Sanatın türlü hallerine ve çeşitlerine dijital eserler de katılınca daha bir renklendi, daha bir canlandı. Hatta dijitalin sanata erişimiyle en güzel ne mi oldu? Bence sanatın artık bir lüksten çok bir yaşam biçimi, sanatçının da aramızdan hatta yan komşumuzdan çıkabileceğini göstermesi oldu.
Zamanı okumak işte… Dijital çağ bizim neslimize cömert davranıyor. Sunduğu fırsatlar 20-40 yaş grubu için hayalleri gerçek yapma yeri. Rekabet henüz az, içerik de halen az. Biraz eskiye gidelim… Sanat ve kültür ile ilgili olmak yıllarca “sözelci” olmaktan geçer diye düşündürtüldü insanlarımıza… Üstüne üstlük toplum arasında da hayal kurmanın boş işler ve bir şeyler üretip yaratmanın da başa icat çıkarmak olarak bir dönem kanıksatıldığı gibi… Haliyle mezun olunduktan sonra hayal edemeyen sayısalcılarımız, hayal eden ama kurduğu hayali bir ürüne dönüştüremeyen sözelcilerimiz oldu.
Taa ki dijitalleşmeye değin… İlk defa sınırlar alanlar arasında kalkıyor, bu çağ eğitimde fırsat eşitliğini, bilgiyi kullanmasını bileni gayet güzel karşılıyor. Çok disiplinlilik ve disiplinler arasılık bu çağda fark yaratmanın temeli… Özellikle sanat alanı mucizelere gebe, beni çok heyecanlandırıyor…
Bu hafta konuğum dijital sanatın genç guru ve gururlarından Gökhan Doğan. Resim ile hayal kurma becerisi, matematik, algoritma ve kodlama becerisiyle nasıl yoğrulur ve sonunda ortaya ne güzel işler, eserler çıkar ondan göreceksiniz. Hologramlar, deneyim alanları, çok boyutlu oyunlar… Sanatı kocaman bir deneyim alanı olarak çalışıyor. Bir de QODE Akademi adında kurduğu sosyal girişimiyle bu bilgi ve donanımını gençlerle ücretsiz paylaşıyor.
Gökhan Doğan, önce seni senden dinleyelim istiyorum…
Küçüklüğümden beri sanat ve üretim ile iç içe olan, hayatının her dönemi gözlem deneyim ve üretim arasında geçmiş meraklı bir dijital sanatçıyım. Sanata olan ilgim çocukluğumda plastik sanatlar ile başladı. Özellikle resim çizerek geçen yoğun dönemler, eğitim hayatımda çizginin dışında ve tepki alan bir çocuk olmamı sağladı. Genelde başıma çok bela açmasına rağmen yalnız sevdiği işi yapan bir çocuktum. Dönem dönem yaşadığım deneyimler eğitim hayatıma da yansıyordu. Bir dönem Matematikte dereceler alan bir öğrenci iken çok kısa süre sonra teneffüslerde edebiyat hocasının peşinde elinde yazıları ile koşan bir öğrenci olabiliyordum. Sanırım bu çalkantılar ile baş etmek öğrenciler kadar öğretmenler için de zor olmuştur.
Çok sevimli ve o zamanlardan üretken olacağın belliymiş...
Evet, sanırım… Üretmenin verdiği büyük hazzı daha çok küçükken tatmıştım. Sokağı yaşayarak büyümüş şanslı çocuklardan biriyim. Gümüşpala’da göl kenarında benim için çok güzel bir sokakta geçti çocukluğum. İnsanlar ile paylaştığım çizimlerim ve çalışmalarım, onlardan aldığım geri dönüşler ve ürettiğim şeylerin onların tepkileri ile gerçeklik kazanması oldu...
Anlıyorum. Video ve dijital teknolojilerle ilk tanışman nasıl oldu?
Şöyle… Aynı dönem müzik ve altyapı üretimleri merak saldım o yaşlarda. Müziğe daha yakın olmak için organizasyonlarda sahnede görev aldım. İşte o dönemler myspace dönemleri. Sadece müzik, ifade etmek için yeterli gelmeyince müziği video ile birleştirdik. Bu sayede Video Efekt yani bilinen adıyla VFX tarafına giriş yaptık. Küçük bir dünyamız vardı. Daha büyüğünü keşfetmeye çalışıyorduk. Her şey çok hızlı gelişti.
Harikasın. Hep üretim, icat çıkarma tarafındasın!
