Adli yıl dün törenle açıldı. Her yıl olduğu gibi Yargıtay Başkanı açış konuşmasında yargının çeşitli sorunlarını gündeme getirdi.
Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak konuşmasında şöyle bir saptama yaptı:
“Yargının sorunlarının en büyüğü ve en acili, davaların makul süre içinde bitirilmesidir. Makul sürede yargılanma hakkı adil yargılama hakkının en önemli gereklerinden birisidir. Makul sürede yargılanma hakkı her dava bakımından faklılık gösterse de, temel olarak ülkelerin yargı sistemlerine verdikleri önemin de bir göstergesi sayılır.”
AİHS dayanağı
Kaynak, adil yargılanma hakkı ve bu hakkın bir öğesi olarak makul sürede yargılanma hakkını Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/1. maddesiyle koruma altında olduğunu vurguladı:
“Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme tarafından, davasının makul süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.”
Türkiye’nin sicili
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin sicili hiç de parlak gözükmüyor. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından en çok “adil yargılama” ihlali nedeniyle en fazla mahkûm edilen ülkelerin başında geliyor.
Yargıtay Başkanı Kaynak’ın verdiği bilgiye göre 2010 yılında adil yargılamayı ihlal kararları nedeniyle Türkiye’nin ödediği tazminat miktarı 25 milyon euro civarında.
Uzun tutukluluk
Türkiye’de yargılamaların “makul süre” içinde yapılamadığını söylemeye bile gerek yok. Yargılama süresindeki uzun tutukluluk sürelerinin bir koruma önleminden çıkıp cezaya dönüştüğü konusunda hukuk kurumları hemfikir. Mahkûm olmadan aylarca, yıllarca cezaevinde mahkûm gibi kalmak, “adil yargılama” ilkesinin çiğnenmesi anlamına geliyor.
Adli yıl açılış töreninde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Çoşar da, yasada gösterilen uzun tutukluluk sürelerinin Ergenekon ve KCK davalarında şimdiden aşıldığını, halkın geciken adalet ayıbından kurtarılması gerektiğini vurguladı.
Yargıtay Başkanı Kaynak ise uzun tutukluluk sürelerinin yargının iş yükünden kaynaklandığını belirtti. Tutukluluk sürelerinin yeniden düzenlenmesinden çok yargının yavaşlığını giderecek fiziki imkânlar ve personel yetersizliği gibi alanlarda önlemler alınmasını talep etti.
Hangi nedenden kaynaklanırsa kaynaklansın, uzun tutukluluk süreleri adil yargılama hakkını ihlal eden en önemli uygulama olarak görülüyor. Tutukluluk süresinin bazı hallerde 10 yıla kadar uzatılmasına olanak tanıyan yasa hükmü, 10 yıllık yargılamayı makul karşılamış oluyor. Böyle bir tutuklu yargılamada beraat kararı verilmesi olasılığını neredeyse sıfırlıyor.
Süre ve uygulama
Tutukluluk istisnai bir önlem, asıl olan tutuksuz yargılama olduğuna göre, uygulamanın da bu asıl ilkeye göre yapılması gerekir. Oysa Türkiye’deki uygulama tutuklu yargılamanın asıl, tutuksuz yargılamanın istisna olduğu gibi bir durum yaratıyor.
Bu itibarla tutukluluk süreleri ve uygulamanın değiştirilmesi, makul sürede adil yargılama için önkoşul olarak görülüyor.