Filiz Dağ

Filiz Dağ

filizdag@digitalronesans.com

Tüm Yazıları

Her şey grafiğin bir fikri anlatabilmesi için tasarlanmasıyla başladı… M.Ö. 44.000’lerde mağara duvarlarındaki resimler önce deriye sonra kağıtlara geçti. Günümüz teknolojisinin icadıyla da kâğıttan çıkıp dijital olan alanlara evrildi. Bu arada ilginç gelebilir, harflerin sembol ve şekillerle temsil edilmesiyle kullandığımız dilin kendisi de ilk grafik tasarımına örneklerdendir.

Grafik tasarımın kitlelere yayılması matbaanın icadıyla gerçekleşir. Önce Çin, sonra Avrupa ve devamında bizim tarihimizde ilk İbrahim Müteferrika ile anılır. Lale devri döneminin Osmanlı aydınları astronomi, biyoloji, tıp, coğrafya ve mimarlık alanlarındaki gelişmelere ilgi duyarlar. Derken bir basımevi açılması fikrini İbrahim Müteferrika ortaya atar ve ilk matbaayı 1727’de kurar. Böylelikle basılıp çoğaltılan ilk resimli kitap ve ilk resim kalıbı İbrahim Efendi’nin elinden çıkmıştır. Basılarak günümüze kadar gelen kitaplardan biri de 1732 yılında Kâtip Çelebi’nin harita ve çizimleriyle Cihannüma’dır.

Haberin Devamı

Özellikle şirket ve marka pazarının geliştiği sanayi devrimiyle grafik tasarım tüm sektörlerin aranan alanlarından biri olur. İşte o günlerden bugüne bu sektör sürekli deviniyor. Bu alanın girişimci ve tasarımcıları da dijital çağın markalaşma hızıyla ilerliyorlar. Bu hafta grafik tasarım ve illüstrasyona çocukluğundan ilgi duyup, hemen hemen tüm eğitim ve iş kariyerinde bu alanda yetişmiş genç bir girişimci Emre Uysal ile birlikteyiz. Tasarım tarzındaki çeşitlilik kadar Retro ve Vintage’a olan merakı onu birçok rakibinden kolaylıkla ayırıyor.

Taş, Kağıt, Tablet Çağları Tasarlayan Grafik Sanatçıları Dijitalde…

Emre Uysal’ı tanımaya başlayalım.

İstanbul, Fatih doğumluyum. Lise eğitimim Grafik Tasarım bölümüydü. Daha sonra yine Yeditepe Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünü bitirdim.

Hep Grafik Tasarım var hayatında. Hayallerini gerçek yaptın o zaman.

Sanırım… Çocukken de çizgi filmlerin karelerini resmederdim. O zamanlar şimdiki gibi durdur izle de yoktu. O çocuk aklımla nasıl yaparmışım bilmiyorum ama babamın da yönlendirmesiyle ilgi duyduğum bir işe yöneldiğim ve işimi severek yaptığım çok net.

Haberin Devamı

Bir tasarımcı olarak girişimci olmayı hedeflemiş miydin?

Ben hem alaylı hem mektepliyim diyorum kendime. Hem lise hem üniversite grafik tasarım bölümü olunca ve liseden itibaren staj dönemi dahil reklam ajanslarında çalışma şansını yakaladım. Böyle olunca karar verilmiş bir durumdan öte, akan su yolunu böyle buldu aslında.

Ve firman İcraat Ofisi

Evet… İcraat Ofisi’ni 2012’de kurdum ama öncesinde stajyerlikten art direktörlüğe dönüşen çeşitli sektörlere hizmet veren ajanslarda geçirdiğim koca bir 10 yılım oldu. Ve çoğu erkeğin dönüm noktası olan askerlik dönüşü artık kendi işimi yapmalıyım diyerek girdim bu yola.

Her girişimci biraz tedirgindir en başında… Başarılı olur muyum acaba diye düşündüğün oldu mu?

