Metabenlikler… Böyle bir kavramı ilk defa ortaya atıyorum. Asırlardır insanoğlu içine doğduğu ve içinde bulunduğu şartların mükemmele yakın olduğu yerleri aramakla ve buraları yaratmakla zamanını geçirdi… Ve sonunda da gelişen teknolojiyle Metaverse bize bu şartları sunmayı vaat ederken, avatarlarımız da bize bu mükemmele yakın metabenliği sağlayacağını iddia ediyor. Metarverse’ü sürekli konuşuyoruz fakat orada bürüneceğimiz karakterlerimiz olan avatarlarımıza pek değinilmiyor, oysa her ikisi de haklarında konuşulan basit tanımlardan çok fazlası, bireysel yaratımın ve tatminin başlangıcı. Fiziksel bedenden metafiziksel ve belki de süper fiziksel bedene geçişimizin başlangıcı…
Avatar… Son yıllarda dilimize filmler, video oyunları ve yakın zamanda Meta kavramıyla da tamamen katılan bu karakterler bizlerin dijital sembolleri olarak tanımlansa da aslında bilinirliği çok eskiye dayanıyor. M.Ö 2000’lerde “Beklenen Kurtarıcı” düşüncesiyle sanskritçedeki ava; aşağı ve tar: iniş kelimelerinden türeyen bu avatarlar Hinduizm’de tanrıların yer yüzüne indikleri zaman büründükleri şekil, ilahi yol göstericiler olarak karşımıza çıkıyor. Ahlaki bozulmalar, kötülük ve adaletsizliğin artacağı dünyaya avatar bedenleriyle inecek bu tanrılar insanlığı felaketten kurtarıp evrendeki düzeni yeniden kuruyorlar.
Avatarlarla çok yeni tanışıyormuşuz gibi gelse de aslında insanlık ve liderlik kavramları var olduğundan beri hep var olduklarını görürüz… Şöyle ki… Avatarlar bizlerin dijital birer temsili, aynı bizi temsil etmesini beklediğimiz toplumların seçilmiş yöneticileri, örnek aldığımız liderler, yollanmış elçileri gibi. Ve avatarların temsiliyetiyle süper güçlere sanal ortamda sahip olacağımız mükemmel bizler ile metabenliğe bürünürken, yıllarca toplumlara yön veren, bilmeden avatarlaştırdığımız o liderlere de büründük.
Bilim ve hatta moda akımı öncüleri, sinema yıldızları, siyasetçiler, roman ve bilgisayar oyunlarındaki karakterler de bunlar gibi. Kimi zaman o kişilerin konuşmasına kimi zamanda giyim kuşamına bürünerek, onların temsillerini yaşadık. İşte o liderlerden bile daha iyi olmak fiziki dünyanın sınırlılığından çıkıp, dijital teknolojilerin dokunuşuyla mümkün olabilir mi merak ettiğim de bu.
Avatar karakterimiz ve karakterimizin hikayesi kadar güçlü olacaksak bu dijital çağda, onları hayata getirenlerden de bu süreci dinlemek önemli. Dijital sanatçı Kaan Alkın bu hafta konuğum… Bir avatar çiziminin, karakter yaratmanın bu çağda bir çizgi karakter çizmekten fazlası olduğunu kendisinden öğreneceğiz. Teknoloji bilgisi yanında, bolca okuyan, samimi, sakin, toplumsal konulara duyarlı ve en güzeli insan kalmayı sorgulayan bir değer yaratıcı.
Kaan seni tanımakla başlayalım…
Çocukluk yıllarımın büyük kısmı İstanbul, Bakırköy'de geçti. İçine kapalı, kendi dünyasında yaşayan bir çocuktum. Kitapları ve hikayeleri hep çok sevdim. Annemin tüm çabalarına rağmen kitapları sosyalleşmeye tercih ettim, beni kitaplarla çok erken yaşımda tanıştıran yine annemdi. Kitapların beni götürdüğü diyarlar her zaman okuldan çok daha çekiciydi. Okul, bilmediğim konuları dinlerken keyifli, diğer zamanlar sıkıcı ve vakit kaybıydı. İşten eve ancak benim uyku saatimde gelen annemin yanına sokulup, yatağın baş ucundaki kitaplıktan bir kitap çekip beraber okumak veya oyuncakları dağıtıp, hepsini kafamdaki kurguya uydurmak, hikayelerini anlatmak ve tiyatrosunu oynamak çok daha değerliydi benim için.
