Ben politikaya halkın istediği yalanı söyleyebilme sanatı diyorum.
Cesur Yürek fazladan sallıyor.
O sallıyor bazıları uyuyor.
Cesur Yürek barajın altına indikçe, büyük şehirlerde ÖDP'nin bile altında olduğunu öğrendikçe daha çok konuşuyor.
Çok konuşan çok yanılır sözünü bilmiyor...
İşte Cesur Yürek'ten sallama çaylar, sahibinden yalanlar paketi.
* * *
KOCAMA soyadımı vermedim...
Soyadımı alması için burundaki siyah noktaları çekip alan banttan vücudunun her tarafına yapıştırdığım doğru değildir.
Kocam soyadımı severek ve isteyerek aldı.
Hatta benim soyadımın yanında annemin ismi olan Mürüvvet'i de almak istedi ama ben engel oldum.
* * *
CUMHURBAŞKANI olduktan sonra Demirel beni odasına çağırdı.
"Bak kızım şimdi önünde iki yol var.
İstersen seni partinin başına geçireyim.
İstersen Türkiye güzellik kraliçesi yapayım. Hıncal'ı, Coşkun Sabah'ı ve Süha Özgermi'yi iyi tanırım, tercih senin dedi... Ben birincisini tercih ettim.
* * *
SELÇUK Parsadan'a örtülü ödenekten para vermedim.
Selçuk Bey yokken odaya girmiş kocamı "Aaaa kuşa bak" diye kandırmış ve örtünün altına elini sokup alıvermiş.
* * *
EVET itiraf ediyorum. "Geçmişimizle, büyüklerimizle ilgili ileri geri konuşuyor" dediklerinde Cem Özer'i vurdurup suçu MHP'lilerin üstüne atmak aklıma geldi ama sonra konuşmalarına baktım, ne George Washington'la ne de Abraham Lincoln'le ilgili tek bir kötü söz söylememiş adam.
Vazgeçtim.
* * *
AMERİKA'daki mallarımı satacağım ve parasını Türkiye'ye getireceğim.
Hatta bir maymuncuk ve bir el feneri bulursam, Amerika'daki komşularımın da mallarını satıp Türkiye'ye getireceğim.
Bill Clinton'un mallarına dokunmaya ise hiç niyetim yok...
* * *
KUŞADASI'ndaki çiftlik bize ait değildir.
Kuşadası'nda Suna Hanım'ın bir çiftliği var.
Çiftliğinde kuzuları var.
Meee meee diye bağırır,
Çiftliğinde Suna Hanım'ın...
* * *
ANTALYA'daki yazlığımı Şehit Aileleri Vakfı'na bağışlayacağım.
Evimin oturma odasını, oğlumun dalış tüplerini, şnorkelleri, çimen ve ketçap lekesi ile lekelenmiş beyazlarımı da şehit ailelerine bırakacağım.
Eşimi de şehit aileleri alıp bir iki gün baksalar iyi olur.
Kafamı dinlerim...
Gani Müjde'nin oy teveccühleridir...
Bu seçimlerde farklı bir şey yapacağım ve oylarımı çeşitli parti kişi ve kuruluşlara dağıtacağım.
Genel seçimlerde oyun ÖDP'den yana.
Türkiye'nin artık sol bir nefese ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Barajı aşamazsa aşmasın. Aşanlardan ne hayır gördük ki...
İstanbul için ise bir Fenerbahçeli olarak Galatasaraylı Adnan Polat'a oyumu vermeyi düşünüyordum ama Ali Müfit Bey'e en yakın aday şimdilik Ali Talip Özdemir gibi görünüyor. Üstelik Ataköy'de oturduğum yıllarda Ali Talip Özdemir'in hizmetlerini ve demokratlığını beğenmiştim.
İlçe seçimlerinde ise oyum CHP'li Selami başkandan yana.
Kadıköy'de onun elinden kimse belediye başkanlığını alamaz kolay kolay.
Laf aramızda genel seçimlerde kime verirseniz verin ama CHP'lilerden iyi belediye başkanı oluyor, bunu unutmayın. Örnek mi CHP'li Celal Doğan, CHP'li Sefa Sirmen, CHP'li Murat Karayalçın, CHP'li Ayfer Atay ve ismini unuttuğumuz daha niceleri...
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın tost - iti
* Bu takımın şampiyon olacağı yok ama seyirciler beni sevdi. Bari Fenerbahçe Mahallesi'ne muhtar adayı olunacak.
* Rüştü'nün elini kesmemesi için evindeki bütün elmalar bizzat tarafımdan soyulacak.
* Löw'e Alman şarkıları dinletilecek. Belki memleketini özler de gider herif.
* Löw'ün yerine seneye gönderilecek yeni bir antrenör bulunacak.
* Takımda yetenekli oyunculara ihtiyacım var. Doktog ğöno pağis diyemeyen futbolcular kadro dışı bırakılacak.
