Baktı ki Türkiye’ye bir kurtarıcı lazım... Baktı ki esnaf ayakta... Baktı ki yazar kasalar havada uçuşuyor, Almanya’da oturduğu evi boşalttı, tasını, tarağını ve asasını kapıp koştu İpsala sınır kapısına...
Şükürler olsun ki, Türkiye’ye kurtarıcı olarak geldi...
***
Kemal Derviş’te böyle gelmemiş miydi aslında?...
Başbakan Ecevit eline kurşunkalemini, silgisini ve sarı defterini almış (çocukluğumuzda matematik defterlerimiz neden hep sarı olurdu bilemiyorum) tam Türkiye’yi ekonomik krizden çıkaran formüller üretmek üzereydi ki, Hüsamettin Özkan arkadan kulağına eğilip Kemal Derviş’in adını fısıldadı Ecevit’e...
Ecevit kafasını çevirene kadar Hüsamettin bey yerine oturduğundan, Ecevit kafasını çevirdiğinde kimseyi göremedi elbet ve kulağına gaipten gelen bu sesin Allah tarafından kendisine tebliğ edilmiş bir emir olduğunu sandı.
(Pek te haksız sayılmazdı aslında)
Ve hemen Bakanlar Kurulu’na emri verdi.
"Bana Hazreti Kemal Derviş’i bulun getirin!.."
Bu sıralar Dünya Bankası’nda bireysel bankacılık uzmanı olarak görev yaptığından pek işi bulunmayan Kemal Derviş daveti hemen kabul etti ve 7 bin dolarlık gül gibi maaşını bırakıp 2 bin dolar karşılığında çalışmak üzere Türkiye’ye geldi.
Gelir gelmez de ilk icraatı yaptığı açıklamalarla bu maaşı bin dolara düşürmek oldu zaten.
Derviş "Beş dakikada Beşiktaş, on beş günde on beş kanun tasarısı" dedikçe dolar fırlıyor ve Derviş’in Türk Lirası ile aldığı maaş Amerika’daki maaşının yanında apartman aidatı seviyesinde seyrediyordu.
Fakat bunun da kolayını buluverdi Derviş.
Evin mutfak masrafından tasarruf etmek için müthiş bir kahvaltı ve akşam yemeği trafiğine başladı.
Heyetlerle kahvaltı yapıyor, akşam yemekleri yiyor paraları onlara ödetiyor, öğlenleri de Meclis lokantasında "Sana borsa ile ilgili bilgiler sızdırıcam" diye kandırdığı garsondan bedava öğlen yemeği alıyordu...
***
Hasan Mezarcı ise kırgındı...
Kurtarıcı olarak memleketine ayak basar basmaz bir makam odası istemiyordu belki ama verilen oda da İpsala karakolu nezarethanesi olmamalıydı...
Meslektaşı Kemal Derviş gibi (ikisi de Meclis’in birer üyesi olduklarından meslektaş olmalarından doğal ne olabilir?) şaşaalı bir makam arabası istemiyordu ama devlet altına bir tornet çekmeyi de düşünse uygun olmaz mıydı?
Üstelik Mezarcı, Derviş’e göre çok masrafsızdı.
Örneğin yemek masrafı yoktu.
Son akşam yemeğini 2000 yıl öne yediğinden, olsa olsa üstüne hazmı kolaylaştıracak bir soda içebilirdi devlet kesesinden.
Danışmanları ise hazırdı ...
12 havarilerin ücret alacağını sanmıyordu. (Yahuda hariç..)
***
Türkiye’de elini sallasan kurtarıcıya çarpıyordu zaten.
Amerika’dan Kemal Derviş, İpsala’dan Hasan Mezarcı etti iki...
Pardon bir de Finlandiya’dan gelen IMF Türkiye Masası Şefi "Yuhhaa Kahkönnen" var, etti üç... Daha ne istiyorsunuz be...
Allah kurtarsın işte, allah kurtarsın...
Clinton’un köpeği Monika rahat durmuyor...
Bir süre önce Clinton’a arkadan darbe vurarak kameraların önünde düşüren sevimli köpeği Monika, Clinton’a rahat vermiyor.
Central Park’ta gezerken gene Clinton’a saldırı teşebbüsünde bulunan Monika, bayan Clinton ve ahlak zabıtasının yardımı ile zor zaptedilebildi.
Ay
Pardooon!...
İmza: Cotorelli