Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Adli Sicil istatistiklerine göre, bir yıl içerisinde çocukların cinsel istismarı suçundan 33 bin 992 başvuru yapıldı, 17 bin 589’u davaya dönüştü. İstismar mağduru çocukların yüzde 35’i 11 yaşın altındaydı. Ve bu davaların çok azında istismar suçu hakkıyla cezalandırıldı

Türkiye’nin dört bir yanından çocukların kısık, duyulması istenmeyen sesleri geliyor.
Son birkaç gündür Bingöl’den.
Dosya vahim.
Darp edilen çocuğun şikâyeti üzerine açığa çıkan olayda, 4 kişi istismar, 1 kişi darp suçlamasıyla gözaltına alındı.
Bu isimlerden 3’ü tutuklandı.
2 ismin ise tutuksuz yargılanması bekleniyor.
Mağdur çocuğun profili tanıdık.
10 çocuklu ailenin epilepsi hastası annesi, 2004’te yaşadıkları Diyarbakır Hani’de ekmek pişirdiği sırada tandıra düşerek hayatını kaybediyor.
Baba, olaydan sonra çocuklarını alarak Bingöl’e taşınıyor.
2012’de ise kardeşlerine annelik yapan abla ihtihar ederek yaşamını sonlandırıyor.
Savcılık belgelerine göre, çocuğun yaşadığı istismar 13 yaşındayken, 2013’te başlıyor.
Önce mahalle bakkalı, sonra bir başka esnaf çocuğa istismarda bulunuyor.
Çocuğun anlatımları korkunç.
Kimi zaman bıçakla korkutarak, kimi zaman kandırarak 2 esnaf, birçok kere eylemlerini tekrarlıyor.
Mağdur çocuk, ismini verdiği diğer 2 kişinin daha istismarına uğradığını söylüyor.
Bütün bu olaylar istismarda bulunmak isteyen son kişinin kendisini darp etmesiyle açığa çıkabiliyor.
Emniyete giden çocuk başta şikâyetçi olmuyor ancak savcılık beyanında şikâyetçi olduğunu söylüyor.
Bunun nedeni de çocukluk.
Savcılıkta bunun nedeni sorulduğunda çocukla görüşen psikolog, şunları söylüyor:
“Mağdur çocuk her ne kadar önceki ifadesinde şikâyetçi olmamışsa da ben kendisiyle görüştüğümde şikâyetçi olmak ve olmamak arasındaki farkı bilmediğinden dolayı şikâyetçi olmadığını ancak durumu anladıktan sonra şikâyetçi olmak istediğini beyan etmiştir.”
***
Duyarlılık arttığı için mi istismar olayları son dönemde fazlaca gündeme geliyor?
Elbette hayır.
Sadece birkaç yıl önceki, 2014’teki Adli Sicil istatistiklerine göre, bir yıl içerisinde çocukların cinsel istismarı suçundan 33 bin 992 başvuru yapıldı.
Bu başvurulardan 17 bin 589’u davaya dönüştü.
Cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35’i 11 yaşın altındaydı.
Ve bu davaların çok azında istismar suçu hakkıyla cezalandırıldı.
Bazen çocuğun yaşını araştırdı mahkemeler.
Hemen her davada sanığa, “İyi hallisin” dediler.
Ve bazı davalarda çocuğun, “rızasıyla” ilişkiye girdiğini söylediler.
***
Dosyalara başında ve bir de davanın sonunda bakılması genel alışkanlık. Ancak bakın istismar mağduru bir çocuk yargılama sürecinde nelerle karşılaşıyor:
- Önce kolluk güçlerine nasıl istismar edildiğini anlatıyor.
- Kolluk güçleri söylediklerini ciddiye alırsa, olay savcılığa yansıtıyor, çocuk bir kez de istismarı savcıya aktarmak zorunda kalıyor.
- Savcı, çocuğun istismara uğrayıp uğramadığını tespit için hastane ya da adli tıpa sevkini yapıyor. Çocuk burada yaşadıklarını anlattıktan sonra muayeneye giriyor. Kız çocukları için kızlık muayenesi, kız ve erkek çocuklar için diğer bütün detaylı muayeneler yapılıyor.
- 2014’e kadar TCK’da “ruh sağlığının bozulup bozulmadığına” bağlı olarak ceza artırımı yapılıyordu. Bu nedenle bu tarihe kadar çocuklar fiziki muayeneden sonra bazen haftalar, aylar süren, “ruh sağlığı muayenesine” girmek zorunda kalıyordu. Çelişkili raporlar, birbirinin tanısına güvenmeyen doktorların tekrar tekrar dinlediği çocuklar, geniş heyetler önünde de yaşadıklarını anlatmak zorunda kalıyordu. Ruh sağlığının bozulduğuna karar verilmişse sanığa 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezası veriliyordu. Yeni düzenlemeyle ruh sağlığının bozulması şartı kaldırıldı ama bu kez de alt sınırı 15 yıl olan ceza kaldırıldı. Daha sınırlı bir ceza düzenlemesi yapıldı. Bu da bütün bu davaların yeniden görülme olasılığını gündeme getiriyor.
- Mahkeme aşamasına gelindiğinde çocuk, bu kez de hem duruşmaların bir bölümüne katılmak zorunda kalıyor hem de bir veya birden fazla duruşmada yaşadıklarını anlatıyor. Kimi zaman duruşmalarda sanıkla yeniden göz göze gelme ihtimali de yüksek.
- Mahkeme, çekişmeli durumlarda çocuğun beyanlarına itibar edilip edilemeyeceğine yönelik rapor isteyebiliyor. Çocuk bu kez bir başka psikolojik muayeneden geçiriliyor.
- Yargılama sürecinin uzunluğu, örneğin 10 yaşında istismara uğramış bir çocuğun 15-16 yaşına kadar defalarca bunu anlatmasına, konunun hayatında sürekli sıcak kalmasına yol açabiliyor.
- Dava, istismar mağduru şanslıysa 3-4 yıllık bir süreçte bitiyor. Ceza indirimi yapılmayan az dava var. Suç sabitse, genellikle duruşmalarda çocuğun orada ne işinin olduğu, çocuğun internette neden mesaj yazdığı, çocuğun neden bağırmadığı gibi konular tartışılıyor. Bütün bunlardan sonra da çocuğu suçlu hissettirecek kararlara imza atılıyor.
***
Peki, çocuktaki bütün bu süreçlerin etkileri ne?
Onu da Siirt’te 4 çocuğun defalarca istismara uğradıkları dosyadaki bir çocuğa ilişkin rapordan aktaralım. Olaydan yıllar sonra yapılan muayeneden şu sonuçlar çıkıyor:
“Çocuğun kötü rüyalar gördüğü, kaçınma davranışlarının olduğu, olay yerinden geçmek istemediği, çabuk sinirlendiği, dalgın olduğu, sorular sık tekrarladıkça anlamadığı, ailesine ve kendisine kötü şeyler yapılacağından korktuğu, uykusunda bir adam tarafından kaçırıldığını gördüğü, durgun olduğu, sürekli önüne baktığı, travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı, jiletle tehdit edilen çocuğun bu nedenle de sıkıntı yaşadığı anlaşılmıştır.”
Ne işkence münferit, ne istismar.
“Münferit” denilerek sığınılan o karanlık, bütün bir toplumun üzerini perde gibi örtüyor.
Altında çığlık sesleri, altında yardım için uzanan eller kalıyor.