Evet çünkü insan ürettiğinde var olduğunu hissediyor. Yaşadığımız gerçekliği anlamlı kılan aslında ürettiklerimiz. Eve girmeyen ve ailesini meraklandıran bir çocuktum. Belki biraz aykırıydım ama aklım hep yeni bir şeyler keşfedip üretmeye çalışmaktaydı. Bir gün benim keşfettiklerimi ailemde keşfetti, öğrendiler, öğrendikçe sevdiler ve sonunda en büyük destekçim oluverdiler.
Hayallerinin peşinden bir an olsun ayrılmamışsın…
Ayrılamam çünkü hayallerim hala ulaşılabilecek yakınlıkta değil ve hayalleri güzel yapan ulaşılmaza olan yakınlıklarıdır. Hayallerinize her yaklaştığınızda daha ötede sizi ilk günkü gibi heyecanlandırabilecek yeni hayaller keşfediyorsunuz. Aslında bu uzun bir yolculuk… Ve bu yolculuk sırasında aklınızdakileri ve hissettiklerinizi söylemenin farklı yollarını arıyorsunuz. İşte bugün geldiğimiz noktada diğer her sanat dalı gibi ben de ifadelerimi deneyimlediğiniz bu içerikler ile veriyorum.
Dijital sanat… Nasıl karar verdin bu alanda işler ve içerik üretmeye?
Ben Takahata ve Miyazaki filmleri, Batı çizgi romanları ve ileri dönemlerde anime ve manga serileri ile büyüdüm. Evimde çok tatmin edici bir arşive ulaştım denilebilir. Teknolojiye hep merakım oldu. Bu sebeple her zaman yakından takip ettim. Yol aslında beni buraya getirdi. Greenberg’e göre resim kendi araçlarıyla sorgulandığında geriye kalan sadece renk olur. Greenberg’in de anlatmaya çalıştığı gibi konu aslında izleyici ve sanatçının karşılıklı etkileşimidir. İzleyici ile konuşan sinema yapıtları, tepkileri dahil eden televizyon programları yani bir dönemin trend söylemiyle interaktif iletişim. Mirzoeff’in şebeke toplumundaydık ve insanların hayatlarındaki her olgu ile etkileşim kurma arzusu beni de büyüledi.
Ya dijital sanata geçişin?
Beni en çok etkileyen dijital sanatlar da yapı olarak sesin, görselin ve özellikle mekânın seyirci ile karşılıklı etkileşiminin çok kullanılıyor olmasıydı. Disiplinler arası üretime daha aşina ve böylelikle izleyeni kendi gerçekliğinden koparan, sanatçının gerçekliğine geçirebilecek bir illüzyonu kullanıyor. Çocukluk zamanımda özellikle Escher ve Ocampo’nun eserleri gerçekliğin saptırılması ve kurgulanan deneyim için son derece iyi örnekler. İzleyiciyi yakalayabilecek bir illüzyon. Deneyimleyenin gerçeklik algısına eklenebilecek Mimari kanvaslar, etkileşimde bulunabilen ve yaşayan bir organizma olarak dijital eserler; işte bugün heyecanını yaşadığım üretim arzusuna yön veren sebepler. Bu peşinden koşmam gereken şeydi. Bir başarı varsa eğer bu güdünün sayesindedir sanırım.
Gelelim bu inanılmaz sektöre imzanı attığın girişine…
Elbette… 2014 yılında girdiğim bir ajans benim için etkinlik sektöründen Dijital sanatlara, NFT ve Dijital galerilerden sanatın her dalına kadar benim kadar meraklı ve aynı ufka bakabileceğimi düşündüğüm bir deneyim alanıydı. Birlikte Etkinlik sektörü, Film prodüksiyon, Oyun tasarımı ve Dijital sanatlar üzerine bugün bile dönüp geriye baktığımızda yüzümüzü güldüren inanılmaz deneyimler yaşadık. 2019’dan bu yana işte o ajansın sahibi Ata Kavame ile Dijital Sanat stüdyomuz Gökhan Doğan Dijital Sanatlar’da yeni hayallerimizin peşinde koşuyoruz.
Yaptığın işlerden bizlere örnek vereceğin birkaç tane sayar mısın? Biliyorum çok proje var…
Kesinlikle… Bu sürede üretimlerimizin sergilendiği birçok organizasyon ve çalıştığımız proje oldu. Bizi heyecanlandıranlar, birlikte imza attığımız projelerden birkaçı da şöyle. 2015 Ars Electronica, 2016 IMAPP, 2017 Ars Electronica Deep Space, 2017 Burning Man, 2018 Walt Disney Concert Hall Dreams, 2019 Burning Man, 2019 TerminalV Festival, 2019 Immersive Art Festival Paris / Atelier des Lumières, COMETA / Odunpazarı Modern Müzesi, Harmony of Feelings Kinetic Data Sculpture / BMW 2 Series… diye birkaç örnek sıralayabilirim.