Anlıyorum… Bir kurgu ve tasarım var aslında oyunlarında o yaşlarında da.
Aslında bir şeyler çizmek, tasarlamaktan ziyade, hikâye anlatıcılığıydı ilgimi çeken. Annem hafta içi geç saatlere kadar çalışmasına rağmen, hafta sonunu bana ayırır hem sosyalleşmem için çaba gösterir hem de kültürel aktivitelerden zevk almam için elinden geleni yapardı. Şan tiyatrosu o yıllarda en çok ziyaret ettiğimiz mekanlardan biriydi. Pazar günleri büyükbabam ve anneannemle bir araya gelinir, video kaset furyası gereği hep beraber film izlenirdi. 50'ler 60'lar sineması hayatımın sevdiğim bir parçasıydı.
Video kasetlerden günümüz dijital sanatına… Peki nasıl karar verdin bu alanda içerik üretmeye?
Çocukluktan gençliğe geçiş yaparken teknolojiye olan ilgim de arttı. Anadolu yakasına taşındığımız dönemde, o zaman hayatımda ne kadar büyük bir fark yaratacağını bilmediğim küçük bir dükkana girdim Bilgisayar tamiri, oyun satışı yazıyordu. Rahmetli Yusuf Ziya Yılmaz: “Oyunu bırak da şu ekran kartını değiştir!” dediği gün yeni bir eşikten daha geçtim.
Çok güzel! Hikaye anlatıcılığını aslında şimdi de görüyorum. Ya sonra?
Yine aynı yıllarda çevremde olan DJ Barthez sayesinde müzik ve müzisyenlere olan ilgim de kervana katıldı. Oyun ve donanım editörü (Level, Chip, Oyungezer vb) kariyerime geçiş noktasına geldiğimde zaten ihtiyacım olacak bilgi ve donanımın büyük kısmına sahiptim. Sanırım dijital sanat kısmı hayatıma bu noktada girdi. İşin sırrı bu mudur bilmiyorum, ama pek çok farklı konuda yanımda hep çok iyi rol modelleri oldu. Belki bu sayede çocukça merakımı hiç kaybetmedim.
Oyunlar, teknoloji derken bugünlere… Senin çalışmalarını diğer dijital sanatçılardan ayıran en belirgin özellik yarattığın karakterlerin. Biraz karakterlerini dinleyelim.
Tabii… İçimde yaşayan evren, hikayeler, karakterler bir ömür boyu kafamda şekillenmeye devam etti. Teknoloji gelişti, bilgiye ulaşım kolaylaştı, kendi kendime birçok şeyi öğrenebileceğim noktaya geldi. İçimde olan bitenin sadece kâğıt kalemle dışa vurumu artık kabul edilemezdi. Dillendirmekte zorlanıyorum çünkü hayatımın büyük bölümünde bana eşlik etmiş duyarlı varlıklar yarattığım karakterler. Bugün onları en gerçekçi hallerine bürüyüp diğer insanlarla tanıştırmak tek çabam. Hepsinin anlatacağı kendine ait bir hikayesi var.
Her birinin hikayesini öylesine merak ettim ki… Bir yandan da senin uzmanlığın dijital sanat olarak neler diyebiliriz o zaman?
Cevaplaması çok zor bir soru. Verebileceğim en dürüst cevap, hiçbir konuda uzman değilim olacaktır. Editörlük mesleğim gereği, fotoğraf düzenleme, sayfa düzenleme, video düzenleme birçok yazılımla haşır neşir oldum. Sektörden uzaklaşınca da video tarafına kaydım. Bu alanda hem bilgisayar başında hem stüdyoda işler yaptım. Diğer yazılımların arabirimleri tanıdık gelmeye başlayınca, oyun motorlarına ve haliyle 3D tasarım programlarına yöneldim.
Yeni bir macera olmalı bu geçiş o zamanlar senin için…
Kesinlikle, ilk modellerim korkunçtu. Bu ifadeyi nasıl veririm, bu burnu nasıl şekillendiririm, tenini nasıl daha gerçekçi yapabilirim derken bir sürü yazılıma elimi atmış buldum kendimi. Karşıma yeni bir engel çıktığında doğru soruları sorup hızlıca kendimi eğitebildiğim noktaya ulaştım sanırım. Jack of All Trades… Soru sanatta uzmanlıksa, uzmanlığım dijital ortamda kendimi ifade edebilme yeteneğim olsun isterim. Öğrenmenin sonu yok.
