E-ticaret sitelerinin hayatımıza girmesiyle, sanayi devriminin icadı “Seri Üretim”e, “Erişim ve Ulaşım” kolaylığı eklendi. Böylece giyim sektörü bir ihtiyaç ve tarz olmaktan öte, tüketim çılgınlığına ve tasarımda yaratıcılıktan yoksunluğa dönüştü.
İyi haberse, dijital çağ çok yakında bizleri sıra dışılık ve sadelikle ağırlayacak. İki uç kavram gibi gelebilir ki öyle de aslında. Teknolojik gelişmeler ve dijital programları daha akıllıca ve yaratıcı kullanan “Tasarımcılar” daha butik, birebir kişiye özel ürünleri bizlere daha seri şekilde sunmaya başlıyorlar.
Modanın da teknolojisi mi olur diye düşünülebilirsiniz… Evet gayette olur. Taklit ve benzer ürünlerle pazara daha çok satış yapma merakı tüketicileri yormuştu hem zevk hem de ekonomik olarak. Bir de tüketiciler doydular. Çağımız hız çağı diye boşa söylenmiyor.
Tom Ford, Giorgio Armani, Gianfranco Ferré, Pierre Cardin gibi modayı “Endüstri Ürünleri Tasarımcısı” bilgisiyle işleyenler işte bu yüzden beni heyecanlandırıyor. Bu marka isimlere ülkemizden örnek olan Ahmet Baytar’ın “Fütürist” tarzdaki ayakkabı ve aksesuar tasarımlarıyla neden modanın Elon Musk’ı olarak anıldığını eserlerinden anlayacaksınız. Küresel markalaşma yolunda atmaya hazırlandığı adımlarla da adını sıkça dünyada duyacağız.
Ahmet Baytar’ı keşfetmeye başlayalım…
Özetle “Ayakkabı ve Aksesuar (Çanta vs.) Tasarımcısı ve Eğitmen” diyorum kendime… İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesini 2.’likle kazanıp, sonrasında Mimar Sinan Üniversitesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü yine 2.’likle kazanarak eğitimimi sürdürdüm.
Güzel Sanatlar Lisesine yönelmen harika olmuş… Peki, ailende de modaya ilgi var mıydı?
Bence evet. Mesela giyime önem veren bir anne babaya sahiptim. Bazı global markaları onların giysilerinden öğrenerek, zamanla bu markaları takip edip, moda sektörüne ilgi duymaya başladım. Ayakkabı Tasarımcısı olmak istiyordum ve oldum. Tasarım Yöneticiliğine kadar yükseldim.
Tasarımlarında yaratıcı ve sıradışına olan yatkınlığını görüyorum… Nasıl gelişti?
Estetik algısı çocukluktan itibaren gelişim gösteren bir olgu. Çocuğun içinde bulunduğu aile ve akrabaların ne tür müzik dinlediği, neleri yediği, içtiği, nasıl giyindiği, nerede oturduğu, komşular vs. gibi bir sürü etmen estetiğin gelişimi açısından oldukça önemli. Sanat anlamında devrim yaşamamış her toplum gibi, ülkemizde de sanat belli bir çerçevede gelişim gösteriyor. Bu da üreten kreatif insanı kısıtlayan bir unsur. Bunun kırılması gerektiğini düşünüyorum. Sıra dışılıktan daha çok üretimde kalite standartına ve tasarımdaki kaliteli fikirlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Estetik ve kaliteli fikirler… Haklısın. Bir anın var mı ayakkabı tasarımına seni iten?
Elbette, hatta oldukça komiktir… Çocukken kadın ayak ve bacaklarını estetik bulduğumdan, annemin güne gelen arkadaşlarının bacaklarını, ayakkabılarını inceleyip, onlar gittiğinde de sadece bacak çizimleri yapardım. Sonra tüm kadın vücudunu çizmek istemiştim. Bunun için yine güne gelen annemin arkadaşlarının dizlerinden daha fazlasını görmek için, onlar ayakta dururken yerde oynuyor gibi yaparak, yuvarlanıp eteklerinden üstünün nasıl olduğunu keşfetmeye çalışıyordum. Bunu fark eden annem beni psikoloğa götürmüştü.