Aslında bir Dijital Sanat girişimcisisin. Katılmak isteyenler için GDDART’ı bize anlatır mısın?
Tabii… GDDART aslında yaşayan bir organizma. Bu organizmanın yarattığı bir kültür var. Bu kültürü # ile ifade ediyoruz. Padawanlık sistemi ve Qode Akademi işte bu kültürün ürünleri. Açmak gerekirse… Stajyer kavramına inanmıyoruz. Bilginin değerliliğine inanıyoruz ve genç sanatçılara ulaştırılması için çabalıyoruz. Dijital sanatlar üzerine kendini geliştirmek isteyen arkadaşları imkanlar dahilinde ekibimize katıp Padawanlarımız olarak konumlandırıyoruz. Bir çeşit usta – çırak ilişkisi. Bizler genç dijital sanatçıların kendilerini keşfetme sürecinde sektörde kaybolmalarını istemiyoruz. Bu sebeple deneyimlerimizi ve birikimlerimizi onlara aktarmak bizim için çok önemli.
Dijital sanat alanında eğitime de girmen, gençlere dokunman çok değerli Gökhan…
Çünkü… Ben insan gelişiminin konfor alanından çıkmayla ve kendini zorlama ile sağlanabileceğini düşünüyorum. Sanatçı olmanın sadece teknik üretimde kendini geliştirmek değil, karakter, işe bakış açısı ve genel gelişiminle alakalı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Usta – Çırak ilişkisine inanıyorum. Ekibimdeki arkadaşlarımı birer jedi, Genç Dijital Sanatçıları ise padawanlarımız olarak görüyorum.
Ya o gençler size nasıl ulaşıyor ya da siz onlara? Bu eğitimler devam edecek değil mi?
Evet! Ekip olarak daha fazla padawan’a ulaşmak, Türkiye’deki Dijital Sanat üretiminde katkımız olmasını istiyoruz. Bu sebep ile hiçbir karşılık beklemeden insanlara deneyimlerimizi ve bilgi birikimimizi sunabileceğimiz bir platform tasarladık. Bu sene ilkini gerçekleştirdiğimiz açık çağrımız ile oluşturduğumuz bir topluluğumuz var. Discord üzerinden bu topluluk ile bilgi paylaşımı sağlıyor ve genç dijital sanatçıları sektör ve kariyerlerinde kendi deneyimlerimiz ile besliyoruz. Youtube üzerinden canlı yayın olarak bu topluluğa workshop serileri sağlıyoruz. Bu seriler daha sonrasında herkese izlenmeye açılacaktır. Genç Sanatçılar bu konuda bizlerden çekinmeden destek isteyebilir.
Müzik alanında da girişiminiz var. Onu da biraz açar mısın?
Tabii… Ses Müzik yapımcılığında bulunmak istediğimiz bir yandan da ses ile görselin etkileşimi üzerine ar-ge’lerimizi sürdürdüğümüz, etkileşimli eserler üretmeyi amaçladığımız Banliyö Ses ve Müzik Stüdyomuz var. Sesin görselin ve hikâye anlatıcılığının üzerinde çok büyük bir katkısı var. Biz de bu etkiyi mükemmelleştirmek için organik olan çalışma alanında disiplinlerin birbirinin çalışma stillerini ve karakterlerini bilmesini hedefledik. Bu bize sesin ve görselin dirsek temasında ve birbirini anlayarak üretimde bulunabilme imkanını sağlıyor. Birbirinden beslenen ve organik olarak bağlı bulunan disiplinler ile sahne sanatlarından stream dünyasına kadar birçok proje planlıyoruz.
Senin uzmanlığın dijital sanat olarak neler? Çünkü çok geniş bir alan…
Bugüne dek üretimde bulunduğum birçok dijital sanat ve içerik alanı oldu. Bunlar, dijital heykeller, yerleştirme sanatı eser ve uygulamaları, veri görselleştirme eserleri ve etkileşimli dijital deneyimler, Sinema sektöründe VFX ve CGI üretimleri, Oyun tasarımları, ağırlıklı olarak Projeksiyon Mapping deneyimleri ve son dönemlerde de Sinematografik animasyon filmler. Güncel teknoloji ile dijital sanatları birleştiren noktada neredeyse tüm üretim metotlarında deneyimliyiz.
