Olimpiyat Komitesi üyesi bir mister İstanbul’a gelir ve havaalanında bizimkiler tarafından karşılanır... Mister: Oh may gaad! Yakalayııın, bavulumu çaldı yakalayııın...
Yetkili: (adama) Bi dakika mister sakin olun. Kimse bavulunuzu çalmadı. Türkiye’de adettir. Uçaktan yorgun inenlere bavularını taşıttırmayız biz. (Polislere) Çabuk yakalayın şu zepevengi! Lan hırsıza bak yaa. Koca bi ülkenin kaderiyle oynuyo buşt...
(Adama) Şöyle buyrun efendim. Merak etmeyin siz otelinize vardığınızda bavulunuz yakalanmış, çalana da 220 voltluk bir hediye verilmiş olacak.
Mister: What?
Yetkili: Zzt olimpiyatköy...
Mister: Hiaaaaaa!.. Soyguncular imdaat korsanlar...
Yetkili: Ne soyguncusu mister yaaa? Onlar bizim halk oyunları ekibimiz. Sizi karşılamak için burdalar.
Mister: Niye ellerinde kılıç var?
Yetkili: Eee, kılıç kalkan ekibinin elinde örgü şişi olacak değil ya... Hem bunlar aslında kılıç değil, sembolik aşk öğeleri. Eros’un da elinde ok var ya onun gibi yani...
Mister: Yaaaa. İt is a miracle...
Yetkili: Miracle miracle.. Daha neler var miracle bizde bir görsen.
Şofer: Buyrun arabaya binelim.
Mister: Bavulları bagaja koymayacak mıyız?
Şofer: Bagajda eşek şeyi kadar tüp var.
Mister: Anlamadım, yoksa bu araba tüple mi çalışıyor? Felaket bu...
Yetkili: He he he!... Yok be mister. Hafta sonu pikniğe gittik de. Hanım, çoluk çocuk, torun torba... Hadi bin bin. Bavulları öne koyar bizim şöför...
(Kalan bavullar şoför mahallinin yanına yerleştirilir. Şofer gaza basar...)
Şofer: Önüne baksana lan onun bunun çocuğu!
Mister: Bizim şöför niye diğer şöförlere bağırıyor?
Yetkili: Onlara bol şans diliyor. Bizde olimpizmin yarışma ruhu herkesin damarlarına işlemiş bir duygudur. Bu yüzden sıkı tutunun, birazdan diğer arabalarla yarışıcaz. (Şoföre) Lan Şevkigül yavaş gitsene ayı...
Şofer: Tamam amirim. Şu Honda’ya bi tampon takiyim yavaşlıycam ya...
Mister: Ah ne güzel. Haliç değil mi burası? Ay bu koku da ne? Öfff, yoksa burası çöplük mü? Yoksa Haliç kokuyor mu?
Yetkili: Yok efendim. Haliç kokar mı hiç? Bizim şöför osurdu yine... (Şoförün ensesine bi tane patlatarak) Kendine hakim olsana ayı oğlu ayı...
Şofer: Abi tamam küçük bi pırtımız var ama bu kadar diil ya...
Yetkili: Tamam tamam kes... Haliç’i geçtik zaten...
Mister: Bu evler niye sıvasız?
Yetkili: Burası Okmeydanı’dır. Bu evlerin karakteristik özellikleri bunlar. Bakın, balkonlarından sarkan çamaşırların güzelliğine bakın. Şu kapının önünde koşuşan yüzlerce çocuğun hepsi geleceğin atletleri... (Şofere) Kırmızı ışık yandı, dursana manda sümüğü...
Çocuklar: Silelim abi...
Mister: Oh may gaad. Bu çocuklar da ne böyle?
Yetkili: Sizin geldiğinizi öğrenince İstanbul sokaklara döküldü mister. Camlarımızı silerek size sevgilerini bildirmek istiyorlar.
Mister: Çok etkileyici. Peki olimpiyat stadı nerede?
Yetkili: Çok yakın. Buradan sola döndük mü 25 dakikada ordayız.
Şofer: (Gazı kökleyerek ve patinaj yaparak) On beşşşş...
Mister: Metroyla gidelim isterseniz. Yoksa metronuz yok mu?
Yetkili: Olmaz mı? Şehrin her tarafına metroyla gidebilirsiniz bu şehirde. (Şofere) Şşt lan Şevkigül. Yarın şu kefereyi metroya bindirin. Taksim-Levent ha bire dönsün dursun. Aynı yerlerde dolandığını anlayınca indirirsiniz.
Şofer: Tamam müdürüm.
Yetkili: Lan dikkat etsene öldürücen bizi hıyar. Aaaaah....
(Hastanede. Misterin her tarafı alçılar içinde)
Yetkili: Size Türk hastanelerindeki konukseverliği göstermeden hayatta bırakmayız Mister...