Hükümet terörle mücadelede özel harekât polislerinin yeniden aktif hale getirilmesi kararını verdi.
Bu yöndeki karar ve hazırlıklar kamuoyunda ciddi kuşku ve tepkilere yol açtı.
Başta muhalefet liderleri olmak üzere birçok kesimden “93’e mi dönüyoruz” sorusu yükseldi.
Bu kuşku ve tepkinin nedeni 1990’larda terörle mücadelede aktif rol almış olan özel harekât polisleri içinde hukuk dışına çıkan, çeteleşen, mafyalaşan, yargısız infazlarla faili meçhuller yaratan, sivil hayatta haraç toplayan, bir dönem kontrolden çıkan bazı polisler veya eski polislerdir.
Hepsi aynı kefeye konulmamalı
Hukuk dışına çıkan ve çeteleşen polisler nedeniyle özel harekâtçı polislerin aynı kefeye konulması doğru olmaz. Emniyet Teşkilatı da terörle mücadelede birçok şehit vermiş bir kurumdur. Terörle mücadele gibi bir görev üstlenen güvenlik kurumları ve mensuplarının, içlerinden çıkan kötüler nedeniyle, mahkûm edilmesi yanlış olur.
Terörle mücadelede özel harekât polislerinin önemli başarılar sağladıkları da unutulmamalıdır. Bu nedenle toptancı bir yaklaşımla hepsini suçlu, mafya, çete gibi görüp göstermek, büyük özveriyle görev yapmış ve yapmakta olan polisleri ve ailelerini rencide eder.
Ders alınmış olmalı
Bugün yeniden özel harekâtçı polislerin aktif hala getirilmesi ihtiyacı duyuluyorsa, İçişleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün geçmişten ders çıkarmış olmaları gerekir.
Devlet terörle mücadeleyi hukuk içinde yürütmek zorundadır. Demokratik hukuk devleti olmanın gereği budur. Asker veya polis hiçbir güvenlik gücü hukuk dışı faaliyette bulunamaz. Terörle mücadele ediyorum adı altında yasa dışı iş yapamaz, yargısız infaz uygulayamaz. Yapan olursa kendini yargı karşısında bulur, bulmalıdır.
Bu itibarla yeni dönemde, özel harekâtçı polislerin sayısını artırmayı ve terörle mücadelede ön plana sürmeyi düşünen hükümetin, her şeyin hukuk içinde ve hukuk denetimi altında yapılmasına büyük özen göstermesi gereklidir.
İmaj düzeltilmeli
Özel harekât polisleri hakkında kamuoyunda oluşan olumsuz imajın düzeltilmesi de hükümetin öncelikli görevleri arasında olmalıdır. Polis vatandaşa korku değil güven veren bir kurum olmak zorundadır. Eğer bu konuda olumsuz bir algı varsa, bu algıyı değiştirmek için çaba gösterilmelidir.
Özel harekâtçılar da dâhil polisin hukuk içinde hareket ettiği ve edeceği konusunda halka güven verilmelidir.
Asker-polis karşıtlığı
Terörle mücadelede yapılacak büyük hatalardan biri de asker ve polisin karşıt iki kurum gibi algılanmasına neden olacak söylem ve eylemlerdir.
Asker ve polis teröre karşı birlikte mücadele etmeleri gereken iki kurumdur. Güvenlik ve istihbarat kurumları arasındaki işbirliği ve koordinasyon ne kadar iyi olursa terörle mücadele başarısı da o kadar yüksek olur. Yaratılacak bir karşıtlık algısı en fazla terör örgütünün işine yarayacaktır.
Terör bir ulusal sorun niteliğindedir. Bu sorunla mücadele sadece askerin veya sadece polisin görevi değildir. Silahlı teröriste karşı, silahlı mücadele ayağında asker ve polisin aynı safta aynı hedefe kilitlenmiş biçimde çalışma yürütmeleri esastır.
Hükümet bu konuda yaratılan kafa karışıklığını ve olumsuz algıyı gidermeyi önemsemeli ve bu yolda kamuoyunu aydınlatmalıdır.