Konu öğrenmek olunca… Bu dijital sanat ve sanatçılığı için verilen eğitimler yeterli mi, var mı ya da?
3D modelleme ve animasyon eğitimleri veriliyor üniversitelerde. Özel kurslar da mevcut. Verilen eğitim belli yazılımların eğitimleri… Gerekli bilgi ve beceriyi geliştirdikten sonra bunu sanata çevirip çevirmeyeceği kişilerin kendisine kalıyor artık. Yaşam savaşının en ön saflarında doğmuş büyümüş insanlara sanatın ve medeniyetin insan varlığının can damarlarından biri olduğunu aktarmak güç. Merak çocuklarda köreltilmesi değil körüklenmesi gereken bir şey. Temel bilimlerle, modern teknolojiyle tanıştığı gibi kitap, opera, bale, tiyatro, müzikle erken yaşlarda tanışan bir bireyin zihninde çıkacağı yolculuk çok daha üretken olacaktır.
Fransa’da yaşıyorsun. Fransa ve Belçika çizgi filmin yıllarca merkezi gibiydiler. Dijital sanatta nerelerdeler peki?
Yaşadığım ülkede ve Batı Avrupa’da destekler var, bu sebeple en başta sanatçıların dijital üretimleri yüksek. Fransa’nın ilk dijital sanat müzesi "Atelier des Lumières" 2018 yılında açıldı. Fransa Eğitim ve Gençlik Bakanlığı ile ortaklaşa programlar yapıyorlar. Birey olarak, işinizi bırakıp, sosyal haklarınızı kullanarak, bir yandan maaş alıp bir yandan istediğiniz alanda eğitim de alabiliyorsunuz. Fakat sinema veya oyun sektöründe işçi olma ihtimaliniz, sanatçı olma ihtimalinizden çok daha yüksek.
Üretimi destekleyen hamleler, çok önemli. Peki sence Türkiye’deki sanatçılarımızı diğer ülkeler açısından ele alırsak…
Kendi dünyamda yaşamayı bırakıp, başka diyarlarda neler oluyor diye bakmaya başladığımda başarılı Türk dijital sanatçılar çıktı karşıma. Ama ülke olarak kim kimin önünde bilemiyorum açıkçası. Bahsettiğimiz platformda çok daha bireysel geliyor bana sanat. Sanatçıların başarısı daha çok bireysel çabaları ve yaşanmışlıklarıyla ilgili. Elbette çalışmalarını sergileyebilecekleri daha geniş platformlar olmalı.
Multidisiplinerlik ve yaratıcılık... Sen de çok alanlısın. Bu çok disiplinliliğin sana neler kattığına, nasıl yansıdığına inanıyorsun?
Evrende her şey birbirine bağlı. Farklı disiplinleri öğrenip ondan sonra bir şeyler üretmek, bir şeyler üretmeye çalışırken farklı disiplinleri öğrenmek… Her yeni deneyim, donanım bakış açınızı şekillendiriyor. Annem turizm sektöründe çalıştığı için bolca gezme şansım oldu. Hiç bilmediğiniz bir yerde, varlığından haberdar olmadığınız birileri var. Benzer sorunlara sahipsiniz ama ne sizin gibi yemiş içmiş ne sizin gibi oturup kalkmış ne sizin gibi düşünmüş. Bambaşka yaşam tarzları, sorunlara ve güzelliklere bambaşka yaklaşımları var. Eğitimden bahsediyorsak, disiplinler için de geçerli aynı yorum. Yemek yaparken kimya yaptığını fark etmen, evde beslenenin bir kedi değil, aslında hiç büyümeyen bir çocuğun olduğunu anlaman. Saatlerce üstünde konuşulacak bir konu bu, sadede dönersem hayvanlar candır, mutfakta yönünü bulamamak kabul edilemez :)
Bir de mizah anlayışın, muazzam! Kaan, senin gibi dijital alanda içeriklerinle daha büyük bir noktaya getirmek istediğin bir hedefin var mı? Bir masterplan…
Grafik Roman, Roman ve Animasyon Film şeklinde olabildiğince basit bir yol haritam var. En basit haliyle, hikayelerimi anlatmak istiyorum. Pek çok yaratıcının ortak sorununu paylaşıyorum. Finansal engelleri aştıkça gerçekleştirebileceğim hedefler. İnsanları karakterlerimle kare kare buluşturmak elbette güzel. Ama belli hedefleri tutturabilmek için, belli ekipmanın ve birçok sanatçının bir araya gelmesi şart. Hikayeleri anlatmaya başladıktan sonra nereye varılır bilinmez. O henüz yazılmamış bir hikâye.
