Beğendiğim de var, pes dedirten de... İnatçı reklamcılar yüzünden beni şaşırtan da... İşte reklam dünyasında gördüklerim...
Şekerbank’ın enerji tasarrufu reklamı sadece reklam değil sosyal sorumluluk projesi gibi.
Hem çok komik hem çok düşündürücü. Her seyrettiğimde basıyorum kahkahayı. Yönetmeni ve görüntü yönetmenini de kutlarım. Tam bir ortadirek evi yaratmayı başarmışlar.
Her şey çok inandırıcı ve çok komik.
Şekerbank’ın reklamı hem çok komik hem çok düşündürücü...
“Reklamın da mafyası var” mı?
Yapılan sokak anketlerinde Hürrem Sultan’dan sonra en çok sevilen TV karakteri
“Pis Yedili” dizisindeki Orço çıkıyor.
Bence de çok doğru bir tespit. Orço karakterini canlandıran Burak Alkaş yeni dönemin Kemal Sunal’ı olmaya bir numaralı adaydır bana göre.
En bilinen ve güvenilen reklam sektörü yayınlarından biri olan Mediacat’in araştırması üstelik bu.
Ama reklamcılar bir türlü buna ikna olmuyor.
Milyonlarca gencin bayıldığı bu karakter için “O olmasa olur mu?” diyen içecek firmaları bile gördüm.
Diğer yandan başka dizilerde ne kadar olumsuz örnek varsa hepsi reklamlarda. Bankalar, sigorta şirketleri gibi kılı kırk yaran firmalar bile hangi araştırmaya dayandırdıklarını bilemiyorum ama markalarını bu olumsuz örneklere teslime devam ediyor.
“Reklamın da mafyası var” derler bizim sektörde. Doğru olabilir mi diye düşünmeye başladım.
“Reklam mafyasının” en sevdiği figürlerden biri de Mazhar Alanson.
Ne çılgınlık yaparsa yapsın hep gündemde olmayı başarır ve oynadığı reklamın da hakkını verir büyük usta.
Onu iGaranti reklamında görünce “pes artık” dedim ama sonra Steve Jobs’a yapılan göndermeyi fark edince hoşuma gitti reklam.
Hakikaten iyi buluş. Yaratıcılarını kutluyorum. Mazhar abiyi de tabii ki...
Çırpma o zaman!
U-2 konserindeyiz.
Binlerce kişinin coşkuyla şarkılara eşlik ettiği konser salonunda sahnede Bono var.
İkinci şarkıdan sonra Bono seyircileri susturuyor.
Çıt çıkmıyor statta.
Elini çırpıyor Bono.
Sonra seyircilere dönüyor ve Afrika’da açlıktan ölen çocuklara dikkat çekmek için şöyle diyor Bono.
“Elimi her çırptığımda Afrika’da bir çocuk ölüyor”
Seyirci şoke olmuş durumu izlerken, Temel arka sıradan fırlıyor:
“Eee çirpma o zaman”
Şenol Güneş’ten taktikler
Trabzonspor soyunma odası...
Takımın başında bir Karadeniz beyefendisi Şenol Güneş var. Futbolcuları maça hazırlamak isteyen Şenol hoca sıkı çalışmış o gün. Serde entelektüellik de var.
Büyük filozofların ve düşünürlerin konuşmaları ve aforizmaları ile gaza getirmek istiyor futbolcuları.
Geçiyor tahtanın önüne başlıyor anlatmaya
Sokrates der ki...
Nietzche der ki...
Aristo der ki...
Kant der ki...
Futbolcular sıkılmaya başlar ufak ufak...
Ömer Hayyam der ki...
Freud der ki...
Sonunda dayanamayıp patlıyor bir tanesi.
“Tamam da sen ne diyon hoca?”
Lejyoner hastalığı
Geçtiğimiz hafta ECA Elmor gurubu ile İzmir’de bir konuşma yapmak için buluştuk.
Elmor’un genel müdürü Hakan Günderen’le konuşurken lejyoner hastalığı diye bir hastalıktan haberdar oldum. Bilmiyordum bir yaşıma daha girdim.
Sık sık sıcak su kullanan otellerin ve benzeri tesislerin tesisatlarında oluşan bir virüsmüş bu. Bu yüzden otellerin sık sık tesisatlara bakım yapması veya tesisatlarını yenilemeleri gerekirmiş.
Bitmediiii...
Bu bilgiyle yetinmeyip internet sörfü yapınca gördüm ki sadece tesisatlarda değil klimalarda da üreyen bir bakteri bu.
Yaz geliyor uyarayım dedim...