Kesinlikle! Başladığımda başarılı olacağıma inanıyordum. Sadece zamanla işlerimizin bu derece aranan bir tarzı olacağı çok beklediğim bir şey değildi. Bu söylediğim ukalalık gibi anlaşılmasın lütfen. Benim nitelendirdiğim bir konu değil çünkü. Çoğu iş ortağımızın veya arkadaşımızın: “Bu işi anca İcraat Ofisi yapar, tam sizin işiniz, kesin siz yapmışsınızdır!” dedikleri için rahat rahat söyleyebiliyorum.

Haberin Devamı

Girişimcilik aslında bir yönetim işi. Tasarım ruhunu, yaratıcılık ve özgünlüğünü nasıl etkiledi sence?

Açıklamaya çalışayım. Tasarımcı olup aynı zamanda bir iş insanı olmak tasarımcılıktan uzaklaşmaya sebep veren bir şey maalesef. Kafanızda şirketin tüm iş ve bütçe akışını düşünmek zorundasınız. Çoğu zaman tam konsantre olup, bir tasarıma başlayıp final edemiyorsunuz. Ama bu iyi bir ekiple sorun olmuyor. Ben bu konuda çok şanslıyım. Sizi iyi anlayan bir ekip ile iş zaten sizin elinizden çıkmış gibi oluyor ve aynı tarzı ilerletebiliyorsunuz.

Retroya olan yatkınlığını da görüyorum eserlerinde.

Evet. Retro objeleri ve vintage tasarımları seviyorum. Renk olarak da turuncu, koyu yeşil ve turkuaz tonları en sevdiğim renklerdir mesela. Bunlar zamanın en güzel objelerine renk vermiş. Şimdi dikkat edin, bir düşünün… En dikkat çeken popart ürünler turuncu veya turkuazdır.

Dünyada da bir Retro akımı vardı son senelerde. Türkiye’yi nerede görüyorsun?

Türkiye retro kullanımı her şeyde olduğu gibi bir anda tüketti bence… Bizim kendi kurumsal kimliğimiz de retro tasarıma sahip ama bunu 2012 de hazırladık o zaman bu kadar popüler değildi ve daha çok fark yaratıyordu. Şu an ise sütçüsünden etçisine herkes bir retro tasarım peşinde. Sanırım bunu da hızla tükettik, doğru mecralarda kullanamadık.

Ya multi disiplinerlik ve yaratıcılık... Sizin tasarım alanında resim, geometri ve dijital bir aradadır. Seni besleyen neler?

Haklısın. Mesela benim multi disiplinerliğim biraz obsesif boyutlarda. Beni etkileyen çok fazla alan var. Bir de bu alanlara detaycılığım, simetri takıntım, o anın hem gerisini hem ilerisini düşünmeye çalışmam da eklenince oldukça yorucu. Elbette bu yoğun kafamı dağıtmamı sağlayan ve beni beslediğine inandığım birkaç şey var. En başında Lego geliyor. Yetişkin Legolarından tutun da 4+ yaş Legolarına kadar hepsi beni besliyor, çünkü onlarla günlük hayatta kullandığım objeler yaratıp kullanarak mutlu oluyorum. İşimle ilgili tasarım yapmak ve Legolar yanında eski model arabalar, eski objeler, eski aydınlatmalar gibi beni besleyen ilham aldığım şeyler.

Taş, Kağıt, Tablet Çağları Tasarlayan Grafik Sanatçıları Dijitalde…

Grafik tasarımcılara yeni nesil ressam denilebilir mi? Mağara duvarı kâğıda döndü, kâğıt da dijitale benim gözümden çünkü…

Güzel soru... Yeni nesil ressam, grafik tasarımcılara değil de illüstratörlere denebilir kesinlikle. Özellikle yeni tabletleri çok iyi kullanan şimdiki nesil bu işi çok iyi yapıyor. Mağara duvarına resim yapmak da bir yetenektir, dijital çağda bu mecraları çok iyi kullanıp iyi işler çıkarmak da. Yetenek bence zamanın verdiği imkanları kullanabilmek ve içeriden gelen yaratıcılığı dışarı yansıtabilmek aslında.

