CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri’de verdiği yerel yönetimlere özerklik sözü siyaset gündeminin ilk sırasına oturdu.
Kılıçdaroğlu’nun, “Türkiye’nin Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğu çekinceleri kaldıracağız” diye ifade ettiği bu vaadi, “Güneydoğu’ya özerklik mi veriliyor” sorusunu da birlikte getirdi. PKK-BDP-DTK cephesinin anayasada güvenceye bağlanmış özerklik talebine CHP “evet” mi diyor, CHP Kuzey Irak modeli mi vaat ediyor, soruları da gündeme geldi.
“Kuzey Irak modeli değil”
Bu soruları yöneltmek üzere aradığım CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na, dün Bayburt-Gümüşhane yolunda helikopterde ulaştım. Kılıçdaroğlu, bu sorulara şu yanıtı verdi:
“Hayır efendim, hiç ilgisi yok. Biz, yerel yönetimleri Avrupa Birliği standartlarında güçlendirmeyi vaat ediyoruz. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, TBMM tarafından kabul edilmiş, ancak bazı çekinceler konulmuş. Bunları kaldırmaya da Bakanlar Kurulu’nu yetkili kılmış. Bu yetki kullanılmamış. Biz, bu çekinceleri kaldıracağız. Bunun Kuzey Irak özerkliğiyle, modeliyle hiç ilgisi yok. Öyle eyalet sistemi, ülkenin bölünmesi gibi bir durum da söz konusu değil. Bu, bizim aklımızın ucundan geçmez. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bütün partilerin programında var.”
Özal örneği
“Belediye başkanlarının mesaisinin çoğu Ankara’da para aramakla, izin almaya çalışmakla geçer. Yerel yönetimlerin güçlenmesi için öncelikle kaynak yaratma imkânına sahip olmaları gerekir. Özal da emlak vergisini bu amaçla yerel yönetimlere devretti. Kıyamet kopmadı. Biz, yerel yönetimleri gelir yönüyle güçlendireceğiz. Hakkâri için ne olacaksa İzmir için de o olacak. Bir fark yok. Bir ayrışma söz konusu değil. Biz, aksine bütünleşmeyi güçlendirmek istiyoruz. Kimsenin ayrılmaya da niyeti yok. Bu gezilerim sırasında birçok vatandaşla da görüştüm. Güneydoğu’da vatandaşın ayrılmak, bölünmek gibi bir isteği yok.”
“Bodrum’la Çatak bir mi?”
Aynı soruları CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’ya da yönelttim. Tanrıkulu da Kılıçdaroğlu’yla aynı paralelde yanıtlar verdi ve şöyle dedi:
“Bizim amacımız, üyesi olmak için müzakere ettiğimiz Avrupa Birliği standart ve normlarında yerel yönetimleri güçlendirmek. Bunun üniter yapıyla çelişen, çatışan bir yönü yok. Yerel yönetimler kendi kaynaklarını ve ihtiyaç önceliklerini belirleme hakkına sahip olacaklar. Düşünün Bodrum’da da Çatak’ta da çöp vergisi aynı? Oysa Bodrum’la Çatak aynı sorunlara mı sahip? Neden aynı vergi alınır? Bu çekinceler kalkınca belediyeler kendi olanakları ve kendi ihtiyaç önceliklerine göre hareket edebilecekler. Sonra Türkiye’nin her yerinde belediyeler aynı idari birimlere ve aynı komisyonlara sahipler. Merkezin belirlediği müdürlükleri ve komisyonları aynen her yerde kuruyorlar. Oysa beldelerin ihtiyaçları farklı. Bir beldede turizm öndedir, diğerinde hayvancılık, bir diğerinde sanayi bir diğerinde tarım veya sağlık. Yerel yönetimler, ihtiyaçlara göre idari yapılanma ve komisyon oluşturmaya yönelebilmeli. Bu da Avrupa Birliği standartları ve normlarıyla yapılacak. Yerel yönetimler, kendi kaynaklarını yaratabilecek ve kendi ihtiyaç önceliklerine göre kullanabilecekler. DPT’den izin almadan Diyarbakır’da bina yapamazsınız, bir ilde imar planı yapamazsınız. Bunlar bürokrasiyi artıran, rant ve rüşvet yaratan yollardır. AB yerel yönetim özerkliği ile bunları kaldıracağız.”
“Toplumsal Mutabakat Projesi”
Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri’de açıkladığı yerel yönetimlere özerklik vaadi, CHP’nin hazırladığı daha büyük bir projenin adımlarından biri. CHP, üzerinde uzun süreden bu yana çalıştığı bir projeyi tamamladı. Bu çalışmanın adı “Toplumsal Mutabakat ve Milli Bütünleşme Projesi”. Kılıçdaroğlu’nun, projeyi Diyarbakır’da 30 Mayıs’ta yapacağı konuşmada açıklaması bekleniyor.
