Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gezi Parkı protestosu, ağırlıklı olarak gençlerin götürdüğü bir toplumsal eylem oldu.
Bugün yirmili yaşlarındaki gençler...
Polisin uyguladığı ve ahlaki ve hukuki boyutlarda, kabul edilemez şiddete maruz kalan gençler...
Yaşamını yitirmiş, gözünü kaybetmiş, tüm bedenleri ve ciğerleri biber gazıyla yıkanmış gençler...
Polis tarafından biber gazıyla yıkanırken, kaçmayan genç kadın, yerde oturma eylemini sürdüren genç erkek...
Yaşanan olaylardan sonra Gezi Parkı’nı temizleyen gençler...
Kol kola girerek Gezi Parkını korumaya çalışan, Galatasaraylı, Fenerli, Beşiktaşlı gençler...
Şiddet uygulamak isteyen gruplara karşı koyan gençler...
Siyasi partilerin kendilerini kullanmasına “Hayır” diyen gençler...
Siyasetçilere, yaratıcı pankart, yaratıcı eylem ve yaratıcı slogan nasıl üretilir dersi veren gençler...
Onurlu, saygın, duyarlı gençler; yaratıcı aktif vatandaşlar...
Çocuklarımız, öğrencilerimiz.
Gençlik romantizmi yapmıyorum.
Ama altını çizelim; Türkiye, Gezi Parkı protestosu ve eylemleriyle, “şiddet içermeyen etkili muhalefet nasıl yapılır” sorusuna yanıtı, gençlerinden aldı.
Gençler, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, hükümete, CHP’ye ve diğer partilere çok önemli dersler verdiler.
Acaba, son on gündür izlediklerimiz, 68’liler, 78’liler gibi, 90’lılar kuşağı diyebileceğimiz bir kuşağın mı ortaya çıkışı?
Bu soru hepimizin kafasına yerleşti.
Şüphesiz ki, “Evet” demek için çok erken.
Ama, Gezi Parkı protestosu, tekil ve özgün bir eylem değil de; aksine, içeriği ve sonuçları açısından, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı dönüşüm süreci içinde bir “eşik”, bir “kırılma noktası”ysa, ki böyle yaklaşmanın anlamlı olduğunu düşünüyorum, o zaman, “acaba yeni bir kuşak mı ortaya çıkıyor” sorusu da sorulması ve tartışılması gereken bir soru niteliği kazanıyor.
90’lılar kuşağı mı?
Bu soruya yanıt aramalıyız.
Çünkü...
Apolitik dediğimiz gençlik, politik olduğunu bize gösterdi.
Ama, var olan politika anlayışı içinde değil.
Fakat, belli bir sorun ve konu temelli çalışmayı içeren ve örgüt, program, tüzük gibi bürokratik örgütlenme tarzına uygun olmayan, katılımcı, müzakereci bir politiklik.
İlgisiz dediğimiz gençlik, ilgili, duyarlı ve aktif olduğunu bize gösterdi.
Birtakım çapulcular, marjinaller, aşırı gruplar v.b. onur kırıcı kodlamalara karşı ve tüm şiddet uygulamalarına rağmen, gençler, “Gezi Parkı’nı korumak” temelli onurlu bir mücadele verdiler. Vermeye de devam ediyorlar.
Bireyci dediğimiz gençlik, ciddi bir toplumsal kutuplaşma sorunu yaşayan ülkemizde, birlikte yaşama ve birlikte mücadele etme olasılığını bizlere gösterdi.
Farklı kesimlerden, mahallelerden, kimliklerden, ideolojilerden gelen gençler kenetlendiler ve birlikte mücadele ettiler.
Laik-Müslüman, Modern-Muhafazakar v.b kutuplaşmaların çok ötesinde, birlikte çalıştılar, birlikte biber gazıyla yıkandılar.
Siyasette yeni olanı bizlere gösterdiler.
Liderler, tüzükler, ideolojiler temelli yerleşik siyaset anlayışına karşı, aktif vatandaşlar olarak, toplumsal sorunları katılım ve müzakere yoluyla çözmeyi amaçlayan bir siyaset mümkün dediler.
Bugün çevre, yeşil ağaçlar ve yaşam tarzı...
Yarın başka bir şey.
90’lı gençler, İstanbul’u, Türkiye’yi, dünyayı sarstı.
Türkiye’nin dönüşümünü yeni bir eşiğe taşıdılar.
Artık liderler, siyasi partiler ve toplum olarak hepimiz, siyasete, demokrasiye, yeni anayasaya, yerel seçimlere, cumhurbaşkanlığı seçimine, başkanlık sistemine farklı bakıyoruz.
Dönüşüm dönüştü.
90’lılar kuşağı mı ortaya çıkıyor acaba?