Yakın zamanda üzerinde çalıştığınız ar-ge alanlarınız neler?
Bir seneyi aşkındır real-time animasyon tekniklerine ağırlık veriyor, ar-ge yapıyoruz. Özellikle Unreal Engine ve etkileşiminde kullandığımız yazılımlar ile gerçek zamanlı animasyon mekanikleri üretimi, etkileşimli sahne tasarımları ve animasyon film üretimlerinde kendimize has deneyimlerimiz ve ar-ge’lerimiz var. Geleceğimizin üretim dalı bu platformlar üzerinden olacak ve bu noktada ar-ge’lerimizi deneyim faktörlerini arttırabilecek ve güncel teknoloji ile görsel kalite ve estetik anlayışımızı aktarabileceğimiz bir üretim akışı hazırladık. Bir yandan da Qode Akademi’de genç dijital sanatçılara da ağırlıklı olarak bu bilgi birikimimizi aktarıyoruz. Yakın zamanda Unreal Engine’in kendi seçkilerinde (spotlight), anasayfasında ve bloglarında da ekibimizin yaptığı projeler başarılı bulunup seçilip yayınlanıyor.
İş dünyası yaratıcılığı öldürür mü bir şirket sahibi olarak? Çünkü işiniz yaratıcılık…
Bu böyle bilinse de… Sanırım bu konuda şanslıyız çünkü aynı gözden bakabildiğimiz müşterilerimiz ile çalışabiliyoruz. Çalışmayı sevdiğimiz alanda kendi stilimizi koruyoruz ve gelen talepler de bu üretimler yönünde oluyor. Dezavantaj olarak iş dünyası süreci tabi ki kişileri yoruyor ya da etkiliyor olabilir, ama biz beraber üretim yapmayı seven geniş bir topluluğuz. Öte yandan çevremizdeki insanlar ile ortak hayallerin birer parçasıyız. Bunlarda sanırım üretim sürecindeki yeteneklerimizi ve yaratıcılığımızı koruyor.
Bir dolu program satın alımı ve bunları yapma kabiliyetinde olan en az bir bilgisayar sahibi olmak… Ne gibi programlar kullanıyorsun?
Bizim sanırım üretimde kullandığımız sadece şu an sayabileceğim 20 ile 30 arasında yazılım vardır. Bir o kadar da eklenti ve paketleri. Eğer Houdini gibi yazılımlar ile simülasyon hesaplamalar yapıyorsanız Threadreaper işlemciler, Render için ikişer dörder RTX ekran kartları ve bunların bütçelerine değinmiyorum bile. Kullanılan Renderfarmlar var daha. Stüdyomuzda hatta evimde bile adım başı 1080ti 200x ve 300x serisi kartlar. Bunlarla yatıp kalkıyoruz artık. Masraflı bir meslek evet. Dip ve Tavanı ise üretilecek içerikten içeriğe, iş planlamanıza ve stratejinize göre çok değişken.
Son zamanlarda gelişim gösteren Cloud Computering sistemleri bu konuda bir rahatlama sağlayacak gibi. Ama daha yeni yeni üretim alanlarında kullanılmaya başlıyor. Yakın gelecekte büyük bir problemi çözeceğine inanıyorum.
Multidisiplinerlik ve yaratıcılık... Sen de çok alanlısın. Bu çok disiplinliliğin sana nasıl yansıdığına inanıyorsun?
Disiplinler arası üretimlerin izleyiciyi görme biçimleri ve dünyayı algılama üzerine geliştirdiğine inanıyorum. Bana olan en büyük katkısı ise gerçekliğim: “Yeryüzünü tersine çevirip yürüyorum ama ayaklarımız aynı toprağa basıyor…”
Çok güzel betimledin… Bu alanlar dışında seni beslediğine inandığın başka alanlar neler?
Bisiklet sürmekten ve kamp yapmaktan çok keyif alıyorum. Şehirler arası bisikletle gitmek çok güzel bir deneyim. Çiçeklerim ve kedilerimle vakit geçirmek beni dinginleştiriyor. İyi bir müzik dinleyicisi olduğumu düşünüyorum. Kendi halimde bir soundcloud kaşifiyim. Ve güncel teknolojiyi takip etmek beni çok mutlu ediyor. Beslendiğim sekanslar olarak genelde aklımda hep şehir kaosunda yürüyüşlerim var. İnsanları ve şehri gözlemlemek, etkileşimlerde bulunmak beni çok stabilize ediyor.
