapar, evlerinin yolunu tutarlardı.
***
Diyadin Savcılığı, yargısız infaz iddiaları üzerine soruşturma başlattı.
Diyadin Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Muhammet, günlük 15 lira karşılığında fırında çıraklık yapıyordu.
Ailesine destek olmak için çıraklığa daha 10 gün önce başlamıştı.
Orhan ise daha deneyimliydi, 7-8 aydır fırındaydı.
Savcılık, zorunlu olmasına rağmen iki çocuğun olay yerinde teşhisini yapmadı.
Cenazeleri Adli Tıp’a, Erzurum’a yollandı.
Ardından gizlilik kararı geldi, o gizlilik hâlâ kalkmadı.
Valiliğin alelacele “etkisiz hale getirildiğini” söylediği çocuklar için emniyet tutanağında, “sivil” oldukları yazıyordu.
Çocuklar, fırının önünde mesai saatini beklerken zırhlı araçları ve çatışma seslerini duyunca az ilerideki odunluğa doğru kaçmışlardı.
Emniyet tutanağına göre ise sivillerdi ama birinin elinde Glock marka silah vardı.
Olay yerinde o silaha ilişkin hiçbir kurşun izi bulunamadı, silah kullanılmamıştı.
O silahın kriminal incelemesinin sonuçlarına ise, “gizlilik” nedeniyle ulaşılamadı.
***
Adli Tıp’ta, ailelere, çocuklarının üzerinde çelik yelek olduğu söylenmişti.
Ne çelik yelek, ne bir başka koruyucu vardı.
Adli Tıp’ta ailelere “Çocuğunuz terörist, çıkıp şimdi slogan atarsınız” denilmişti.
Ağızlarını bıçak açmadı.
Adli Tıp’ta ailelere, yüzleri parçalanmış çocukları için, “Dişinden mi tanıdınız?” denilmişti.
“Kokusundan bile tanırız” diye yanıtlamışlardı.
Adli Tıp’ta ailelere, “Sonunuz böyle olmasın” denilmişti.
Zaten sonları bile kalmamıştı.
***
Aylardır devam eden soruşturmada, güvenlik güçlerinin silahları incelendi, sonucu gizlilik nedeniyle bilinmiyor.
Kimlerin çocuklara kurşun sıktığı araştırıldı, sonucu taraflara söylenmiyor.
Gerekli tespitlerin yapıldığı ve ifadelerin alınmasına başlandığı ifade edildi ama kim, kimin ve neden ifadesini alıyor, anlatılmıyor.
Uluslararası Af Örgütü, Diyadin’de yaşananlarla ilgili bir kampanyaya başlayacak şimdi.
Olayla ilgili hazırlanan kısa videoda aileler de yaşadıklarını anlatıyor.
Nasıl bir anlatmaksa, hepsi, her biri acıları gözlerinden anlaşılsın gibi bakıyor.
Acı anlaşılamaz belki ama herkes bilir; bir çocuk öylece, bir günde büyümüyor.
***
İki çocuğun son görüntüleri de var dosyada.
Fırının önünde beklerken nasıl şakalaştıkları, güldükleri.
Güvenlik kamera görüntüsünü bir dakika ileri aldığınızda hâlâ oradalar.
Bir dakika daha alıyorsunuz, ömürlerinden bir dakika daha gidiyor.
Sonra çatışmanın aydınlığı vuruyor kayda.
Çocuklar odunluğa doğru saklanmak için kaçıyor.
Kayıtlara göre aileleri telefonla aradıklarında yere mukavva serip oturduklarını anlatıyorlar.
Güvenlik kamerası kayıtlarının sonrasında yoklar.
İleriye alıyorsunuz yoklar.
Başa sarıyorsunuz, işte orada, birazdan ölecek çocuklar.
Diyadin’deki o fırından hâlâ her gün ekmek çıkıyor.
O ekmeklerden birkaçı, Muhammet ve Orhan’ın da evlerine gidiyor.
O fırından ailelerin burunlarına çocuklarının kokusu geliyor.
Muhammet ve Orhan ise artık, ne korkutucu sesleri, ne güzelim ekmek kokusunu duymuyor.