Hicaz makamında acıklı bir klarnet sesi ile başlar reklamımız.
önde şekerlikler içinde rengarenk şekerler.
Arkada ise bizim gerçek şekerler.
Kadının gözü pencerede.
Adamın ise gözleri biraz bozuk. Pencere yerine ikide bir buzdolabının kapısını açıp bakıyor.
***
ADAM- Levent gelmedi mi hanım?
KADIN- Kim gelmedi mi?
ADAM - Levent canım bizim oğlumuz var ya? Hani 5 kilo doğmuştu...
KADIN- Haa Levent !..
ADAM- Levent te kim hanım?
KADIN- Canım az önce bizim çocuğumuz dedin ya. Bayramda 5 kilo baklava getirecekti.
ADAM- Bayram dedin de aklıma geldi. Keşke bayram gelse de çocuklar torunlar eve doluşsa.
KADIN- Bugün bayram zaten bey.
ADAM- Hayır bayram değil Levent... Sen koymuştun ismini ya...
KADIN- Şeker Levent'in kutlu olsun o zaman.
ADAM- Bu bayram Levent Bayramı değil ki kurban bayramı?
KADIN- Bu bayramda şeker mi kurban edicez o zaman?
ADAM- Yahu hanım sen iyice kafayı sıyırdın yahu. Le havle vela kuvvete. Bu bayram Ramazan Bayramı.
KADIN- Madem Ramazan'ın bayramı bize nooluyor?
ADAM- Noolsun be güzelim iyilik sağlık.
KADIN- Ah ah ? Nerde o eski kurban bayramları ?...
ADAM- Nerdeeee?..
KADIN- Ne bileyim nerde? Nereye koyduysan orada? Aldığın şeyi yerine koysan böyle nerde nerde diye aranmazdın . Zaten Levent de gelmedi!..
ADAM- Levent kim?
KADIN- Bizim kızımız ayol. Hani üç kilo ikiyüz gram doğmuştu. Onun arabasının sesi zannettim.
ADAM- Levent arabasıyla mı gelmiş?
KADIN- Levent'in arabası yok ki?
ADAM - Olmaz olur mu? Koskoca Levent Kırca tramvaya mı biniyor yani?
KADIN- Levent Kırca da kim?
ADAM- Canım hani tikli bir adam var ya her gün televizyona çıkıyor.
KADIN- Haaa, Bülent Ecevit ...
ADAM- Efendim Rahşan...
Yılbaşı ile Şeker Bayramı karışınca böyle oldu. Mahallenin davulcusu ile çöpçüsü kapıya dayandı geçenlerde. Bi de küçük hediye getirmişler. (Pardon biri büyük) Almadım tabii. Prensip olarak yılbaşı hediyesi almıyorum deyip gönderdim adamları. işte evimdeki kameraya takılan görüntüleri.
Bunlar da dedem Üzeyir ile babannem Şevkinaz... Bayram için uğradıklarından evimdeki Web - Cam’a takıldılar. Bir ara dedem babaannemden "Yemeklerden saç çıkıyor" diye boşanmak istemişti ama sonradan alıştılar. Bakın şimdi ne kadar mutlular değil mi?
Cüneyt Arkın yeni yapacağı bilimkurgu filminde dövüşeceği canavarları kendi eliyle yapıyor.
Çetin İnanç'ın yönetmenliğini üstleneceği filmin adı şimdilik gizli tutuluyor.
Arkın bir yandan kestiği kumaş ve deri parçalarını yapıştırarak düşman üretiyor .
Kendi eliyle imal ettiği bu düşmanlarla film boyunca savaşacak olan sanatçı canavarların kostümleri için 2.5 milyon liranın harcandığını söylüyor.
Cüneyt Arkın ve Aytekin Akkaya bir nükleer savaş sonucu dünyanın 24 saat enerjisiz kalmasını araştırmak üzere çıkılan yolculuk sırasında bilinmeyen bir yere iniyorlar.
Filmde bilinmeyen gezegen için Ürgüp, Göreme yöresindeki peribacaları kulanılacak.
Saylonlu kızlar, iskelet adamlar, kıllı adamlar, katran adamlar, ejder, sihirbaz, taş adam ve robot Cüneyt Arkın'ın kıyasıya dövüşeceği doğaüstü yeteneklere sahip ölümsüz yaratıklar olacak.
Hey dergisi 1982
(Arif takviminden - parantez yayınları)
Tatilin ilk günü 60 kişi ölüp, bazı karayolları 24 saat trafiğe kapalı kalınca iki cümleyi bir araya getiremeyen trafikten sorumlu yetkililer tek tek arzı endam eylediler televizyonlarda.
Hiçbiri "Yollarımız yetersiz. Bu ülkede vergileriniz banka soyguncularına hortumlanacağına o para ile hızlı ve güvenli karayolu ulaşımı sağlayan otobanlar yapılsaydı patır patır ölmezdiniz" diyemedi.
Söyledikleri tek şey şoförler dikkat etsin. Emredersiniz...
Hele bir tanesi var ki evlere şenlik. Trafik yavaşlasın diye kamyonlara yasak getirmedik" dedi.
Aman efendim ne zahmet buyurdunuz.
Yollara taş dizip duvar örseydiniz bari.
Böylece karayollarında tek bir kaza bile yaşamadan atlatırdık tatili...