Montinmaynak rejimiGani MÜJDEHani "su içsem yarıyor abi" lafı var ya. Ben oyum işte... Son yıllarda yaptığım yirminin üstündeki rejime rağmen 15 kilo aldım.
Ve kokteyllerde göbeğimi sonuna kadar içine çekip profilden pozlar verdiğimde ve asansörde sık sık "Siz tek çıkın benim biraz işim var" cümlelerini duymaya başladığımda kilo vermem gerektiğini daha iyi anladım.
Dostlarımın bir kısmı Montinyak (Fransızca bilenler için Montignac) adlı rejimi tavsiye ettiler bana.
Asansörlere benim gibi tek başına binme konusunda uzman olan bizim Fatih Solmaz ise aynı fikirde değildi. "Bu montinyak Fransız milliyetçisi abi" diye karşı çıktı.
"Bana ne Fatih. Ben adamla Fransız ihtilali yapmıyıcam ki? Gıda üzerine ne söylediğini merak ediyorum" dedim.
"Sen bilirsin ama bir süre sonra kendini Fransız yemekleri yerken bulacaksın" diye uyarıp gitti.
Ben de kaldım kitabımla başbaşa.
Fatih aslında haklı. Montinyak adlı kitap "milliyetçi Fransızlar" tarafından yazılmış ve milliyetçi olmayan bir Türk tarafından Fransızca’dan Fransızca’ya çevrilmiş okuduğum kadarı ile.
Arada bir kullanılan Türkçe kelimelerden anladığım kadarıyla şunu diyor Montinyak amcam.
Ne kadar yediğin önemli değil ne yediğin önemli.
Bu nedenle bazı gıda maddeleri ile bazı gıda maddelerinin aynı anda yenmesini yasaklıyor.
Özellikle halkımızın temel beslenme maddesi ekmeğe çok karşı Montinyak amcam.
Beyaz ekmekteki nişasta oranının bile kan şekerini yükselttiğini, bunun sonucunda pankreasın ensülin salgıladığını , bu ensülininin de şişmanlığa yol açtığını söylüyor.
Daha bir çok maddenin de elbet.
Aslında adam haklı ama ekmek yemeyeceksek nasıl doyucaz diye bir bölüm yok kitapta.
Bir tek entegral ekmeğe izin var.
Kepekli desem değil, ona da karşı.
Francala hiç değil... İlla ki entegral ekmek...
Peki nedir bu entegral ekmek diye yiyip bitiricem kendimi, rejim sonuçta maksadına erecek ama bulamıyorum bir türlü.
Sözlüğe bakıyorum şöyle diyor entegral için: Bir bütünün ayrılmaz bir parçası olan, gerekli, bütün, yekpare, bölünmemiş.
Hadi gidin şimdi fırıncıya anlatın bunu.
"Fırıncı bey. Bir bütünün ayrılmaz parçası olan, gerekli , yekpare bir ekmek istiyorum. Yani entegral bir ekmek"
Hayır işin ucundan fırıncının küreğinin sapıyla sopa yemek de var.
Fakat ne yalan söyleyeyim kitap işe yaramıyor değil.
Ben üç günde iki kilo verdim.
Adam Fransız milliyetçisi filan ama sıkı kitap yazmış.
Doğum günüm dolayısıyla evde iki kez, Tükenmezkalemde bir kez, Ali Hakan’larda bir kez ortaya doğum günü pastası getiren ve ondan ısrarla bir dilim yememi söyleyen "hain dostlarıma" rağmen tığ gibi olma yolundayım.
Şu anda 10 numara bir örgü şişi gibi görünmem kesinlikle geçici bir durum...
Silgi‘nin tarihi:Bu kitap basıldıktan sonra bir nesne gördüm. Bununla bir kağıt üzerindeki kurşun kalem izleri rahatlıkla yok edilebiliyor. Bu nedenle çizimle uğraşan insanlar için son derece yararlı bir araç. Bay Nairne tarafından satılıyor. Bay Nairne 2,5 santimlik kübik bir parçayı üç şilin karşılığında satıyor ama yıllarca kullanılabileceğini söylüyor.
Joseph Priestley
"Familiar introduction to the theory and practice of perspective"
Arif Takvimi’nden (Parantez Yayınları)
Altan Erbulak: Sensin insanKeyifli bir Gırgır sabahlaması sabahında "Sen komedyen olmalısın oğlum" deyip tuttu kolumdan.
Aksaray’da bir tiyatroya girdik birlikte.
Fehim Paşa Konağı’nda anlatıyıcıyı oynatacak bana. Yani oyunun en zor rolünü.
"Yapamam Altan Abi. Ben gazeteciyim , mizahçıyım" dedim.
"Siktir ulan biz neyiz ki" deyip itti beni sahneye.
Ben ezberlediklerimi okurken sahnede , seyredenlerin gözlerini kapadığını hissettim.
Benim de gözlerim kapalıydı zaten. Prova bitti. "Olacak olacak" dediler sırtıma vurarak.
Ben arka kapıdan tüydüm bir daha gelmemecesine.
Altan Erbulak’ın başlattığı tiyatro macerasını bir provada sildim.
Sonra hep takıldı bana "Oğlum seni meşhur edecektim ama sen kaçtın" diye...
Bir sabah motorsikletine atlayıp o da kaçtı gitti...
"Kimse beni öldüremez. Ve Allah beni herkesten , herşeyden çok sever. Şair olmuşumdur isteyerek, ressam olmuşumdur isteyerek ben, ben olmuşumdur.
"İstersem kendime bir dünya yaparım. İstersem gözlerimi açtığım dünyayı da bozar yeni baştan bir güneş yaratırım. Kuş olurum, bir şeyler olurum .
"İsterim, arzu ederim olur. Her şey olduğu gibidir. Ben olduğum gibi olduğumu anlamışımdır. Ebegümeci toplamak kadar kolay ölürüm ve bilirim ki allah beni sever."
Diyerek öldü Altan Erbulak.
Ve yıllar sonra kitabı bir doğum günü hediyesi olarak geldi bana.
Çok sevdiğim dostlarım, çok sevdiğim bir abimi hediye olarak getirdiler, Altan Erbulak’ın "Sensin İnsan" adlı kitabını...
Onu tanımadıysanız üzgünüm sizin için. Ama hala geç değil.
Altan Abi, Aksoy yayınlarında yeniden hayata gelmiş.
İstemiş kitabı çıkmış ölümünden yıllar sonra...
Gani Müjde WebCamSivaslı Sindi’nin, Merzifonlu Demi Moore’un var da benim niye olmasın dedim ve ben de evime bir WebCam yerleştirdim.
Hayatımı en mahrem anlarına kadar sizinle paylaşmak istiyorum.
İşte Gani Müjde WebCam’den ilk fotoğraf...
Eşim Safinaz ile yatak odasında doğum gününü kutluyoruz.
Ne kadar mutluyuz değil mi?
Aklıma Takılan sorular:Neden insanlar cenazelerde siyah gözlük takarlar.
Azrail oralardaysa tanımasın diye mi?