İnanamıyorum, güldük iyi oldu bir yandan. Moda ve ayakkabı tasarımına gelelim...
Ayakkabı tasarımına, hem kendim ayakkabı çok sevdiğimden ve hem de çok önemli bir aksesuar olduğunu düşündüğüm için yöneldim. İstediğin kadar pahalı takımın olsun, ancak ayakkabı seçiminde zevksizsen ya da seçtiğin ayakkabı kalitesiz ise tüm o şıklık kayboluyor… “İyi tasarım en çok satan tasarımdır…” gibi bir mottoyla yönetilen ayakkabı firmalarında satış grafiği yüksek koleksiyonlar oluşturarak, bu sektöre hizmet verdim. Bu tamamen bir ekip işi. Kendi ismimle çıkardığım koleksiyonlardaki başarı ise, ticari kaygı gütmeden, kendim gibi fetiş derecesinde ayakkabı tutkunu olan müşterilerime özel tasarımlar yapıyor olmam diye düşünüyorum.
Ayakkabı alanında fütürist bir tasarımcısın. Zihni sinir dediklerimden misin sen de?
Zihni sinir de denebilir, evet. Gelenekseli modernleştirme, yeni üretim yöntemlerini kullanarak, fütürize etme fikri hoşuma gidiyor. Elon Musk’ın fikirleri ve tasarım anlayışını kendime yakın buluyorum. Hatta Tesla için ayakkabı tasarlamak, neden olmasın… Her şeyin hatta insanların bile birbirine benzediği şu günlerde, stilde fark yaratan tasarımlar oluşturmak çok keyifli.
Bayıldım tanımlamalarına… Elon Musk’tan Paris Hilton’a geçelim. O da tasarım ayakkabılarından giyinenlerden.
Divarese için hazırladığım bir koleksiyonun tanıtımı için Paris Hilton’u getirmiştik. Kendisine kısa bir sunum yaparak, o an denemekte olduğu tasarımımı hediye etmiştim. Beğenerek giydi ve lansmandaki görsellerde yer almıştı.
Başka hangi ünlü simalar var?
Gonca Vuslateri, Serenay Sarıkaya, Metin Akdülger, Mehmet Ozan Dolunay, David Nahmiyas, Devin Özgün Çınar, Burcu Esmersoy, Eda Taşpınar. Bir güzel haberim de Lady Gaga için stilistiyle görüşmelerim var.
Popüleriteden ziyade tasarımlarında özgünlük var. Bir gelecek-uzay çizgisi görüyorum.
Çünkü… Popüler her şey, benzer varyasyonlarıyla, sürekli parlatılıp parlatılıp çeşitli sosyal platformlarda gözümüze sokuluyor. Şayet bir marka için tasarım yapmıyorsam, açıkçası popüleriteden uzaklaşmaya çalışıyorum. Ayakkabı ve çanta gibi her şeyi kendi görmek istediğim gibi tasarlamak, bana daha doğru geliyor.
Yakın bir gelecekte, insanların günlük kullanımlarındaki birçok eşyayı evlerindeki 3D yazıcıdan çıkartarak kullanacağını ve hatta parfüm için bile yazıcılar tasarlanacağını öngörüyorum ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Türkiye ayakkabı tasarımı sektöründe dünyada nerede? Türkiye’den çıkan dünya çapında tanınan ayakkabı tasarımcısı ve markalarımızı gözlerimiz arıyor.