Dinin ve diyanetin kefilinin kefaletini esnaf kabul etmiyor
Salim sabahın köründe arayıp, "Hoca, Tansu Çiller'in konvoyunu izler misin? Hem bir iki esnafla da görüşüp fikirlerini alırsan sevinirim" deyince çok bozuldum. Çünkü pazar günü için çok güzel fikirlerim vardı. Tansu Çiller'in konvoyunu izleyip esnafla konuşmayı düşünüyordum.
Ama madem emir büyük yerden gelmişti yollara düşülecekti...
Naomi Hanım gelir de beni evde bulamazsa meraklanır diyerek kapıya bir not bırakıp evden çıktım...
Tansu Çiller'i izleyen ekiple Tarabya'da buluştuk.
"Tansu Hanım nerede?" dedim.
"Samanyolu'nda" dedi Serhat...
"Orada da mı malı mülkü varmış" deyince güldü Serhat.
"Hayır abi. Samanyolu televizyonunda söyleşisi varmış. Neyse o buralara gelene kadar siz bir etrafı dolaşın."
* * *
DİNİN ve diyanetin kefilinin durumunu sormak üzere ilk olarak bir emlakçiye daldım...
"Kolay gelsin. Ben bir ev kiralamak istiyorum ama kefilim Tansu Çiller olacak" emlakçi Kadir Bey'in beti benzi attı.
"Abi daha sağlam bir kefil yok mu?"
"Yahu daha sağlam kefil ne olsun? Kadın dinin kefili de aynı zamanda."
"Kusura bakma abi bizim burada onun kefaleti pek geçerli değil."
Tansu Çiller'in geçen seçimlerde vaat ettiği evin maketinin önünde bir hatıra resmi çektirip çıktık dükkandan.
* * *
HEMEN karşısında bir kırtasiyeci vardı.
İki öğretmenin çalıştırdığı şirin bir mekan...
Nezahat Hanım beni tanıyınca koştu kızını çağırdı.
Kızı da Yeni Yüzyıl'da gazeteciymiş.
Baba Yücel Özkardeş CHP'nin barajı aşamamasından endişeli. "Oyumu CHP'ye vermek istiyorum" diyor. Kızları ise ÖDP'ye verecek.
Anne Nezahat Hanım ise kızı ile kocası arasında kalmış...
Biten kitaplarımın yerine yenisini isteyeceklerine söz veriyorlar.
Tansu Çiller'in geçen seçimlerde vaat ettiği bir minik otomobilin etrafında fotoğrafımızı çektiriyoruz.
* * *
AZ ilerde bir nalbur görüp içeri dalıyorum.
Akyıldız Nalburiye'de sıcak iki Rizeli karşılıyor beni.
"Biraz mal alıcam, param yok ama kefilim Tansu Çiller" deyince mızıkçılık yapıyorlar.
Anlaşılıyor ki Çiller'in burada da kredisi kalmamış.
Elimizde Tansu Çiller'in geçen seçimlerde vaat ettiği evlerin anahtarları ile birer resim çektirirken telefon geliyor.
"Konvoyun geliyormuş çabuk olun."
* * *
MASLAK'taki trafik sınav alanının oralarda bir yerde Tansu Çiller'in konvoyunun gelmesini bekliyoruz.
Tansu Hanım gelmiyor ama bu arada herkes geliyor.
Faziletin konvoyu ile MHP konvoyu bir ara karşılaşıyorlar.
MHP konvoyunun görüntüsü ise genel olarak ürkütücü.
Kadın yok ve bir sürü sakal tıraşı olmamış, sarkık bıyıklı erkek, kararsız vatandaşlar MHP'ye oy vermesinler diye arabalara doluşmuş geziyorlar.
Ama o karanlık kalabalık bile büyük bir olgunluk göstererek Fazilet'in konvoyuna yol veriyor...
* * *
DYP'li motorlular geliyor yanımıza.
"Abi en manyak konvoy bizimkisi" diyorlar.
"Elbette" diye cevap veriyorum. Ne demek istediğimi anlamıyor bile. Teşekkür edip gazlıyor. Yarım saat sonra beklenen an geliyor.
Beyazlar giymiş.
Tansu Çiller, "Beyaz giyme tanırlar / Seni yolcu sanırlar" türküsünün eşliğinde Maslak - Tarabya yolundaki çam ağaçlarını selamlayarak geçiyor önümüzden.
Tansu Hanım arada bir durup yol kenarında otobüs bekleyen kalabalığa elini öptürüyor.
Boğazda balık yemeye giderken, ağırlaşan trafikte Tansu Çiller'in arkasına takılmış "Sessiz çoğunluğun" arabalarında ise genellikle Doğuş'un şarkısı çalıyordu.
Senin mi olacağım?! Sana mı kalacağım?!
Ne teselli verdin bana...
Umudumu çaldın, beni benden aldın
Kendimi tutamaz oldum
Yalancııııı...
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr