Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinde geldiğimiz noktayı net bir biçimde ortaya koyuyor: “Nehrin karşı kıyısına yüzerken yarıya geldiğinizde ne olursa olsun karşıya varmaya çalışırsınız... Ben, geriye dönülmez noktaya geldiğimiz kanaatindeyim” (Radikal, 25 Nisan 2013)
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kandil’de yapılan basın toplantısında, geri dönülmez noktada olduğumuzu şu sözlerle açıklıyor: “PKK’nın kademeli olarak Kuzey Irak’taki kamplara çekilmesi, 8 Mayıs’ta başlayacak... PKK çekilme vaadini tereddütsüz yerine getirecek.”
Dahası, PKK, çekilme “vaadini tereddütsüz” yerine getirirken de, hiçbir “koşul”da ortaya koymayacak.
“Koşulsuz” bir çekilme süreci yaşanacak.
Bu süreç, büyük bir ihtimalle birkaç ay içinde tamamlanacak.
Sonbaharda, PKK’nın tümüyle silahları bırakma süreci başlayabilir.
Peki, bugünle sonbahar arasında ne olacak?
PKK, koşulsuz çekilme sürecini yerine getirirken, Türkiye’de, Kürt sorununun çözümüne dönük gelişmeleri ve tartışmaları izleyecek.
Bu bağlamda da, Yeni Anayasa çok büyük önem kazanıyor.
Çünkü, unutmayalım, çözüm sürecinin bu noktaya gelmesinin temel nedeni, Türkiye’nin demokratikleşmesinin Kürt sorununa çözüm getireceğinin tüm aktörler tarafından kabul edilmesi oldu.
Sadece, Türkler, Kürtler değil; fakat, tüm kimlikler ve bireyler için, farklılıklarımız içinde hepimiz için haklar, özgürlükler, sorumluluklar anlamına gelen demokratikleşme, bugüne kadar olumlu olarak gelişen çözüm sürecinin anahtar kavramı.
Türkiye, büyük bir ihtimalle, mayıs ayında, Yeni Anayasa yapım sürecinin son dönemine girecek.
Mayıs-eylül/ekim arasında yeni anayasa tartışılacak.
Nasıl bir giriş (anayasa ruhu); nasıl bir vatandaşlık; nasıl bir devlet-toplum/birey ilişkisi; nasıl bir sistem; başkanlık mı, yarı başkanlık mı, partili başkanlık mı, yoksa parlamenter demokrasinin demokratikleşmesi mi; tüm bu soruları tartışacağız.
PKK çekilirken, Türkiye yeni anayasasını tartışacak. Daha doğrusu, yaklaşık bir buçuk yıldır yaptığı tartışmayı tamamlayacak.
Bugünden itibaren, çözüm süreciyle yeni anayasa yapım süreci bağlantılandı. Artık, demokratikleşmenin bağlaç olduğu iki süreci birlikte ve ilişkili yaşayacağız.
Mart 2014’te Yerel Seçimler, Ağustos 2014’te halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 2015 Genel Seçimler; ekim/kasımdan itibaren Türkiye çok önemli bir seçim sürecine girecek.
Çözüm sürecinde, hızlı hareketin temel nedenlerinin başında, bu seçim takvimi geliyor.
25 Nisan 2013 ile Ekim 2013 arasını, PKK’nın koşulsuz sınır dışına çekilmesi ve yeni anayasa tartışması temelinde yaşayacağız.
Zor ama tarihi bir dönem bizi bekliyor.
Bugün, 25 Nisan, tarihi bir gün. Modern Türkiye tarihinde bir dönüm noktası; çok önemli bir eşiğin aşıldığı bir gün.
Silahtan fikre, çatışmadan siyasete, ölümden demokratik tartışmaya, toplumsal ayrışmadan birlikte yaşamaya geçişin ilk günü.
Çözüm sürecinin doğru, gerekli ve başarı şansı yüksek bir girişim olduğuna, aklımla ve kalbimle inandım.
Akil insanlar Ege Grubu olarak yaptığımız ziyaretlerde, karşılaştığımız insanlarımızı dinleyince inancım daha da arttı.
Güney Doğu ve Doğu gruplarındaki arkadaşların izlenimleriyle, Ege Grubu olarak izlenimlerimizi yan yana getirdiğim zaman net olarak görüyorum ki; barış ve birlikte yaşamak mümkün. Toplum, farklılıkları içinde, barış ve birlikte yaşamak istiyor.
Bugünden itibaren, bir taraftan demokratikleşme, diğer taraftan da, haklı endişelerin ve korkuların giderilmesi ile ülkemizde birlikte yaşamak kültürünün güçlendirilmesi için çalışma zamanı.
Demokratikleşme ve eşit vatandaşlık zamanı.
Türkiye bunu hak ediyor.
Bugünün tarihsel önemini kavrayalım, değerini bilelim.