Türkiye tekstil sektöründe olduğu gibi ayakkabı sektöründe de fason imalatçı ülke konumunda. Malzeme ve üretimin bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu bir ülkede, marka yaratma konusunun göz ardı edilmesinden dolayı, Türkiye’den yurtdışına kendi markasıyla açılan, ayakkabı tasarımcısı kimliği olan bir Türk tasarımcımız veya markamız maalesef yok. Pratikte eğitim yeterli ancak, uygulamada eğitim verebilmemiz için, sadece eğitim için bir atölye olması şart. Bunu ilgili kurumlara hatta Cumhurbaşkanlığına kadar ilettim. Henüz bir sonuç alamadım…
Bir de ayakkabı sektörü pazarının hacminden söz edelim…
Dünyada ayakkabı sektörü finansal olarak 222 milyar dolarlık bir hacme sahip. Ticaret Bakanlığı, Bilgi Sistemine göre, Türkiye bu dünya pazarının yüzde %0,61’ine sahip durumda.
İnanamıyorum buna… Ne yapılmalı peki?
Bu oranın artması için, tasarımcılar, yeni küçük oluşturulmuş markalar desteklenmeli, vergileri düşürülmeli ve bu maceraya atılmış olan girişimcilerin, öğrencilerle buluşturulması ve bilgilendirilmesi sağlanmalı. Bunlar önceliklerimiz.
Sanal fuarlar çok konuşuluyor. Eski fuar dönemlerine geri dönüşün eskisi gibi olmayacağı düşünülüyor.
Evet ve kimi açılardan destekliyorum. Geniş ayakkabı koleksiyonu olan firmaların ürünlerinden ön eleme yapmak için sanal fuar faydalı olabilir. Fakat, ayakkabıya dokunmak, koklamak, eğmek, bükmek, çeşitli açılardan bakmak, giyerek denemek gerektiğinden, seçilen numunelerin firmalara muhakkak test edilmek üzere kargolanması gerekir. Bu konuda lojistiğin hızlandırılması, ucuzlaştırılması ve gümrük işlemlerinin kolaylaştırılması gerekir.
Harika bilgiler veriyorsun Ahmet. Sektörünüze yeterli yatırım ve katkı yapılıyor mu markalaşmanız için?
Ayakkabı Tasarımcıları için henüz pek bir şey yapılmıyor. Ayakkabı ve Çanta Tasarımcısı olmak isteyen öğrenciler için, İDMİB’in yaptığı yarışmalar dışında görünen henüz pek bir şey yok. İhracatçılar Birliğine, öğrencilere verilen ödüllerin yetersiz olduğunu, pahalı yerlerde yapılan lansmanlara, gereksiz ve konuyla ilgisi olmayan ünlülerin jüri olarak çağrılması için ödenen tutarın, bu genç tasarımcıların bilinirliğini arttırmak adına yapılacak faaliyetlerin, sürdürülebilirliği için kullanılması gerektiğini defalarca dile getirerek, jürinin Ayakkabı Tasarımcıları Birliği’nden oluşturulması konusunda ısrarcı olmuştum. Ben de tasarımcılarımızı yurtdışındaki yarışmalara da katılmalarını sağlamak için cesaretlendiriyorum.
Bir de tasarım konusunda özgünlük yerine daha çok fason ve ünlü markaların taklitlerine mi özeniliyor? İnternet, sosyal medya üzerinde satışı çok var.
Aslında bu tip bir tüketim bir süre sonra kendini imha edecek. Hatta bu başladı. Yüksek adetli üretim yapan dünyaca ünlü markaların hem stil ve hem de malzeme anlamında kalıcı olmayan ürünleri gardıroplardan taşmaya başladı. Özellikle bu pandemi döneminde, alışveriş alışkanlıkları değişiyor. Tasarımcıların, daha kalıcı ve kaliteli ürünlerinin satış performanslarının yükselişini görüyoruz. Her birey daha özgün ve kaliteli olana yöneldiğinden, tasarımcıların değer kazanmaya başladığını düşünüyorum. Taklit ürünlere talep zamanla azalacağından, zamanla pazarda çok çok küçük bir yere sahip olacakları aşikâr.
Haklar ve eşitlikler konusunda çok hassas olduğunu biliyorum. Peki moda sektöründe kullanılan deri ürünler ve hayvan hakları konusunda görüşlerin neler?