Ve son zamanların en çok konuşulan konusu… Metaverse hakkında görüşlerini de merak ediyorum ve Metaverse'de dijital sanatçıların alanı sence nasıl olacak?
Metaverse fazla iddialı bir proje. Bu ilk büyük girişimde başarı bulabileceğinden pek emin değilim. En azından planladıkları sayıda insanı içine çekmek konusunda ciddi sıkıntılar yaşayacağı kesin. Öncelikle belli teknolojileri daha kolay kullanılır, ucuz ve yaygın hale getirmeleri gerekiyor. Yolun çok başındalar. Diğer yandan yeni bir dünyanın kapısını aralıyorlar. Bu proje başarısız olsa dahi birçok ekip yaratılan bu nispeten yeni sektörde proje geliştirmeye başladı. 80’lerde vektör grafikler aklımızı başımızdan alırken şimdi photorealistic dijital dünyalarda dolanıyoruz. Önümüzdeki 20 yıl içinde sanal evrenlerin yükselişi kaçınılmaz gibi görünüyor. Sanal bir dünyanın mimarları da elbette dijital sanatçılar ve programcılar olacak. Gördüğünüz, kullandığınız, giydiğiniz, izlediğiniz vb her şeyin arkasında bir dijital sanatçı olacak.
Metaverse avatarları, bu avatarlaşma süreci senin gözünde nereye varacak?
Eğer sanal ortamda dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarınızla bir araya gelip toplantı yapıyorsanız avatarınız gerçek dünyadaki sizi yansıtacak. Ama gerçek dünyaya alternatif olarak gördüğünüz sanal bir ortamda avatarınız çevrenizdeki diğer her şeyden çok daha önemli olacağı kesin. Kendi ürettiğimiz veya ürettirebildiğimiz her şeyi kullanabildiğimiz bir sanal ortamda, insanlar vakitlerinin büyük bir kısmını kendi görüntüleriyle uğraşarak geçirecektir. Kendi kalıbında rahat olan insan sayısı çok az ve oyun dünyasında başından beri gördüğümüz gibi, bu tip platformlar alter ego’ların özgürce dolaştığı mekanlar. İmkânı veya becerisi olan her insan bastırılmış kişiliklerini özgürce yansıtacaktır. “Bu iyi bir şey mi değil mi?” ayrı bir sohbetin konusu. Dijital sanatçıların becerilerini en çok konuşturacağı nokta avatar yaratımı, tasarımı ve düzenlemesi olabilir. Bir nevi VR Second Life furyası.
Avatar demişken… Sinema sektörüne de içerik üretme konusunda görüşlerini alabilir miyim?
Çalıştığım karakterlerin tamamı 3D, animasyon ve/veya oyunda kullanıma hazır durumda. İlgi duyacağım projelere bakıyorum şu an. Elbette endüstri standartlarında çalışmak bambaşka bir deneyim oluyor ve olmaya devam edecek bizler için. Özellikle sinema sektörü belli yazılımlara pek sıcak bakmadı uzun yıllar. Yeni yeni gevşemeye başlıyorlar bu konuda okyanusun diğer tarafında. Ayrıca direkt erişimimiz olmayan endüstri standartı olmuş yazılımlar var. Indie yapımlardan başlayıp yukarı doğru tırmanmak mümkün olabilir. Kendi kendine öğrenenlerden ziyade, okuldan sinema sektörüne geçiş yapmak daha kolay olabilir. Edit, renk ayrımı vb konularda tecrübelerim oldu sektörde ama 3D konusunda sinema sektörüne iş yapan firmalarla henüz çalışmadım.
Sinemadan devam edelim… Ülkemizde bu sektörün dijital sanatları kullanımı sence ne durumda?