Çizgi film ve animasyon üretiminde de varsınız.

Evet. Masaüstü tanıtım filmi için karakter ve mekân hazırlıyoruz ve bunu anime ediyoruz. Aslında yine reklam tanıtıcı bir mecra olarak kullanıyoruz. Türkiye animasyonda da çok iyi sadece çoğu alanda olduğu gibi parlatılamıyor ve yeterli maddi imkân sağlanamıyor. Bir Disney olmak çok iddialı gibi gelse de iyi bir rakip olabiliriz şartlar el verdiğinde.

Ne güzel iddialar bunlar. Peki grafik tasarımda yetişmiş insan gücümüz ne kadar nitelikli?

Üniversiteler benim okuduğum yıllarda bence yeterli değildi. Bunu aynı dönem okuduğumuz meslektaşlarımla da konuşma fırsatı bulduğumuzda bu şekilde değerlendiririz. Bizim dönemimizde genelde lise dönemindeki eğitimimiz daha dolu ve reelde daha işe yarar olduğu yönündeydi. Elbette devlet üniversitelerinden Mimar Sinan, Marmara gibi kendini kanıtlamış okulların eğitimine bir şey diyemem. Onların sanatçı yetiştirdikleri kesin, ama mesleklerinde sektöre girdiklerinde ne kadar yeterli oldukları da tartışılır. Sahada çalışmak, kısa zamanda çok iş üretmek gibi konular bambaşka bir deneyim çünkü.

Grafik tasarımda ilerlemek isteyen gençlere ne tavsiye edersin?

Bizim sektör kesinlikle gelecek vaat eden bir meslek şüphesiz. Teknolojiyi, popüler tasarımları, markalar neler yapmış gelişim hikayelerini takip edip, bir de üzerine kendi kafa yapısını ve tarzını eklerlerse aranan kişi olmaları kolay…

Gelir elde etme konusunda grafik tasarım sektörde nasıl?

Gelir elde etme açısından da elbette birçok alana kıyasla süper bir meslek. Bizim alan her sektörün ihtiyacı olan bir iş dalı. Nerenin kapısından girerseniz, kimle tanışırsanız herkes potansiyel müşteri… Mesela ben bunu çok yaşadım. Bazen kaldığım otel, bazen kullandığım bir marka müşterim oldu.

Umut veriyorsun Emre gençlere. Peki bu büyük ajansların tasarımları için ne düşünüyorsun?

Büyüyen ajanslar biraz ticari kaygı içine giriyor. O yüzden yaratıcılıktan uzak basma kalıp dediğimiz işler çıkıyor bence... Geçmişte bende bir ajansta çalışmıştım ve o dönemde de kendi kendime hep: “İlerde bir yer açarsam, butik bir yer olacak ve her müşteriye ona özgü iş çıkacak…” derdim. O yüzden markamın adı ‘İcraat Ofisi’ ajansı değil ve o yüzden oturmuş bizi belirginleştiren bir tarzımız var.

Grafik tasarımda henüz Türkiye’de yok ama yakında olacak veya olmalı dediğin, gelişmelerini küreselde takip ettiğin neler var?

Henüz Türkiye’de yok dediğim bir şey pek yok aslında. Ekipman olarak finansman yeterli olduğu takdirde her tasarımcı dünya ile eşzamanlı gidebiliyor. Baubauhaus, designspiration gibi globaldeki mecraları fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum. Spesifik bir isim veremem belki ama instagramda hashtag araştırarak karşıma çıkan Seymour Chwast’ın ikon ve illüstrasyonu harmanlayarak oluşturduğu tarzı, Ivan Chermayeff’in logo tasarımları zamanın ilklerinden olduğu için fark yaratıyor. Ve tabi İhap Hulusi tartışmasız hayranı olduğum tasarımcı. Yanı sıra takip ettiklerim; yerli yabancı illüstratörler, endüstriyel tasarımcılar, el sanatları, sahne sanatları, kostüm ve dekor tasarımcılarından tutun da akıllı ürünlerin gelişimini takip ettiğim oggusto.com diyebilirim.