Aslında derinin üretimi genelde yanlış biliniyor. Piton, leopar, krokodil gibi egzotik hayvanlar dışındaki hayvan derileri, eti kullanılan hayvanların, atıl derilerinin bir çok zahmetli işlemden geçirildikten sonra eşya yapımına uygun hale getirildiğinden bir nevi sürdürülebilir tasarıma örnek teşkil edebilir.
Kendime gelirsem… Bir gün gelir de insanoğlu et yemekten vazgeçerse, işte o zaman gerçek deri kullanımına karşı çıkarım. Yine de çeşitli muz kabuğundan, kaktüs yaprağından deri üretmeye çalışıyorlar fakat hayvan derisi kadar sağlıklı, nefes alabilen yapıda olmadığından kullanımı da yaygın değil.
Bir ayakkabı ne kadar güzelse o kadar rahatsızdır söylemi bir şehir efsanesi mi?
Evet, kesinlikle şehir efsanesidir. Klasik stildeki stiletto, brogue gibi ayakkabı modelleri, daha konforlu iç tabanlarla daima hayatımızda olacaklar. Üretim yöntemlerinin değişmesiyle, kalıp formları, giyilme yöntemleri gibi faktörler, farklı çözümlerle evrilecekler. İnsan gözü bir esere, objeye baktığında, kitap okur gibi tarayarak bakar ve bu şekilde algılar. Bir objenin tek bakışta algılanabilmesi…Artık birçok şeyi aynı anda düşünmek zorunda kalan insanlar, gündelik stillerinde sadeliğe yöneliyorlar. Hatta bu dönemde, “Gardırop Detoksu” diye yeni yeni tamlamalarla tanıştık. Bu bağlamda, gündelik eşyaların sadeliği, formlarının akışkanlığı, az detaylı olması ve işlevine hizmet etmesi gibi kıstaslarla satın alınması söz konusu.
Fütüristik ayakkabılar dersek?
Elbette, yeni fütüristik tasarımlı bu fikirlerin uygulandığı ayakkabıları görebiliriz yakında. Ortopedistler bir günde 2 çeşit ayakkabı giyilmesinin sağlıklı olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla, Goretex malzemenin verimli kullanılması ile daha iyi hava alan ancak su geçirmeyen ama nemi dışarı atan teknolojik kumaşların kullanıldığı, şıklıktan ziyade hafifliğin de gözetildiği, ayrıca ayakkabı giyildikten 4 saat sonra iç tabanının sertliğini değiştirerek, farklı bir ayakkabı giyme hissi vermesi gibi fikirler var.
Topuklu ayakkabıda tarzın muazzam. Tarihe bakarsak topuklu ayakkabıları ilk erkekler giyerdi. Sonradan kadınlara geçti ve seksilik olarak addediliyor.
Teşekkür ederim Filizciğim. Son dönemlerde, ayakkabı ökçelerinin, Art Deco stilindeki geometrik, kolay algılanır ökçe formlarını görüyorum. Bazı klasik stildeki ayakkabıların dışında, yeni formda ökçeler görmek mümkün. Artık klasik tipteki ökçelerin çok da ilgi çekmediğini düşünüyorum. Bana kalırsa topuklu ayakkabılar, ikinci dünya savaşından sonra, Amerika’da yayılan Pin-Up Girls kültüründen sonra seksi görülmeye başlandı. Hatta fetiş objesi olarak da kullanıldılar. Hissiyatı anlamak için ben de bir stiletto giymiştim. Bacak kasları beliriyor, boy uzuyor, kalça dikleşirken göğüsler öne çıkıyor. Oldukça estetik bir görüntü… Sanırım bu yüzyılda ayakkabı cinsiyetçiliği kalmayacak, olmamalı da!
Bana da erkek ayakkabısı gibi giymişsin dediklerinde anlamıyorum… Rahatıma bakıyorum oysa. Gelelim Dijital çağ ve yeni nesil Y, Z modaya bakışları nasıl?