Senin gibi dijital alanda içerik üreten bir grup insan var. Daha büyük bir noktaya getirmek istediğin bir hedefin var mı?
Var… Türkiye’de Dijital sanatçılar ekonomik yapılanmalarında eser ve fikir haklarında ve eserlerinin dünyaya ulaşması konusunda büyük zorluklara maruz kalabiliyorlar. İki seneyi aşkın bir süredir üzerinde çalıştığımız blockchain üzerinden eser ve haklarını koruyup birçok gerçek ve dijital ortamda sanatseverler ile buluşmasına izin veren Satori’yi yakın zamanda hayata geçireceğiz. “Hayalimiz insanları birer dijital sanat koleksiyoneri yapmak!”
Eminim hayallerimiz ortaktır: Ülkemizden bir Yüzüklerin Efendisi çıkar mı Gökhan?
Neden olmasın… Özellikle son dönemlerde RTX ekran kartları ve Unreal Engine’in bünyesine kattığı birçok platform ile sağladığı domine oluş sinema sektöründe de çok yaygın kullanım örnekleri oluşturmaya başladı. Türkiye’de de örneklerini görmeye başladık. Öte yandan yurtdışında bilinen çok başarılı birçok filmin üretimlerinde inanılmaz yetenekli Türk sanatçılarda bulunuyor. Gelen teklifleri iş planlamalarımız ya da kendimizi konumlandırmaya çalıştığımız kalite ve stilizasyon çizgilerinde değerlendiriyoruz. Biz Sinema ve TV içerikleri üreticisi değil, Dijital Sanatçılarız. Bizim için gerçekten çalışmaktan keyif alacağımız ve farkımızı gösterebileceğimiz sanatsal bir projede olmak güzel olabilir.
Dijital sanat içeriklerinin yakın zamanda gideceği noktada neler var?
Mesela… Evlerimizde ve koleksiyonlarımızda çok yakın gelecekte karşılaşacağımız dijital sanat eserleri ve uygulamaları olacaktır. Greenberg’in bir sözünü alıntılamıştım yukarda. Çok güzel bir sorgulama yönlendiriyor sanata ve görsel hazdan fazlasını savunuyor aslında. Dijital sanat eserleri görsel hazların yanı sıra hem etkileşimleri hem işlevsellikleri barındırabiliyor. Gelişen evler ve günlük hayatlarımızdaki entegrelerinde dijital sanat eserlerinin bu kullanımlara da entegre edilmesi gerektiğine ve edileceğine inanıyorum.
Bu dijital alanda kendi dalını yaratırken seni şaşırtan çok şey olmuştur…
Olmaz mı? (Gülüyor…) Odunpazarı Modern Müzesinin açılışında Cometa isimli bir eserimiz yayınlanmıştı. Müzenin bahçesinde zemine yansıtılan görsel estetik olarak samanyolu ve yıldızlardan besleniyordu. Alana kurulan çeşitli kameralar Google’ın Tensor Flow’u ile ziyaretçileri algılıyor ve konumlarını bize veriyor, biz de bu verileri görseli oluşturmakta kullanıyorduk. Sonuç olarak izleyicilerin hareketlerine göre şekillenen ve izleyicinin mekânın içinde gezinmesini sağlayan bir uygulama oluşturmuştuk. Ziyaretçiler alanın içinde görseli deneyimlerken bir grup yukardan bahçeyi izliyorduk. Orada benim için asıl eserin ve hazzın eseri oluşturan ve benim gerçekliğime katılan izleyiciler olduğunu fark etmiştim.
Peki, Bilim kurgu ve/veya fantastik sever misin? Belki bu alanda da içeriklerin gelir…
Tam bir gizli geek’imdir. Güzel bir fantastik evrene hayır demem. Margaret Weis, Tracy Hickman, Tolkien, Rowling ve dahasını okuyarak / izleyerek geçti çocukluğum. Özel bir isteğim olmadı henüz ama keyif veren bir projede çalışmak istiyorum.
Doyamadım ama sona geldik… Hayalindeki en uç gelecek güzellemen nedir?
İkigai… Yaşamak için bir neden, yaşam için bir anlam, yaşamı yaşamaya değer kılan şey yani varoluş nedenini ifade eden bir Japon öğretisidir. İnsanların İkigai’lerini bulmayı hedefleyen bir teknoloji olmasını isterdim.
Twitter: FlzDag
Instagram: Benfilizdag