Türkiye’de sinema sektörünün dijital sanatları kullanımı minimal. Reklam sektöründe çokça kullanılıyor. Zaten Dijital Animasyon üstüne eğitim almış birçok insan ya reklam sektöründe bu sınırlı sayıdaki işlerin peşinde koşuyor veya kariyerlerini yurt dışındaki firmalarda kovalıyor. Animasyon film sayısı da oldukça az. Motion capture, crowd duplication, motion tracking, green screen vb teknolojiler artık uzak hayaller değil en güzeli. Digital compositing artık çok daha kolay. Kendi kendini yetiştirmiş insanlar kişisel bilgisayarlarının başında oturup Hollywood kalitesinde işler çıkartabiliyor. Elbette 3 dakikalık amatör bir filmin prodüksiyonuyla bir sinema filminin prodüksiyonu karşılaştırılamaz. Sürekli aynı filmler, aynı hikayeler satılabildiği için, yeniliklere adım atma ihtiyacı doğmuyor.
Belki bir gün ülkemizden bir Lord Of the Rings çıkar diyelim mi o zaman?
Elbette! Ülkemizde fantastik dünya, bilim kurgu meraklısı gençler var. Oyunlarını oynuyorlar, buluşmalarını yapıyorlar, hikayelerini yazıyorlar. Toplum olarak ne zaman kitap, sinema, tiyatro özetle kültür tüketmeye başlarsak, o zaman sadece Lord of the Rings değil, bugün tahmin bile edemeyeceğimiz eserler, filmler çıkar ortaya.
Yaptığın işlerden söz edelim istiyorum…
Editörlük kariyerim Fransa’ya gelişimle son buldu. Almanya’da bazı video işleri yaptım. Ama işin CG tarafına bulaşamadım. Avrupa’da film sektörü daha gelişmiş olsa da reklam sektörü yine bayrağı taşıyor diyebilirim. İş olarak bakma ihtiyacı duymadığım her proje, her türlü zorluğuna rağmen çok keyifli ve heyecanlı. Zaman zaman önünüze enteresan bir şeyler çıkıyor, sırf çorbada tuzunuzun olması dahi keyif verirken zaten sürekli fikir patlaması yaşıyor insan. Sektör işçisiyseniz çok seçici olma şansınız yok. Herkesin bildiği ana sıkıntı ise ağ problemi. Eğer doğru insanları tanımıyorsanız, sadece CV'niz veya portfolyonuz ile iş bulmanız güç.
NFT hakkında görüşlerini merak ediyorum. NFT’nin ne olup olmadığını sence ülkemiz anladı mı?
Sadece Türkiye değil, gezegende çok az insan NFT nedir idrak edebilmiş durumda. Belli gruplar NFT'ler ile çok büyük kazançlar elde etti. Maalesef büyük kazanç elde eden grupların büyük kısmı, sanatçılar veya düzgün proje sahipleri değil. Altına hücum dönemi bitince altı boş ama bugün değeri olan birçok ürün diyelim, kaybolup gidecektir. NFT nedir, NFT'nin kullanım alanları, son kullanıcıya ve üreticiye sağladığı avantajlar ve özgürlükler nelerdir anlaşıldıkça daha liyakatli bir ortam oluşacaktır. Türkiye’de durum farklı değil, vurguncular bir yanda, sanatına değer katmaya çalışanlar diğer yanda.
Doyamadığım bir sohbet ile sona gelirken… Hayalindeki gelecek güzellemen nedir?
Kendi içimde var olurken bambaşkayken, gerçek dünyaya abartılı, rasyonel bir pencereden bakabiliyorum. Ağzımdan çıkanlar bu yüzden çevremdekilerin yüzünü pek güldüremiyor. Ama madem ütopik bir dünya kuruyoruz kafamda, enerji sorunsalını çözüp yaptığımız her şeyi kaybetme noktasına gelmeden, kaynak bazlı bir ekonomiye döndüğümüz, gündelik işlerin yapay zekâ ve makinalar tarafından çözüldüğü, kimsenin aç kalmadığı, herkesin hayallerinin peşinden koşma şansına sahip olduğu, insanlığın kolektif tek amacının evreni ve sırlarının çözmekten ibaret olduğu ve en önemlisi psikolojik evrimimizin, teknolojik gelişmelerimizi geride bıraktığı bir gelecek kurguluyorum. Biraz fazla Uzay Yolu evreni oldu sanırım. Yaşam derdimin olmadığı, teknolojik imkanların boyumu aştığı bir ortamda, içini dışını bildiğim karakterlerimi canlandırıp, hikayelerini kendi ağızlarından anlatmaları için uğraşırdım sanırım. VR burada, sadece farkındalığı olan bir yapay zekâ eksik.
Twitter: https://twitter.com/FlzDag
Instagram: https://www.instagram.com/benfilizdag/