Elekdağ’ın raporu
Kılıçdaroğlu’nun yerel yönetimlere özerklik sözü bir süredir Avrupa Birliği hukuku ve uygulamaları üzerinde çalışan İstanbul Milletvekili, deneyimli diplomat Şükrü Elekdağ’ın hazırladığı ve Kılıçdaroğlu ile parti yönetimine 19 Ocak 2011’de yaptığı sunuşta yansıttığı geniş kapsamlı bir rapora dayanıyor.
Elekdağ, bu raporda Avrupa Birliği hukuku ve uygulamaları çerçevesinde, “Toplumsal Mutabakat ve Milli Bütünleşme Projesi” olarak aşamalı bir plan ortaya koyuyor. Bu aşamalardan birini de Avrupa Konseyi Yerel Yönetim Özerklik Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılması oluşturuyor.
Elekdağ’la dün konuştum, projeyi ana hatlarıyla şöyle özetledi:
“Uzun bir süreden beri Avrupa Birliği çerçevesinde yürüttüğüm çalışmayı tamamladım. Sayın Kılıçdaroğlu, 10 MYK üyesi ve değişik üniversitelerden 7 bilim adamının bulunduğu bir heyete 2 saat süreyle sunuş yaptım. Çalışma, Toplumsal Mutabakat ve Milli Bütünleşme Projesi mahiyetindedir.”
Terörün kaynaklarını kurutmak
Elekdağ, projenin özünün, terörün kitlesel tabanını besleyen kaynakları ortadan kaldırmak olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
“Türkiye, terörün kitlesel tabanını besleyen ekonomik, sosyal, hukuki, kültürel, siyasi ve yönetimsel nedenlerini Avrupa Birliği standart ve normlarıyla ortadan kaldırmayı hedeflemelidir. Bu ulus devlete, üniter yapıya, toplumsal bütünleşmeye uygun bir ortam sağlayacaktır. Sorunun özü, Türk ve Kürt hangi etnik kökenden olursa olsun tüm vatandaşların aynı hukuku paylaşmaları ve haklarını arayabilecek eşit vatandaşlar haline getirilmesidir. Bunun iki faydası olur:
1- Hukuk ortaklığı ve eşitliği sağlayan devletin bütün vatandaşlarından da sadakat beklemesi ve istemesi de hakkı olur. Bu sağlanırsa, PKK’ya karşı Türkiye’nin silahlı güç kullanmasına da uluslararası alanda daha kolay destek sağlanır.
2- PKK üzerinden siyaset yapan ayrılıkçılarla, şiddeti reddeden, ayrılıkçı olmayan Kürt kökenli vatandaşlar ayrılır; terör örgütü ve ayrılıkçılar marjinalize olur.”
Dört aşamalı proje
Elekdağ, Toplumsal Mutabakat ve Milli Bütünleşme Projesi’nin 4 aşamasını şöyle anlattı:
1- Terörün kitlesel tabanını besleyen ekonomik, sosyal, hukuki, kültürel, siyasi ve yönetimsel nedenlerinin bir envanterinin çıkarılması,
2- Avrupa Birliği ile uyumlu standart ve normları belirlemek,
3- Avrupa Birliği standart ve normlarıyla uyum sağlayacak önlemleri almak,
4- 1-1,5 yıllık bir uygulama süresi planlamak.
Yerel yönetimlere özerklik
Elekdağ, Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri’de açıkladığı yerel yönetimlere özerklikle ilgili çekincelerin kaldırılmasının bu bağlamda atılacak bir adım olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Uygulama açısından üç alan görünüyor:
1- Yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi,
2- Yerel yönetimler özerklik şartına konulan çekinceleri kaldırmak,
3- Anadilde eğitim.
Seçim barajının düşürülmesinde zorluk, iktidar partisinden kaynaklanıyor. CHP bunu istiyor, bu yönde önerisi var. Eğer AB standart ve normlarını uygulayacaksak bu barajı indirmemiz şart. Avrupa Birliği ülkelerinin 9’unda baraj yok, diğerlerinde ise baraj yüzde 2-5 bandında değişiyor. Türkiye’nin de barajı bu banda indirmesi lazım.
İkinci olarak Avrupa Konseyi Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndaki çekincelerimizi kaldırmak. Bu konuyu inceledim, 6 maddeye 11 çekince konmuş. Bu maddelerin hiçbiri ulus devletle, üniter yapıyla, toplumsal bütünleşmeyle çelişen, çatışan maddeler değil. Bu çekinceler kaldırılabilir. Anadilde eğitim konusunda ise zorluk var. Avrupa Birliği’nde de yaygın bir uygulama yok. Bu esas, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’ndan geliyor. Ancak bu şartı sadece Danimarka imzalamış ve onaylamış. Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkeler imzalamış, ama onaylamamışlar. İsveç, Türkiye, Bulgaristan gibi ülkeler ise ne imzalamışlar ne onaylamışlar. Anadil öğreniminde sorun yok, ancak eğitimin bölgesel veya azınlık dillerinde yapılması konusunda AB’de bir standart ve norm oluşmuş değil. Bu konuda bir mecburiyet yok.”