Peki, tasarlamaktan en çok zevk aldığın konular?

Çalıştığım dönemde de kendi markamla tasarlamaktan en çok zevk aldıklarım logo, kurumsal kimlik ve ambalaj tasarımı. Logo ve Kurumsal Kimlik markanın en küçük yapı taşı benim gözümden. Hayati bir önemi var işin sürekliliği için ve onun üzerine inşa ediliyor her şey. O yüzden bu konuda uzmanlaştık diyebilirim.

Herkesin hayranı olduğu, instagram fotoğraflarını süsleyen Balat’taki o tatlı ofisinizin tasarımına da bayıldım.

Teşekkürler. Yıllardır bunu duymak hepimizi mutlu ediyor. Ofisin tasarımını kendi imkanlarımla yaptım aslında. Eğer grafik tasarım okumasaydım ya iç mimarlık ya da endüstriyel tasarım okurdum kesin. Bunun açığını da ofiste ve evde kapatıyorum; beni besleyen diğer şey de bu.

Taş, Kağıt, Tablet Çağları Tasarlayan Grafik Sanatçıları Dijitalde…

Grafik tasarım ve Gelecek… Bir genç nesil tasarımcı gözünden gelecek nediri merak ediyorum.

Genç nesil tasarımcı sıfatı için teşekkürler belki ucundan yakalamışımdır. Teknoloji ve dijital bence paralel gelişen kavramlar. Biri eksikse diğerinin geleceği olmaz. Teknolojinin gelişmesi ile dijitalleşen hayatımızda bilgi çok hızlı akıyor akmasına da bu bir yandan akılda kalıcılığı da azaltan bir sebep bence. Aynı mecrayı baskılı takip etmekle dijital takip etmek nasıl aynı tatmini vermiyorsa, hani dokunacaksın tutacaksın durumu var ya, işte bu dijitalleşme ile azalıyor. Ruhu, duygusu azalıyor. Ahhh Retro severliğim yükseldi yine neyse...

Ruhu, duygusu dedin ya… Yapay zekâ yazılımların da resim yapıp, tasarlayacakları konuşuluyor.

Yapay zekâ resim yaparsa ilgimi çekmez… Grafik veya herhangi bir tasarım yapacağı konusuysa ilgimi çeker. Nasıl yapamayacağını izlerim mesela. Bu konu açıldığında şunu savunuyorum hep: “Yapay zekâ bizim işimizi yapamaz!” Yapay zekâ operatörlüğü tabiri caizse işin ameleliğini çok iyi yapar, ama markaya özel, insani iç görüsü olan doğru bir iş çıkaramaz…

Sosyal medya yönetimi de yapıyorsunuz değil mi?

Sosyal medya yönetimi müşterilerimizin isteği ile girdiğimiz bir alan oldu ama çok da sevdik. Aslında temelinde dijital tasarım yatıyor. Sonuçta kullandığın platforma özel içerik, dil ve tasarım geliştirdiğin zaman keyifli iş çıkıyor. Bir de biz genel olarak reklamcı olarak bilindiğimiz için beni meşhur yap, fenomen yap diyenler oluyor maalesef. Hep de ne diyeceğimi bilemediğim bir an oluyor.

Son olarak bize bir uç hayalini özetler misin?

Uç bir hayal değil ama İcraat Ofisi içerisinde yeni bir oluşumla grafik tasarım ve endüstriyel tasarım dinamiklerini bir araya getirip, butik ama ulusal çapta kendinden söz ettiren sıra dışı ve limitli ürünlerin olduğu bir marka yaratmak.

Twitter: @FlzDag

Instagram: benfilizdag