İmralı süreci devam ediyor. Hasan Cemal’in vurguladığı gibi, “Barış olgunlaşıyor”.
Destek olunması gereken bir süreç. Destek oluyoruz da.
Değişim barışı zorluyor. Toplum barışı destekliyor. Siyasi irade devam ettiği ve muhalefet ile toplum bilgilendirildiği sürece, barış olgunlaşacaktır.
Bu süreç, aynı zamanda, yeni bir güvenlik paradigması ve yeni bir devlet aklını gerekli kılıyor. Türkler ve Kürtlerin, değişimi yönetmede işbirliğine dayanan bir yaklaşım.
Yeni devlet aklı, güvenliği bu işbirliğinde görüyor.
Barış ile güvenlik kesişiyor.
Barışın güvenliği arttırdığı bir süreçten geçiyoruz.
İmralı süreci, bu yeni devlet aklının başlattığı bir süreç.
Bu sürecin başarısı, iç gelişmeler kadar, dış faktörlere de bağlı.
Dış faktör denince de, akla ilk ABD gelir.
Acaba, ABD İmralı sürecine nasıl bakıyor?
Amerika destekliyor mu?
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen hafta Türkiye’ye geldi.
Bu önemli ziyareti yeterince irdelemedik.
Daha önceki yazılarımda vurgulamıştım. Kerry, Türkiye’ye “İsrail ile en azından konuşmaya başlayın” mesajını vermek istiyordu. Öyle de yaptı.
Türkiye-İsrail ilişkilerinde düzelme olmasa bile, iki ülkenin konuşmaya başlamasının her iki taraf için de faydalı olacağını söyledi.
ABD, 2013’te, Türkiye-İsrail ilişkilerinde, belli ölçüde bir düzelmenin olmasını istiyor.
Başkan Obama da aynı öneriyi, İsrail’de, İsrail hükümetine yapacak.
Türkiye içinse, Kerry’nin Suriye krizi ve İmralı sürecinde ABD’nin konumu üzerine bir şey söylemesi önemliydi. Bu olmadı. Gerek Suriye, gerekse de İmralı süreci için Kerry’nin açıklamaları muğlaktı. Daha da önemlisi, Kerry, İmralı süreci için net ve tam destek açıklaması yapmadı.
PKK’nın terör örgütü olduğunu söyledi. Ama, ABD’nin, PKK’nın silahsızlandırılması ve sonrasında Kürt sorununun demokratik çözümünde Türkiye’ye ne kadar ve ne derecede destek verdiğini, Kerry’nin ziyaretinden tam olarak çıkartamadık.
ABD’nin, Türkiye’nin Kuzey Irak ile hızla gelişen ve derinleşen ilişkilerinden çok hoşnut olmadığını biliyoruz. Türkiye-Kuzey Irak iyi ilişkilerinin, Irak’ta bölünmeye yol açacağından ve bunun hem kanlı bir savaş dönemini başlatacağından, hem de İran’ı güçlendireceğinden ABD korkuyor. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından yana tavır alıyor ve Maliki hükümetini destekliyor.
Ama, aynı ABD, sadece Irak savaşı döneminde değil, birinci Obama döneminin başında da Türkiye ile Kürtler arasında işbirliğinin desteklenmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Bugün ABD Dışişleri’nin, Kuzey Afrika ve Ortadoğu sorumlusu Philip Gordon, Ömer Taşpınar ile yazdığı “Türkiye’yi Kazanmak” kitabının (Washington, 2008) öneriler kısmının birinci maddesine, “Türkiye-Kürtler Büyük Pazarlığını (İşbirliğini) Desteklemek” başlığını koymuştu.
Kerry’den bu kadar net bir destek açıklamasını duymadık.
Ne değişti de, 2008’deki güçlü öneri, 2013’te muğlaklığa dönüştü.
Bu, not alınması gereken, ilginç bir gelişme.
Yeni devlet aklı ve dış politika
Amerika’nın İmralı sürecine muğlak yaklaşımı, bize, Suriye krizi nedeniyle çıkmaza girmiş Türkiye dış politikasının yeni bir vizyon kazanmasının gerekliliğini de gösteriyor.
Dış politika vizyonuysa, Türkiye’nin, İsrail’le konuşmaya başlamasını ve de Kuzey Irak ile ilişkilerini güçlendirirken, Irak’ın bütünlüğünü destekleyen bir tavrı net olarak almasını gerekli kılıyor.
Her iki hamle de çok faydalı olacak ve Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Türkler ile Kürtlerin işbirliğine dayalı yeni devlet aklı doğrudur ve Türkiye’yi güçlendirecektir.
Kendi iç barışını olgunlaştırma sürecinde olan Türkiye, dış politikada da vizyon temelinde hareket etmelidir. Bu da, İmralı sürecine, başta ABD olmak üzere, uluslararası toplumun desteğini arttıracaktır.