Dijital Çağ ve yeni nesil, tıpkı Bauhaus Akımı gibi, daha gerçekçi, işlevsel, gereksiz detaylardan uzak tasarımlara yöneliyor. Stilettolar çok sivri olmak yerine daha da ayak anatomisine uygun bir form alacaktır, kare burunlu da olabilir, platformlu da. Ökçeler çok yüksek değil ancak, daha kalın ve stabil. İç taban kauçuk ve yumuşak. Kullanıcısı spor ayakkabı rahatlığında klasik formda ayakkabılar tercih edecektir diye düşünüyorum. İç içe geçmiş müzik ve moda ile oluşturulan yeni arketipler ve türevleri, Y ve Z kuşağını cezbeder nitelikte. Oluşturulan çeşitli gruplara dahil olmak için ilgili objeler de birer araç olarak raflarda yerini almış durumda…
Moda ve Gelecek… Bir modacı gözünden gelecek ne anlam ifade ediyor?
Gelecek = Yalınlık. Dijital çağın getirdiği karmaşıklığı ve doyumsuzluğu, yalın döşenmiş mekân ve sade giyimli insanlarla daha az göz yoran bir gelecek bekliyor bizleri. Aslında Bauhaus dönemi, yeni çağın getirdiği kolaylıklarla yeniden yorumlanacak. Güncel üretim yöntemleri, Bauhaus Sanat Hareketinin - Form Follows Function - (Form işlevselliği takip eder) fikrini, her türlü konsepte uygulanabilir kılıyor. Belki ileride, kıyafet kombini diye bir şeye de gerek kalmaz. Bir beyaz gömlek ve takım elbiseden gardıroplarda 8-10 adet bulunur. Böylelikle zamandan da tasarruf edilir…
Sanat, geometri, dizayn, moda ve dijitali birleştiriyor ve bir yandan eğitim vermeye devam ediyorsun.
Evet. Mimar Sinan Üniversitesi, Tekstil ve Moda Tasarım bölümü, Vakko Esmod ve İstanbul Moda Akademisi gibi kurumlarda Ayakkabı ve Çanta Tasarımı dersleri verdim. Halen eğitmen olarak hizmet verdiğim yerde kullandığım dijital yöntemlerden dolayı, çizim kabiliyeti olmayan öğrencilerin de tasarım yapabilmesine olanak sağlayarak, tasarım kabiliyetini geliştirip, kolaylaştırdığımdan Avrupa Eğitim Vakfı tarafından en iyi Eğitimci olarak birincilik kazandım. Bu benim için büyük bir başarı. Bunun yanı sıra Şevval Ateş ile oluşturduğumuz, “The Addam“ isimli ayakkabı markamızı hem Türkiye de ve hem de yurtdışında çok yakında başarılı bir marka haline getirme hedefindeyiz.
Tasarımlarında el çizimini mi yoksa dijital teknolojik programları kullanıyorsun?
Daha çok dijital kullanıyorum ancak, üreticide, üretimde olan bir tasarımımda bir problem varsa, onu hızla gidermek adına, hemen bir kâğıda eskiz yaparak problemi çözecek detayları çiziyorum. Gelişen dijital uygulamalarla, masa üstü bilgisayardaki illustrator ve Photoshop gibi programları, tablette kullanarak daha hızlı sonuçlar alıyorum. Ayrıca aklıma gelmişken Boyner Holding’in “Bi’Gerçek Başarı“ isimli yarışmasına, telefon için, müşterilerin alışveriş deneyimlerini daha zevkli hale getirecek bir uygulama fikrimle, Ümit Boyner tarafından ödüllendirildim.
O zaman son olarak hayalindeki ütopik dünyanı merak ediyorum.
Galler’de, büyük bir kaya üzerine inşa edilmiş cam ofisimde, fotoğrafını çektiğim insan da dahil her şeyin 3D çıktısını alabiliyorum. Çok hafif ama çok da sağlam yeni keşfedilmiş bir malzemeden, ekibimle motosiklet ve bisiklet tasarımları yapıyoruz. Yeni projemiz, bir ayakkabı; tabanı üzerine ayağınızı koyduğunuzda tabandan çıkan uzantılarla ayağı örterek, ayakkabıya dönüşmesi üzerine.