CHP’nin seçim kampanyası sırasında yayımladığı, emekli öğretmenin simit satarken öğrencisiyle karşılaşmasını konu alan kısa film, belleklerden kolay silinmeyecek görüntüler içeriyordu.
Görevdeki birçok öğretmenin de geçinebilmek için ikinci, üçüncü işler yaptığı da bir sır değil. Taksi şoförlüğü, pazarcılık, seyyar satıcılık...
Bu, Türkiye’nin zaman yitirmeden ortadan kaldırması gereken bir ayıptır. Öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin görevde veya emekli olmuş mensuplarının, geçim sıkıntısı içinde olmaması gerekir. Gelecek nesilleri yetiştiren, insan fidelerini büyüten öğretmenlerimize insanca yaşam olanakları sağlamak devletin borcudur.
Piyango usulü öğretmenlik
Çocuklar üzerinde anne-babalar kadar bazen onlardan da fazla emeği olan öğretmenlerin mesleğe atanma konusunda çektikleri çile, meslek yaşamları ve emekliliklerinde çektikleri çileden az değil.
Her yıl televizyonlarda “öğretmenlik piyangosu” izliyoruz. Dev ekranlarda ismini görmeye çalışan, öğretmenlik piyangosu vurduysa annesiyle, babasıyla heyecan içinde zıplayan, sevinçten çığlık atan; ismi yoksa, üzüntüden hıçkıra hıçkıra ağlayan öğretmen adayları görüyoruz.
Öğretmenlik hâlâ gençlerin en fazla tercih ettikleri mesleklerin başında geliyor. İş garantisinin yanı sıra öğretmenliğin manevi hazzı, kutsallığı gençlerimizi bu mesleğe yöneltiyor. Ancak son yıllarda mesleğe giriş aşamasından yansıyan görüntüler Türkiye’ye yakışmıyor.
Öğretmenlik “piyangodan çıkan” bir meslek olmamalı. Bir ülke geleceğini şekillendirecek nesilleri yetiştiren öğretmenlerini piyangoyla işe almamalı.
Öğretmen fazlası
On binlerce öğretmen her ay atama bekliyor. Yetkililer, öğretmen fazlası olduğunu belirtiyorlar. İhtiyaç yoksa neden her yıl binlecre öğretmen mezun ediliyor? Üniversite kontenjanlarının ihtiyaca göre planlanması gerekmiyor mu? Türkiye gibi ortalama öğrenim süresinin 4 yılı bile bulmadığı bir ülkede, öğretmen açığı yoksa, öğrenim düzeyi niye bu kadar düşük?
“Hâlâ harçlık alıyoruz”
Öğretmenlik “piyangosu” bekleyen öğretmen adaylarına kulak verelim:
“Bizler, her yıl hayallerimizi başka bir bahara erteliyoruz. 30’lu yaşlara gelip evlenemiyor, ailemizden harçlık almak zorunda bırakılıyoruz; iş bulamadığımız için işportacılık, inşaat işçiliği, tezgâhtarlık yapıyoruz. Sistem, kendini sürekli yenileyerek var oluyor. Her yıl binlerce öğretmen yaşadığımız olumsuz sürece dahil oluyor. Aramızda 5 ila 9 yıl arasında değişen sürelerde atamaları yapılmamış meslektaşlarımızın oranı azımsanmayacak düzeydedir.”
Seçim öncesi ve sonrası
Atama bekleyen öğretmenlerin dile getirdikleri bir şikâyet de seçim öncesi verilen sözlerin seçimden sonra unutulduğu yönünde. Seçim öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın ataması yapılacak öğretmen sayısını seçimden sonra düşürdüğünü öne sürüyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapılan atamalar içinde hepsinin açıktan atama olmadığı, sözleşmeli çalışan öğretmenlerin kadroya geçirildiği açıklamasını da tatmin edici bulmuyorlar ve aldatıldıklarını düşünüyorlar.
Öğretmenlik iş ve geçim sıkıntısı çekilmeyen bir meslek olmalıdır. Öğretmen geçinmek için ikinci bir iş yapmamalı, öğrencisiyle karşılaşınca gözünü kaçırmak zorunda kalmamalıdır. Bunun için insanca yaşayacağı iş ve ücret olanaklarının yaratılması devletin öncelikli görevi olmalıdır.