İzmirlilerin barış süreciyle ilgili endişeleri içinde beş konu öne çıkıyor: 1- Üniter yapı 2- Türklük 3- Cumhuriyet rejimi 4-Öcalan’ın konumu 5-Başkanlık
Akil İnsanlar Ege Bölgesi grubu olarak İzmir’de, merkezde, ilçelerde, iki dolu gün geçiriyoruz. Sokaktayız. Toplantı salonlarındayız. Barış süreci hakkında sokaktaki insanları, örgüt temsilcilerini dinliyoruz...
Akil İnsanlar Ege Grubu olarak, çalışmamıza İzmir’den başlıyoruz.
İzmir’de, merkezde, ilçelerde, iki dolu gün geçiriyoruz. Sokaktayız. Toplantı salonlarındayız.
Barış süreci hakkında sokaktaki insanları, örgüt temsilcilerini dinliyoruz.
Süreç üzerine “endişeler” ve eleştiriler var. Ama, İzmir’de, sürece beklediğimizden çok daha fazla “destek” de var.
Endişelerini dile getirenler ve süreci destekleyenler ortak bir noktada birleşiyorlar: sürecin içerdiği “belirsizlik” ve “yeterince bilgi sahibi olamamak”.
Belirsizliğin azalması ve bilgi sahibi olmak için, Başbakan’ın ve hükümetin barış sürecinin işleyişiyle ilgili verdiği ve vereceği mesajlar çok önemli. İzmir’den aldığımız en önemli mesaj bu.
Endişeler neler?
İzmirlilerin, barış sürecine dönük endişeler içinde, beş tanesi ön plana çıkıyor.
Birinci ve en fazla paylaşılanı, barış sürecinde Abdullah Öcalan ve bu yolla PKK’yla yapılan görüşmelerin sonucunda, üniter devlet ortadan kalkacak mı ve Türkiye federatif bir yapıya gidecek mi endişesi. Acaba, yapılan pazarlık üniter devlete zarar verecek mi? Bu sıklıkla sorulan soru, aynı zamanda, ciddiye alınması gereken bir endişe de.
İkincisi, “barış sürecinin sonunda, ‘Türklük’ ya da ‘Türk üst kimliği’ ortadan kalkacak mı endişesi. Bugün olmasa bile yarın, Türklük ortadan kalkabilir endişesi dile getiriliyor.
Daha da önemlisi, bu endişe, barış sürecini destekleyenlerin bazıları tarafından da seslendiriliyor. “Türk kimliğine ne olacak” sorusu da ciddiye alınması gereken bir endişeyi ortaya koyuyor.
Üçüncüsü, barış süreci acaba cumhuriyet değerlerine zarar veriyor mu endişesi. “Acaba yeni bir cumhuriyete mi geçiyoruz” sorusu sıklıkla soruluyor. Laik ve üniter yapısının devam etmeyeceği düşünülüyor.
Dördüncüsü, barış sürecinde ve İmralı görüşmelerinde acaba hükümet Öcalan’ı güçlü ve önemli bir noktaya mı getiriliyor endişesi. Öcalan’ın giderek artan önemi ve güçlenen konumu kafa karışıklığı yaratıyor. Bu endişe, “Silah bırakma karşılığında acaba ne veriliyor” sorusu yoluyla da seslendiriliyor.
Beşincisi, barış süreci sonucunda, “Gerçekten demokrasiye ve birlikte yaşamaya geçilecek mi, yoksa, Ak Parti bu süreci kendi gücünü artırmak ya da başkanlık sistemine geçmek için mi yapıyor?” endişesi.
Ak Parti’ye demokrasinin güçlenmesi konusunda güven duymayanlar var.
Beklenenden çok destek
Bununla birlikte, hem sokakta konuştuğumuz insanlar hem de sivil toplum ve ekonomik aktörler, sürece destek veriyorlar. Kanın, ölümün durmasını, barışın gelmesini istiyorlar.
Barış sürecinin, eğer başarılı olursa, Türkler, Kürtler ve diğer farklı kimlik arasında birlikte yaşamak kültürünü güçlendireceğine inananlar çok sayıda.
Güneydoğu’ya, Doğu’ya giden, oralarla birlikte iş yapmak isteyen örgüt sayısı giderek artıyor.
Son dört aydır yaşadığımız ölümsüz, silahsız ve şiddetsiz ortam devam ettikçe, barış sürecine desteğin artacağı düşüncesini sıklıkla duyuyorsunuz.
İzmir’in, sokağıyla, bilhassa, örgütlü toplumuyla barış sürecine desteği, beklediğimin, grup olarak beklediğimiz noktanın çok üstünde.
CHP’nin sürece destek vermesi, bu desteği çok daha artıracak. Hem edişe edenler hem sürece destek verenler bu noktanın altını çiziyorlar. Ak Parti’ye ve CHP’ye “konuşun” çağrısını yapıyorlar.
İzmir ziyareti çok faydalı oldu. Konuşmak, dinlemek, tartışmak, birlikte olmak ve makul bir biçimde, güler yüzle fikirlerin ve eleştirilerin dile getirilmesi çok güzeldi.
Ege Grubu olarak, beklediğimizden çok daha olumlu ve faydalı iki günü İzmir’de geçirdik.
İzmir güzel. İnsanı güzel.
Masasına oturup sohbet ettiğim bir İzmirlinin vurguladığı gibi, barış sürecinin İzmir’e çok katkısı olacak. İzmir’in desteği de, barış sürecinin başarı şansını artıracak.